Galata'da hıyar satan adamlar vardı,
benim zamanımda;
bir de veli göçer'den ya da istanbul tazılarından
yedikleri kazıkların üzerine,
hıyar tuzlayıp yiyen insanlar..
.
Ondan meşhur oldu hıyar tuzlamak..
.
Sonra fadıl,
peşinden de ali ağanın oğlu çıktı piyasaya,
artık hangisi kimleri tuzluyor bilemem..
.
Şimdi bakıyorum da;
o tuzlanan hıyarlar gibi mi olduk ne ?
tuzladın mı yiyorsun be abi,
hafiften tuzladın mı yiyorsun..
.
Bu arada nevin aradı,
kız almanya'daydı
geri gelmiş,
bursa'da bir inşaatcı bulmuş falan,
bir iştah bir iştah ki sorma gitsin,
anlatıyor övünerek,
güya tuzlanmış hıyar gibiymiş adam,
yani on numara..
dedim ki;
"ne vardı da inşaatçıya sardın
bana sarmadın da"
önce şuh bir kahkaha koyverdi ortaya,
sonra da salladı başını ve hayıflandı;
"Sen hıyar değilsin ki oğlum, keksin kek.."
.
Abim;
insan yaşadıkça tecrübe alıyor,
tuzlandıkça da pişiyor, be abim..