Bilgiyi üç türe ayırmak mümkün: 1. Amiyane Bilgi, 2. Bilimlik Bilgi, 3. Felsefi Bilgi
Amiyane bilgi dediğimiz, duyularımızın bize öğrettiği bilgilerdir. 5 duyumuz var: Görme, işitme, koklama, tat alma, dokunma. Bunlarla yaşadığımız Dünya hakkında bilgiler edinir ve bunları biriktirir böylece hayatımızı sürdürürüz. Bunların bir kısmı bilimlik gerçeklere aykırıdır. Bu yüzden akılları ve bilgi birikimleri duyularının ötesine geçemeyenler, bilimlik bilgileri anlamakta ve kabul etmekte zorlanırlar. Söz gelimi…
Söz gelimi, her sabah Güneşin doğudan doğduğunu ve batıdan battığını görürüz. Bu yüzden de doğu ve batı deriz. Aslında doğan ve batan Güneş değildir, dünyanın dönüşünün sonuçlarıdır. İnsanlar çağlar boyunca duyularının kendilerine öğrettiği bu durumu gerçek sanmışlardır. Sonra yakın evren hakkında biraz bilgi edinince Güneşin Dünya etrafında döndüğünü sanmışlardır. Dünya merkezli evren görüşleri bundan çıkmıştır.
Dünyanın yuvarlak olduğu ve Güneşin etrafında döndüğü görüşünü ortaya atan bilim adamları bu görüşlerini toplumlara kabul ettirmekte zorlandılar. Söz gelimi, gerçeği İslam Bilginlerinden öğrenen Galile, bu görüşlerinden ötürü 1633 yılında yargılandı ve kilise tarafından müebbet hapse mahkum edildi. Sonrasında batı aydınlanma çağına girdi ama onların karanlığı da İslam Dünyası üzerine çöktü. Sanılmasın ki İslam Dünyası bu karanlıktan tamamıyla kurtulmuş durumda. Youtube de Şeyh Bender El Hayberi adındaki bir Suudi İmamın konuşmasına bakarsak ne demek istediğimi daha iyi anlatmış olurum. Bu din adamına göre Dünya yuvarlak değil düzdür ve Güneş döner Dünya dönmez. El Hayberi diyor ki “Dünya yuvarlak olsaydı uzaya düşerdik, ucuna geldiğimiz de tepe taklak olurduk, Dünya dönüyor olsaydı sallanırdık, dönme dolapta bile midemiz bulanırken Dünyanın dönmesine nasıl dayanacaktık.” Bu tanınmış imamın başka görüşleri de var: “Dünyayı Güneş değil ışık topları aydınlatır, Ay ışığını Güneşten almaz” Diyeceksiniz ki, bilgisizin biri, önemli değil. Hayır, adam ülkesinde önemli ama ondan daha önemli bir adam var ki görüşleri daha tehlikeli. Adı, Abdülaziz Bin Baz kendisi Suudi Arabistan Diyanet İşleri Başkanlığını uzun yıllar yapmış. Medine Üniversitesi bu zatın bir kitabını yayınlamış: “Gezegenlere Gitmenin Mümkün ve Dünyanın Sabit, Güneşin ise Hareket Ettiğine Dair İlmi ve Nakli Deliller” Bin Baz bakınız neler söylüyor: “Halkın Dünyanın yuvarlak olduğuna ve Güneşin etrafında döndüğüne inanmasını üzüntüyle gördüm ve bu fitneye dur demek için bu kitabı kaleme aldım. Dünyanın yuvarlak oluşuna inananlar kafir veya mürted (dinden dönmüş) olanlardır. Bunlar tövbe etmezlerse öldürülmeleri vaciptir, kanları ve malları helaldir.."
Bu bilgiyi Dr. Edip Yüksel’in “Türkçe Kur'an Çevirilerindeki Hatalar” adlı kitabından aldım.
Yine Youtube’de Dünyanın yuvarlak olduğuna ve döndüğüne inananlara dayılanan bir yurttaşımız var ki, bunların yanında ne kadar masum kalıyor. Öte yandan cübbeli ya da rütbeli kimi din bilgini geçinenlerin ortaya koydukları görüşlere bakınca Bin Baz’ın ya da El Hayberi’nin çokta uzağında olmadıklarını görürüz.
Eski Bakan Erdoğan Bayraktar boşuna mı demişti: “Müslümanlardan mucit çıkmaz”
Müslümanlardan vaktiyle İslam Uygarlığı çıkmıştı. Ama onlar Allah’ın “Göklerin yaratılışındaki ayetlere bakmaz mısınız” uyarısını öküz gibi bakmak değil, araştırmayla gözlem ile bakmak olarak anlayanlardı. Bu ifadeyi de Katip Çelebi'nin 17. Yüzyılda yazdığı “Mizan” adlı kitabından aldım.
Duyuların bilgisi, aklın bilimlik bilgisi ve felsefi bilgiden söz etmiştim. Felsefi bilgi, bilimlik bilgileri bilip bunları akıl yürütmeyle yeni bilgilere ulaşmanın aracı yapanlardı.
Osmanlı Sultan Süleyman’dan başlayarak felsefeyi dışladı ve çöküş böyle başladı. Bunu da Katip Çelebi söylüyor. Çünkü felsefe bilimlere yol gösterir.