Bir düşünün halı sahada top oynuyorsunuz ve adam eksik diye 17-18 yaşlarındaki oğlunuzu veya yeğeninizi ya da komşunun oğlunu maça götürüyorsunuz. Oldu ki son dakika gol kaçırdı. Şimdi ona da Batuhan’a küfür ettiğiniz gibi küfür edeceksiniz?
Bu çocuklar ellerinden gelenin fazlasını sahaya koyuyorlar. An geliyor neredeyse babası yaşındaki adamlarla mücadele ediyorlar.
Yazık vallahi çok yazık!
Düşünsenize maç seyircili olsaydı o son dakikada kaçan pozisyondan sonra, tribündeki kendini bilmezler Batuhan’a tepki göstereceklerdi. Evet, 2001 doğumlu bir çocuğun gelecek hayallerinin içine edeceklerdi.
Bazen bu kadro ile mücadele ettiğimiz maçların seyircisiz oynanmasının avantaj olduğunu düşünmüyor değilim. Çünkü yıllardır içinde olduğum tribünlerdeki gereksiz tepkilere birçok kez şahit oldum.
Tamam, son maçlarda yaşanan kötü sonuçlar süper lig umudumuz yok etti ama biz bu takımı sadece süper ligde olduğu için sevmedik. Şehrimizin takımı diye sevdik. Onun için haykırdık yıllarca “Bursaspor sen çok yaşa” diye. Biliyorum şu an can çekişiyoruz. Ama gün doğmadan neler doğar bakalım göreceğiz.
Duygusallığı bir kenara bırakırsak, devre arasında transfer tahtasını açarak bu takıma 4 ya da maksimum 5 kaliteli oyuncu alınsaydı süper lig kapısı aralanacaktı. Ancak aksine güç kaybı yaşandı. Bu kadronun iyi niyeti mücadelesi takdire değer fakat süper lig için yetersizliği aşikâr. Şimdi tahtayı açmayıp 4-5 oyuncu almayanlar, önümüzdeki sezon muhtemelen TFF 1. ligde kalacak takıma transfer yapmak adına tahtayı hiç açmamalı.
Gönül ister ki hiç borcumuz olmasın ve 2001-2003 doğumlu çocuklarımızla 2-3 sene TFF 1. ligde mücadele edip, tam oturmuş, tamamı Vakıfköy patentli bir takımla süper ligde mücadele edelim. İnanın bu gençlerden kurulu takım 5 sene sonra şampiyonlar liginde oynar. Ama buradaki en büyük engel borcumuz.