Bursa Arena E'Gazete
2025-12-18 00:16:50

Firavunluk Dönemi Bitti mi?

ALPER ŞİRVAN

18 Aralık 2025, 00:16

Tarih sahnesinde “firavun” kelimesi ve hatta kavramı sadece Eski Mısır’ı anlatmaz. Aynı zamanda mutlak iktidarı, kontrol hırsını, tapınma beklentisini ve insan doğasının en karanlık yansımasını temsil eder.

Piramitlerin gölgesinde yükselen bu güç anlayışı, çağlar değişse de biçim değiştirip insanlığın yakasını hiç bırakmamıştır.

Firavunluğun kökeni, temelde “Tanrı’nın yeryüzü şubesi” kavramına dayanır.

Eski Mısır’da firavun, tanrı değilse bile tanrıya çok yakın bir varlıktı. “Yeryüzündeki Horus”, “Ra’nın oğlu” gibi unvanlar taşırdı. Yani adam hem devlet başkanı hem dinî lider hem de “Bu sene Nil’in taşma oranını ben belirledim” diyecek seviyede kendine güven sahibiydi.

Bu konum iki temel davranış biçimi doğuruyordu:

Mutlak iktidar:

Sorgulanmaz kararlar, sorgulayanların kısa ömürleri en belirgin unsurdu.

Ritüeller ve kutsallık:

Firavun ne kadar “ilahi” görünürse halk o kadar itaatkâr olurdu. Güç, inançla pekiştirilmesi gereken bir otoriteydi.

Firavunların davranış biçimleri, “gücün psikolojisi” ile doğrudan ilişkili… Tam da bu yüzden ne yazık ki “evrensel.”

Tarihî kaynaklar firavunların kişiliklerine dair birkaç ortak davranış hattı gösteriyor:

1. Ebedileşme arzusu

Ölümsüz olmadıklarını biliyorlardı ama ölümsüz görünmek istiyorlardı. Piramitler, obelisk (dikilitaşlar), tabletler… Bugünün “statü projeleri”nin o günkü hâli diyebiliriz.

2. Mutlak iktidar

Denetlenemez, sorgulanamaz gücü tek elde toplamak esastı. İdari yönetim, din, ekonomi, askerî güç, hepsi firavunun kontrolünde olmalıydı.

3. Çevresini kendine tabi kılma

Saraya yakın olanlar başta olmak üzere herkes firavuna göre hareket ederdi. Biat esastı.

4. Mucize beklentisi yaratma

Nil’in taşıp taşmaması gibi doğa olayları dahil her şeye hâkim olarak görülür. Ama hiçbir zaman hata yapan kişi o değildir. İyiyi firavun, kötüyü hep başkaları, yereldeki sorumlular tükenmişse “dışarıdan birileri” yapmış ya da yapıyordur. Düzeltirse o düzeltir.

5. İnşaatla iktidarı pekiştirme

Piramitler, tapınaklar, dev dikilitaşlar… Gücün taşa, toprağa, göğe yazılma ihtirası... “Mega” hatta “çılgın projeler…”

Başta da dediğim gibi tarihte firavunluk Eski Mısır’a ait bir kavram gibi görünse de aslında güç kullanımındaki arketipsel bir tavırdır.

“Güç bende, gerisinden bana ne” bakışı, insan evladının binlerce yıllık kendine düşman gölgesi…

Bu yönüyle firavunluk bir yönetim biçimi olmakla birlikte, bu yapının bir kişilik tipi, bir zihniyet ve bazen toplum psikolojisinin bir sonucu olduğunu söylemek de mümkün.

Ünvanlar, statüler, konumlar değişir, kıyafetler değişir, inançlar değişir ama insanın güçle imtihanı pek değişmez. Hatta bugün firavuna eklemlenmiş, varlığını ona borçlu olan “firavuncuklar” da yok değil…

Esas noktayı söylemeden geçmeyelim.

"Firavuna önce güç verip sonra da kurtarsın diye Musa beklemek" bir insanlık çelişkisi, hatta dramıdır.

Bu sebeple Eski Mısır firavunlarının bıraktığı asıl mirasın piramitler değil, gücün insanda nasıl bir şeye dönüşebildiğini, bir yandan da insandaki köle ruhunu gösteren devasa ve kalıcı bir metafor olduğunu düşünüyorum.

Belki de konunun en düşündürücü tarafı şu:

Tarih boyunca her çağın firavunları olabildi. Bunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı. Halk kendi firavununu ya üretti ya kabullendi. Sonra da yine kendine güvenmeyip "kurtarsın" diye Musa bekleyip durdu.

Kısacası firavunluk, bizi yönetenlerden çok, kendimize ve onlara nasıl baktığımızla ilgili bir mesele…

Ne dersin?

Haftanın Notu:

Aklını kullanmayan toplumların üzerine pislik yağar!..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.