Ölüm duyuruları vermek, onları okumak ne kadar zor olsa da bu duyurulardan anlıyoruz kimin veya kimlerin öldüğünü. Eski dönmelerde görevlendirilen kişiler bunu halka bağırarak söylerlerdi. Bu duyurular bir çeşit gizli kütük defteri gibidir. Vefat edenlerin cinsiyetlerini, lakaplarını, mesleklerini, unvanlarını, kimlerle nasıl akrabalık, siyasi, ekonomik ilişkilerde olduğunu, mali durumunu, yaşadığı yeri ve evini adresini hep bu ilanlardan öğreniriz. Verilen ölüm duyurularının basında yer alan ebat olarak büyüklükleri; ölen kişinin toplumdaki yerine uygun olması gerektiğinden, akrabaları, yakınlarını, varisleri, iş arkadaşları, şirketleri, üyesi bulunduğu her türlü dernek ve kuruluşlarını eksiksiz kapsamak zorundadır. Ölen kişi hakkında verilen ölüm duyuruları; birden çok ulusal ve mahalli gazetelerde veya medyada çıkarsa etkisi o kadar fazla olması sağlanmaya çalışılır. Ölen kişinin ne kadar önemli bir şahsiyet olduğunu bu ilanlardan anlarız.

Ölüm duyurusundan: ölen kişinin nerede, ne zaman doğduğunu, nerede ve ne zaman, nasıl, neden öldüğünü, kimlere nasıl akraba olduğunu, ailesinin soy ağacını, bilenen en eski aile üyelerinden başlayarak, duyuruda bir kişi bile atlamadan sıralandıktan sonra, ölen kişinin hayattaki en küçük akrabası olan torun veya torunlarıyla taçlandırılır. Cenazenin nerden kaldırılarak, nereye gömüleceği hakkında yakın akrabadan başlamak üzere, tanıdık, dost, akraba ve ülkeye duyuruda bulunulur. Ölüm ilan başlığı: ‘’Şehit, Vefat, Başsağlığı, Acı kaybımız, Anma, Kaybımız, Ölüm ilanı, Kayıp, ‘gibi adı ne olursa olsun bu duyurularda ölen kişiye Allah’tan rahmet dileğiyle tamamlanır. Ölen kişi artık hakkın rahmetine kavuşmuştur. Yakınlarına ve sevenlerine üzüntü ile bu ilanlarla haber ulaştırılır. Yaşanan acı paylaşılarak azaltılmak istenir. Ölen kişi için Allah’tan, mekânının cennet olması için, yakınlarına ise başsağlığı ve sabır dileklerinde bulunulur. Artık sözün bittiği yerdir.

Duyuruda; ölen kişinin kim olduğunu, ne gibi güzel meziyetlere sahip bulunduğunu ve yaşarken topluma ne gibi yararlı hizmetler yaptığını, bağışlarda bulunduğunu, gibi bilgilerle başlamak, bir yazım geleneği haline gelmiştir. Gömülme işleminin ne zaman olacağı hakkında yer (Camii veya Kilise), gün ve saat vererek, dini durumuna göre tören zamanı belirtilir. Gasilhaneye konulacaksa açıklamada bulunulur. Hastane morgundan alınacaksa durum açıklanır. Çelenk ve bağış yapacaklara bilgi verilir. Cenazenin gideceği mezarlık hakkında da topluma net adres açıklamasında bulunulur.

Zenginlik ve fakirlik bu duyurular da fark edilir. Siyasi ve kurumsal mesajlar verilen duyurular olduğu gibi, ağıt şeklinde yazılanlara da tanık olunmaktadır. Bu ilanlarla insanlar üzülür. Doğum, sünnet, söz, nişan, evlenme, boşanma, ameliyat sonrası sağlığına kavuştuğu için teşekkür duyuruları vardır. Duyurular hayatımızda var olmaya devam edeceklerdir. Gariplerin ve garipliklerin duyurusu da acı doludur. Halk edebiyatımızda birçok kez yer alan bu durum yaşamın ne kadar değişik şekillerde ortaya çıkabileceğini bizlere hatırlatmaktadır.

