Bursa Arena E'Gazete
2025-06-19 00:30:17

Sınav

ALPER ŞİRVAN

19 Haziran 2025, 00:30

Eskiden eğitim yapımızın ezbere dayalı olmasından şikâyet edilirdi. Haklılardı da… Çünkü sınavdan önce dersler boyunca öğretilen şeyi ezberleyip sınav sonrası unutmak eğitim olamazdı.

Bugün milliliği ve vermesi gereken hizmeti sadece adında kalmış millî eğitim bakanlığının durumu, o anlayışı bile aratırken olan evlatlarımıza, dolayısıyla geleceğimize oluyor.

Eskiden “ekmek aslanın ağzında” diye bir deyim vardı. Şimdilerde gençler ağzında ekmek tutan aslanın peşinde diyar diyar gezmek zorunda bırakılıyor.

Ranta dayandırılan yağmacılık ekonomisi… Türkiye Cumhuriyeti devletini “kafir(!) ve varlıklarına çökülmesi mübah devlet” olarak görme patolojisi ve bunun doğurduğu süreğen hastalıklar... “Düşmanımın düşmanı dostumdur” denilerek Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti ile sorunu olan herkese ve her şeye açılan kucak, tanınan imkân, beraber yürünen yollar… Bu tıynetteki insanların elinde üretimi azaltan, üretebildiğini de ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin çılgınca yaptıkları harcamalarla oluşan borçların faizine yatıran bir ülke konumuna düşmek…

Hem de her türlü kaynağı olan bu vatan toprağında…

Saray rejimi deyince aklınıza ne geliyor bilmem ama benim aklıma Osmanlı’nın son döneminde 5 milyon Osmanlı altınına (yaklaşık 35 ton altın-bugünkü değerle milyarlarca dolara tekabül ediyor) mal olan, yapımı 13 yıl sürüp 1856’da bitirilen Dolmabahçe Sarayı geliyor ilk olarak.

Şunu da söylemeden geçmeyelim.

İngiltere ve Fransa'dan 1854’te faizle alınan dış borç bu maliyete dahildir.

Kanser böyle bir hastalıktır. Ya sen onu tamamen temizlersin ya da o seni öldürür. Ortası yoktur.

Ne demiş Mehmet Akif:

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?

Tarihi “tekerrür” diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Neyse, konuyu dağıtmayalım. Gerçi her şeyin temeli burası olduğu için pek dağılmış da olmuyor ya, neyse…

İktidarın eğitimdeki “imam hatip takıntısının” sadece kaliteyi düşürmediği, meslek eğitimini yerle yeksan ettiği de acı bir gerçek... Eskiden meslek lisesi mezunlarının dahi iş bulma imkanları vardı. Ön lisans mezunu gençler ha keza… Yeni Türkiye diye pazarlanan mevcut düzendeyse lisans düzeyindekilerin bile eğitimini aldıkları sahalarda iş bulmaları kolay değil... Çünkü hem yetkin iş gücü yetiştirme yolları kapandı, hem de ithalatın teşvikiyle üretim iyiden iyiye azaldı.

Asgari ücretin yaygınlaşması, yetkin meslek personeline dahi teklif edilen işe giriş ücretlerinin 30 bini bile bulmuyor olması gibi konular da can sıkıcı…

Haddimi bilirim, ben ekonomist değilim.

Ama…

Görünen köy de kılavuz istemez ne yazık ki!

Bütün bunlar insanın aklına “inanç ambalajına saklanmış bu takıntının” sadece bir takıntı olmayacağını getiriyor.

Ülkenin getirildiği bu acı durum içimizi karartsa da yeğenlerimden Doğukan dahil olmak üzere milyonlarca gencimiz bu hafta sonu üniversite sınavında ter dökecek. Bir diğer yeğenim Gökhan var sırada. O da gelecek yıl girecek aynı sınava…

Hepsine başarılar dilerken bir ağabeyleri, dayıları ya da amcaları olarak (nasıl kabul ederlerse) şunları söylemek istiyorum.

Hangi bölüme gider, hangi mesleği seçerseniz seçin, alanınızda iyi yetişmek, kendinizi geliştirmek, işinizi iyi ve layıkıyla yapmak, dahası alanınızda fark yaratmak mezun olduktan sonra edineceğiniz unvandan çok daha önemlidir. Bu gerçek, üniversite mezunu olmadan hayata atılsanız da değişmez. Asıl olan unvan (etiket) değil yapacağınız işteki yetkinliğinizdir. Üniversite eğitimi bunun ilk adımıdır sadece… Sonrası tıpkı bu sınav öncesi gibi tamamen sizin azim ve kararlılığınıza hatta yaratıcılığınıza bağlı…

Türkiye’de size kadar olan her nesil bir öncekinden daha iyi koşullarda yaşadı. Ana babalarınız dahil… Ama sizler en azından bugünkü hayat standardınızı korumak için, geleceğiniz için onlardan daha fazlasını yapmak zorundasınız.

Son çeyrek asırda yoğunlaşan, papatyalarla süslü “benim memurum işini bilir” tayfasına kadar uzanan zamanın bize ve size faturası bu… Bu faturayı çıkaranları ülke gündeminden sonsuza kadar düşürmenin yolu da sizin kendinizi yetiştirmenizle doğru orantılı…

Bu da ayrı bir sınav…

Hepimiz için…

Bağımsızlığın temeli ekonomik bağımsızlıktır. Kişisel ya da ülke olarak bu gerçek hiç değişmez. Bunu sağlamak için de en az bir hatta birden fazla sahada yetkinlik ve fark yaratmak şart…

Gelişin ve geliştirin…

Hem kendinizi hem ülkenizi…

Haftanın Notu:

İflah olmaz romantiklerle, gaddar, kindar ve acımasız istismarcılar arasında geçiyor ömrümüz…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.