Suudi Arabistan’ın Atom Bombasına sahip olmasının başlıca nedeni İran ile arasındaki düşmanlık diyebiliriz. Mekke’deki İranlı hacıların olaylarından sonra bozulan ilişkiler, 2000 yılının başlarında Suudi Arabistan’ı atom bombası sahibi olmaya itti. Mark Urban BBC diplomasi ve savunma editörü 7 Kasım 2013 tarihinde yazdığı yazıda “Suudi Arabistan'ın, Pakistan nükleer silah projesine yatırım yaptığını ve istediği an atom bombası sahibi olabileceğini” söylemişti.

Suudi Arabistan'ın nükleer silah arayışına genellikle İran'ın atom programına tepki penceresinden bakılıyordu. Ama bu bilgiler Suudilerin İran'dan çok daha önce nükleer silah edinebilmesi ihtimaline işaret ediyor. NATO'da üst düzey bir yetkili, “Pakistan'da Suudi Arabistan için üretilen nükleer silahların nakledilmeyi beklediğine dair istihbarat raporları gördüğünü” açıklamıştı.

İsrail askeri istihbaratının eski başkanlarından Amos Yadlin, İsveç'te yapılan bir konferansta, İran nükleer silaha sahip olursa, "Suudiler bir ay beklemeyecek. Parası ödenmiş bombaları hazır. Pakistan'a gidip, ihtiyaçları olanı alıp dönecekler" diye konuştu.

2009 yılında, yani Suudi Arabistan Kralı Abdullah, ABD'nin Orta Doğu temsilcisi Dennis Ross'u, İran eşiği geçerse kendilerinin de nükleer silah edineceği konusunda uyardığından bu yana, krallık Amerikalılara bu konudaki niyeti konusunda sayısız mesaj gönderdi.

2013 yılı Mart ayına kadar ABD Başkanı Barack Obama'nın nükleer silahların yayılmasını önleme konusundaki danışmanı olan Gary Samore, BBC'nin Newsnight programında şunları söyledi: "Kanımca Suudiler, Pakistan ile, ihtiyaç halinde bu ülkeden nükleer silah temin edebilecekleri konusunda karşılıklı bir anlayış birliği içinde olduklarını düşünüyorlar."

Pakistan nükleer tesislerine ziyaret

Suudi Arabistan'ın nükleer başlıklı da dahil uzun menzilli füze edinme projesinin tarihi onlarca yıl gerilere gidiyor. 1980'lerin sonlarında Çin'den, gizlice, onlarca balistik füze almışlardı. Birçok uzmana göre konvansiyonel silah olarak çok isabetsiz bulunan bu füzeler 20 yıl önce konuşlandırılmıştı. Jane's savunma ve silah sanayisi şirketi uzmanları Suudilerin, fırlatma rampaları İsrail ve İran'a göre hizalanmış yeni CSS-2 füzeleri konuşlandırdığını yazdılar.

Jane's dergisi Riyad'ın yaklaşık 200 kilometre güneybatısında, orta menzilli balistik füze konuşlandırılan üçüncü bir alan daha bulunduğunu açıkladı. Bu, Suudi Arabistan'ın yıllardır Pakistan'ın savunma sektörüne verdiği cömert destekti. Batılı uzmanlar bu yatırımların füze geliştirilmesi ve nükleer laboratuvarlar yapıldığını öne sürüyorlar. Suudi Savunma Bakanı Prens Sultan bin Abdülaziz el Suud'un 1999 ve 2002 yıllarında Pakistan nükleer araştırma merkezine yaptığı ziyaretler de iki ülke arasındaki savunma işbirliğinin yakınlığının bir başka işaretiydi.

"Eating the Grass" başlığıyla Pakistan nükleer programının yarı resmi tarihini yazan Tümgeneral Feroz Hasan Han, Suudi bakanının ziyaretlerinin iki ülke arasında bir anlaşmaya kanıt gösterilemeyeceğini yazmış ama şunu da kabul etmişti: "Suudi Arabistan'ın cömert mali desteği, Pakistan'ın nükleer programının devam edebilmesini sağladı."

Nükleer Silahlar isteyen Suudi yetkililer tarafından sızdırılan bir belgede, ülke yönetimi tarafından değerlendirmeye alınan üç olasılık sıralanıyordu: Kendi nükleer silahlarını edinmek, bir başka nükleer güç ile kraliyetin korunması konusunda bir anlaşmaya varmak ya da Orta Doğu'da nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge oluşturulmasını sağlamak. Suudiler İran'ın nükleer programından da giderek daha çok endişe ediyorlardı.

Amerikalıları yıllardır uyaran Suudi yetkililer, Times gazetesinden bir muhabire "İran'ın nükleer kapasitesi olursa kraliyetin olmaması asla düşünülemez" demişlerdi.

Londra'daki Suudi Arabistan büyükelçiliği de bir yazılı açıklama yaptı ve kraliyetin “Nükleer Silahların Yaygınlaşmasını Önleme” anlaşmasına imza attığını ve Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arındırılması için mücadele ettiğini söyledi.

2013 yılından bugüne 10 yıl geçti ve Suudi Arabistan nükleer füzelerine kavuştu. Bu arada İsrail ise yaptığı açıklamada Suudi Arabistan’ın nükleer teknolojiye sahip olmasına karşı olmadıklarını açıkladı. Bu ne anlama geliyor Arabistan ile İsrail’in ortak düşmanı İran olurken, birlikte güç olduklarını gösteriyorlar.

1967 ve 1973 Arap-İsrail Savaşları’nda Suudi Arabistan İsrail ile savaşmadı. Acaba neden? İslam Dünyası’nda bunu düşünen ve konuşan hiç kimse yok. Bunun başlıca nedeni Suudi Kraliyet Ailesinin Yahudi olması olabilir mi?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.