Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi çerçevesinde kabul edilen Paris Sözleşmesi’ni 22 Nisan 2016 yılında imzaladı.. Paris Antlaşmasına taraf olunmasına ilişkin kanun teklifinin yürürlüğe girmesi ise 7 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’nin 31621 sayısı ile resmiyete kavuşmuş oldu. Türkiye ve Dünyanın küresel ısınma ile savaşımı açısından olumlu bir adımdır. Bu proje ülkelere bir çok sorumluluklar getirirken, vatandaşlara da ve ülkedeki kamu ve özel kurumlarına da görevler düşüyor. En başta da Belediyeler bu konuya önem vermek zorundalar. İmzalanan anlaşmaya bağlı olarak kurumsal ve bireysel düzeyde çalışılması gereken birçok zorunlu konu bulunmaktadır.

Paris İklim Antlaşmasının imzalandığı 2021 yılında, son 20 yılda yanan orman alanına eşdeğer ormanımız sadece 1 yılda yandı ve Türkiye’nin söz verdiği karbon düşürme taahhüdünün hepsi 2021 yılında CO2 salımı olarak atmosfere salındı. Ancak halen dünyada tropik yağmur ormanları açılmakta, endüstriyel amaçlı ağaç kesimi ve madenciliğin oluşturduğu tehditler devam etmektedir. Başta özel sektöre verilen maden sahaları ruhsatları iptal edilmeli ve bu bölgelerdeki ormanlık alanlar "kesin korunacak doğal sit alanı" olarak ilan edilmelidir. Bütün araştırmalar Türkiye yüzölçümünün neredeyse %60’ına yakınının, erozyona ve çölleşmeye yatkın oluğunu göstermektedir. orman ve mera alanları doğal sit alanı olarak korunmalı ki su depolamayı güvenceye alalım.

Türkiye’nin, Paris İklim Anlaşmasını imzalaması ile 2030 yılına kadar atmosfere salınan karbondioksit (CO2) konsantrasyonunu azaltmak için başta kömüre dayalı enerji üretimini, santrallerini sınırlandırması hatta kapatması beklenebilir. Mevcut durumda elektrik üretiminde kömürün payının yüzde 35 civarında olduğu düşünülürse taahhütlere uyulması çok da kolay gözükmüyor. Bugün kömür kullanarak elektrik üreten 51 santral bulunmaktadır. 10 küsur santral yapım aşamasında ve 7 santral içinde izin alınmıştır. Yaklaşık 70 santralin kapatılması için de Türkiye’nin Nükleer Santrale geçmesi gerekiyor. Nükleer Santrale karşı olanlar bu gerçeği bilmiyorlar. ABD’de ve bir çok Dünya Ülkesinde Nükleer Santraller aracılığıyla elektrik üretiliyorsa, bizim de geçmemizde sorun yoktur. Yeter ki güvenlik önlemleri üst düzeyde alınsın.

Türkiye Coğrafi Konumu Nedeni İle En Çok Etkilenecek Bölgelerdendir

İklim krizinin yarattığı olumsuz etkiler gün geçtikçe daha çok hissedilmeye başlanmaktadır. İklim değişimlerinin en çok etkileneceği Akdeniz Çanağında, Türkiye’nin güneyindeki alanların başta su kıtlığı olmak üzere ciddi derecede sorunlar yaşayacağı öngörülmektedir. Öngörülenlerden bazıları ise yaşanmaya başladı. Özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu bölgelerinde kontrolsüz yeraltı sularının çekilmesi sonucu, başta Konya olmak üzere bazı ovalarda obruklar (çökmelerin) oluşmaya başladı.

1950’den bu yana Marshall yardımları ile ülkede başlayan kalkınma ve tarımsal üretim kesişmesi tarım topraklarının aleyhine gelişmiştir. Türkiye nüfus büyümesi ve yerleşimini sağlıklı planlayamadığı için bugün Marmara Bölgesinde toplam nüfusun %25’ini barındırmaktadır. Endüstriyel büyüme ve gelişmenin plansız yapılması, tarım arazileri, otoyollar, havaalanları, hidroelektrik rezervuarları, fabrikalar ve kentsel yerleşim yerleri nedeniyle tarım alanlarında 4 milyon hektar sulama-tarım yapılabilir alandan da yaklaşık 2 milyon hektar arazi amacı dışında (beton altında kalmıştır) kullanılır duruma gelmiştir.

Dünyanın en büyük 7-8. sıradaki tarımsal üretici konumundaki ülkemiz, bugün birçok üründe ithalatçı konuma gelmiş bulunuyor. Türkiye tarımı her ne kadar %15-18’e yakın istihdamı karşılıyorsa da ekonomideki payı %6-7 aralığında kalmıştır. Ancak tatlı su kaynaklarının %75’i kadarı tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Son yılarda artan nüfusun gıda üzerindeki baskısı başta İç Anadolu ve Doğu Anadolu’daki yeraltı sularının çekilmesine neden olmaktadır. Yeraltı su kullanımı aynı zamanda elektrik enerjisi kullanımını da beraberinde artırmaktadır. İklim krizi felaketlerinin bütün hızı ile ilerlediği günümüzde artan sıcaklık buna bağlı olarak yaşanacak su kıtlığı buna bağlı yaşanacak gıda güvencesi konuları için çok ciddi önlemlerin alınması gerekmektedir.

Ne Yapılmalı? Özelde Yapılması Gerekenler

1-Su yönetimi için planlar yapılmalıdır. Daha az su tüketen, mercimek gibi baklagiller ve ağaçlara kadar her şey düşünülmelidir.

2-Su yöntemleri geliştirilmeli. Kentlerdeki yağış suları evlerin zemin katlarındaki sarnıçlarda veya belirli bölgelerde depolanarak uzun yaz dönemleri için kullanılmalı. Kentlerin atık suları (gri su) yeniden geri dönüşüm yolu ile park, bahçe ve tuvaletler için kullanıma kazanılmalıdır.

3-Tarımsal enerji ihtiyacı yenilenebilir kaynaklardan sağlanmalı.

4-Köylülere tarımsal destek sağlanmalıdır. Toprağın iyileştirilmesi için köylü bilgilendirilmelidir.

5-Türkiye’nin iklim değişimleri ile mücadelesinde tarıma uygun olmayan alanlar ekolojiye uygun orman ağaçları ile ağaçlandırılmalı, Çayır ve mera alanları yeniden düzenlenmeli ve betonlaşmaya izin verilmemelidir.

6-Tarımsal üretim planlanmasında devlet planlama ve yönlendirmede öncü rol almalı. Devlet üretme çiftlikleri yeniden harekete geçirilmelidir.

Sonuçta Tarım-Orman ile Çevre Bakanlıklarını bekleyen bir çok iş vardır. Vakit geçirmeden de projelere başlanmalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.