Ölen kişinin sosyal ve ekonomik yönü böylece daha çok ortaya konulmaktadır. Duyuruyu: ilk okuyuşumuzda telaş ve hayretle karışık bir ruh halinde kalırız. Varsa ölen kişi veya kişilerle olan ilişkimizi gözden hızla geçiririz. İyi anılarımızı daha çok hatırlamaya çalışırız. İnanç ve eğitim durumumuza göre dua ve iyi dileklerde bulunarak üzerimizde takılı kalmış olan şaşkınlığımızı atmaya çalışırız. Çok uzun süredir yaşama savaşı verdiğimiz bu dünyada, yaşama sıkı sıkıya sarılarak yüzlerce yıl yaşacakmış gibi yaşama planı kurduğumuzu, hayatımızın bir gün, duyurudaki kişi gibi sonlanacağını daha sonra tekrar unutsak da belli bir süre hatırlarız. Hayatımızda unuttuğumuz ölüm gerçeğini şok olarak kafamızın içinde buluruz. Kendimize gelir gelmez ilk iş olarak tanıyorsak eğer ölen kişiyi, en yakın akrabalarımızdan başlayarak, birbirimize duyuruyu iletmeye başlarız. Hafif bir korku ile ölümün ne kadar bizlerde yakın olabileceği korkusunu yaşarız.

Ölüm duyuruların da ölen kişi için yapılacak dini törenler duyuruları yer alır. Ölen kişinin konumuna: ölümünün, yedinci günü, kırkıncı günü, sene-i devriyesinde: anma günleri, mevlit törenleri izler. Bazı bu tür geleneksel kutlamalar çok ihtişamlı olarak yerine getirilerek ölen kişinin zenginliği ve statüsüne uygun ihtişamıyla yerine getirilmesine özen gösterilir.

Verilen yemekler ve çeşitleri, kullanılan servis takımları ve hizmetleri adına verilen ölen kişinin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişiklikler göstermektedir. Bölge ve ülkenin gelenekleri de yöreden yöreye ve bölgeden bölgeye göre farklıklar taşısa da ölüm olayında ölen kişi ve kalanlarına saygı, paylaşma ve ailesine toplum olarak kucak açmaya devam edilmektedir.

Belediyeler de bu konularda talep edilmesi durumunda elinde ne imkân varsa cenaze sahiplerine vererek, acılarını azaltmaya çalışmaktadırlar. Ekonomik durumu çok iyi olmayan ailelere de son görevlerinde bulunmaları için destek olmaya çalışmaları toplumda takdir duygularıyla yorumlanmasına neden olmaktadır. Dini görevli tahsis ederek, çadır, sandalye, masa, sıcak içecek için gerekli malzemeler vererek cenaze sahibi ailenin bu sıkıntılı dönemi atlatmalarına yardımda bulunurlar.

Ölüm olayı bir bilinmezliğe gidişin başlangıcıdır. 2011 yılında yalnız yaşayan gezegenimizde yedi milyar civarında yaşayan insanlar arsındayız. Yaşlı dünyamızda şimdiye kadar Yüzotuzbeş milyar insanın yaşamış ve ölmüş olduğunu istatistik verilerden tespit ediyoruz. Ölüm birçok sosyal ve hukuksal işlemi de yanında taşır. Mal hukuku, Ceza hukuku, Sağlık işlemleri, defin ve dinsel işlemler başta olmak üzere Nüfuz işlemleri bunlardan en önemlileridir. Cenaze törenleri, usulleri, dinsel unsurlar, mezar taşları ve mezarlıklarda milletlerin tarihinde önemli bir yer alır. İlk çağlardan bugüne kadar toprağı yurt edinen atalarımız önce mezarlıklarına sahip çıkmışlar ve onun etrafında uygun bir mesafeden sonra yurtluklarını kurmuşlardır. Mezarlıklar, mezar taşları ve onların bakımlarını tam anlamı ile yapan uluslar diğer hayati devlet ve ulus başlıklarını da yanlarına katarak, yarınlara daha umutlu, onurlu ve başarılı adımlar atarak konumlarını güçlendirirler.

Koca Yunus EMRE de aşağıda alıntısı yapılan şu iki dörtlüğü ile sanki ölüm ve ilanıyla haberdarmış gibi yıllar öncesinden bize şöyle seslenmektedir:

Şöyle garip bencileyin

Bir garip ölmüş diyeler

Üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar

Şöyle garip bencileyin

Hey Emre'm Yunus biçare

Bulunmaz derdine çare

Var imdi gez şardan şara

Şöyle garip bencileyin..

Yaşamımızın ne kadar uzun sürdüğü değil, ne kadar kaliteli yaşamı devam ettirmemiz gerektiğini unutmayarak, sağlıkla ve sevgiyle kalınız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.