Bir bayan arkadaşım şöyle demişti;
Anne ile çocuğu arasında kopmaz bir bağ var. Onu kimse koparamaz.
Zannediyorum ki bu kardeşimin düşüncesi kaynağını lokman suresinin 14. Ayetinden almaktadır.
“Biz ana ve babasına iyilik etmeyi insana tavsiye ettik. Hususiyle anasını tavsiye ederiz ki, o kat kat zaafa düşerek ona gebe kalmış, emzirme (ile birlikte ayrılması) da iki sene sürmüştür. Binaenaleyh, Bana, ana ve babana şükret.”
Baba ile evlat arasında bir bağ yok babında ben de kendisine şöyle demiştim;
“Baba ile arasında üzüm bağımı var ki bir çitmik üzümü kurban ediyorlar”
…..
Ne yazık ki, çok masum gibi görünen bu ifade bir ayırımcılığın bilinçaltında yatmasıdır.
Anne baba arasında ayrımcılık düşüncesi farkında olmadan da olsa hayatımıza giriyor.
Bu düşünce anneler tarafından çocukların şuur altına işlenmektedir.
Bir anne çocuğunu 9 ay 10 gün taşımıştır tamam.
Ama bir baba da onu kırk yıl sırtında taşımıştır.
Çocuklarının yeme ihtiyaçlarını, giyim kuşamlarını karşılamış,
Onları okutmak için kendini seferber etmiş,
Gelebilecek her türlü kötülüğe karşı kalkan, ihtiyacı anında onlara gölge olmuştur.
Bütün bunları unutup bir kenara koymak en hafif tabirle vefasızlıktır.
Onları huzur evlerine kapatmak onlar için bir ceza değil.
Buz gibi bir ifade ile sadece “Baba“ demek zaten cezaların en ağırı.
En azından babalar çocukları tarafından,
Sıcacık bir sevgiyle söylenecek “Babacığım” kelimesini hak ediyordur.
Nitekim Kur’an bu ayırımı yapmadan şöyle emrediyor;
“Biz insanlara ana ve babalarına iyilik etmelerini vasiyet ettik” (Ankebut suresi ayet 8)
Yine Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Anne-baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmıştır.” Tirmizi, Birr,3.)
Ayırım yapan anneler ve evlatlar sadece kendi kapılarından birini kapatmış olur.
Bu tür çocuklara diyebileceğimiz bir tek şey var;
Sizin çocuklarınızın da size yapmasını istemem.
Ancak unutmayın ki bu zaman çemberinden siz de geçeceksiniz.
Siz de çocuklarınızla bir gün imtihan olunacaksınız.
Birisini sarıp sarmalayıp,
Diğerine surat asıp sırt dönmek hiç hoş değil.
Bu ülkenin bir gerçeği de budur;
Kadın her tarafa sığıyor ama erkek her tarafa sığmıyor. Kendi evladının evine bile.
.….
Çocuklara düşen görev her ikisiyle de iyi geçinmektir.
Nitekim Lokman suresinin 15. Ayetinde anne ve baba hakkında;
“Onlarla dünyada iyi geçinin.” Buyurmaktadır.
Bugün bakımevinde ve kimsesizler evine bırakılan anne ve babalar maalesef bu emirlerin yeterince anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır.
Anne ve babanın imtihan edildiği kapıdan çocuklar da geçecektir.
Lakin bir daha geriye dönüşleri olmayacak.
Olayın vahametini anlasalar da düştükleri yanlışlığın pişmanlığını yaşamakla ömür geçireceklerdir.
Yaşlıların en çok yardıma ihtiyaç hissettikleri bir anda onları yüz üstü bırakmak,
Ne insanlığa sığar,
Ne de vicdana sığar.
Artık bu yaştan sonra onların küçük bir çocuktan farkı yok.
Çocuklar tekamül gösterip gelişme devresine girerken,
Anne ve babalar da artık çocukluğa doğru rücu etmektedirler.
El ayak tutmaz olacak,
Vücut artık onları kaldıramayacak olacak.
Öyle ki bir bardak suyu tutamayacak nitelikte güç zafiyeti yaşayanlar olacaktır.
Bunun ne insafla,
Ne vicdanla,
Ne imanla,
Ne de akılla bağdaşır bir yeri yoktur.
Ne yaparsak kendimiz için yapacağız.
İyilik yapan iyilikle, kötülük yapan kötülükle karşılaşacaktır.
Madem ki bu dünya bir imtihan dünyası, imtihanın da kuralı böyle işliyor.