Bursa Arena E'Gazete
2023-01-30 00:20:11

Ah Şu Önyargı Ah Şu Toptancı Bakış..

Dr. MEHMET ÖZDEMİR

30 Ocak 2023, 00:20

Önyargı sözcüğü zihnimizde olumsuz bir anlam oluşturuyor. Nasıl oluşturmasın ki? Yıllarca onlar şöyledir, bunlar böyledir gibi genelleştirmeler bizi adeta tutsak etmiş. Bu gibi peşin yargıların özgür düşünmenin önünde önemli engeller olduğunu gerçeklerle yüzleştiğimizde anlayabiliyoruz. İnsan ömür boyu böyle bir yükü nasıl taşıyabilir? Bir insanı, bir durumu yeterince tanımadan, anlamadan onun hakkındaki peşin hükümlerin ve peşin fikirlerin tümü önyargı olarak tanımlanıyor. Bu bazen bir kişi olabiliyor, bir durum olabiliyor, bazen de toplumun bir kesimi… Toplumun farklı kesimleri çok uzun süre bir arada yaşamış ama birbirini yeteri kadar tanıyamamış. İnsan şaşırıp kalıyor. Bunun nedenleri zihnimize kazınan önyargılar ve toptancı bakış olsa gerek. Rahibe Teresa’nın “eğer insanları yargılarsan, onları sevecek vaktin kalmaz” sözü ne kadar anlamlı değil mi? Önyargıları yok etmek çok meşakkatli bir iş. Einstein, “insanların önyargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan daha zordur” sözüyle işte bu gerçeği dile getiriyor.

İnsanları ayrıştırmanın ve ötekileştirmenin bu toplumun kardeşliğine zarar verdiğini yaşadık, gördük. Keşke onlar hiç yaşanmasaydı. Benim kuşağım bunlardan yeterince ders almıştır herhalde. Örneğin, “A görüşüne sahip olan insanların tümü kötüdür, B görüşüne sahip olanların hepsi iyidir” gibi bir toptancı bakışın ne kadar tehlikeli olduğunu zamanla anlıyorsunuz. İnsan ve toplum bilimleri gelişiyor. Dünya değişiyor. İnsanı, insanın değerlerini ve yaşamı merkeze almayan bütün kalıpların tükenmeye yüz tuttuğunu hayat size öğretiyor. Bir de bakıyorsunuz A ve B görüşlerinin ayrıştığı bölgeler olsa da kesiştiği bölgelerin daha fazla olduğunu fark ediyorsunuz. Neden bu ortak alanları konuşmadık? Neden bu ortak zeminde fikir üretmedik, uzlaşmadık, hep kavga ettik ve kaybet kaybet oynadık diye düşünüyorsunuz. Medenice tartışmayı başarabildiğimiz sürece kazandıklarımız kaybettiklerimizden her zaman daha fazla oluyor. Birlikte doğruyu arama çabası bir arada yaşamayı değerli kılıyor. Gençleri kamplara bölmenin topluma ne kadar zarar verdiğini herkes bilir. Neden bu böyle diye sorduğunuzda elbette birçok şey buluyorsunuz. Sonunda dönüp dolaşıp sorunların kaynağından biri olan, yani eğitime dayanıyorsunuz.

Biz okullarda yeteri kadar “ekip çalışması” öğretebildiğimizi söyleyemeyiz. Gençlerin özgürce tartışarak, fikir üreterek ve uyumlu çalışarak bir işi başarılı bir biçimde yapmanın keyfini yaşaması ne iyi olur. Nasıl ki, bir orkestra harika bir senfoniyi her bir enstrümanın katkısıyla seslendirebiliyorsa, okullar çocuklara güzel bir ekip olabilmenin yolunu yöntemini öğretmelidir. Eğitim sistemimizin genelinin sorgulamaya dayandığını söyleyebilir miyiz? Hâlâ müfredat o kadar gereksiz bilgilerle dolu ki, emektar eğitimciler konuları bir an önce tamamlayıp dönemi kapatma derdindeler. Bir genç mantık, sosyoloji, psikoloji ve felsefe gibi derslerle yeteri kadar tanışmadan nasıl derinleşebilir? Nasıl sağlıklı düşünebilir? Dahası kendisini, çevresini, toplumu ve dünyayı tanıma imkânına sahip olabilir mi? Eğitim, ancak insan ve toplum bilimleri temelinde amacına ulaşabilir.

Okul gençlere eleştirel düşünmeyi öğretmelidir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorsak, düşüncenin geri planında bilgi yok demektir. Üstelik kişi doğru bilgiye dayanmadan eylemde bulunursa birçok şeye zarar veriyordur. Eğitim gençlere hoşgörüyü, farklılıklara saygıyı ve insanlaşmayı öğretmenlidir. Kin ve nefret gibi kötü duyguları körükleyen eğitimle 21. yüzyılda bir yere varılamaz. Bir durumu doğru anlayan, doğru çözüm bulan, yaşama saygı duyan, doğayı ve hayvanı seven bir kişilik değer üretir. Ancak her alanda değer ürettiğimiz zaman ilerleyebiliriz. Bu mümkün, yeter ki isteyelim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.