Bursa Arena E'Gazete
2023-10-23 00:12:41

Sarı Paşa ve Cesur Yürek Kızları..

HİKMET ÖCAL

23 Ekim 2023, 00:12

2023 Kadınlar Avrupa Şampiyonası Finali. Filenin Sultanları'nın rakibi Sırbistan. Final seti. Türkiye bir sayı alırsa Dünya Şampiyonu olduktan sonra Avrupa Şampiyonu da olacak. Türk Kızlarının bakışları çifte su verilmiş çeliğin ta kendisi. Sırpların gözlerinde, bu bakışları görünce tarifsiz bir endişe hakim.. Bir Filenin Sultanı, topu karşı alana yapıştırıyor..

Aynı anda Anıtkabir;

Atatürk'ün Mozolesini aydınlatan ışıklar geceyi aydınlatacak kadar artıyor. Nöbet tutmakta olan Mehmetçik'in gözleri kamaşıyor. Buna bir anlam veremiyor. Kendini ışığın büyüsüne kaptırıyor. Bir süre sonra ışık eski halini alıyor..

İstanbul, havaalanı, gece yarısı;

Şampiyonları İstanbul'a getiren uçak iniş yapıyor. Bir süre sonra kızlarımız, kupalarıyla birlikte; saatlerdir kendilerini bekleyen ve sevinçten adeta deliye dönen vatandaşlar tarafından gözyaşları arasında karşılanıyor..

Bu görülesi kutlama sonrasında Eda, uçakta konuştukları gibi arkadaşlarına : "hadi" diyor. Dört taksi tutuluyor. Gidecekleri yer belli.. Taksiler Anıtkabir'de duruyor. İniyorlar. Mehmetçikler onları güler yüzleri eşliğinde buyur ediyorlar. Dünya'yı dize getiren, A.B.D, Çin, Brezilya, Sırbistan, Polonya.. Önlerine kim çıkarsa parkeye gömen kızlarımız, o an sözcüklerle anlatılamayacak kadar heyecanlılar ama bir o kadar da gururlu ve mutlular. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlar arada. Birbirlerinin kalp atışını duyuyorlar. Merdivenleri çıkarken bu atışlar belki de evrenin en uzak köşelerinden duyuluyor. Elinde kupa olduğu halde, önde kaptan Eda ve hemen arkasında 13 diğer şampiyon.. Ulu Önder'in Mozolesinin olduğu salondaki Mehmetçik yine aynı misafirperverlikle ve hayranlıkla kızlarımızı içeriye buyur ediyor.

O an birden tüm ışıklar sönüyor. Mehmetçikler ve Kızlarımız bu duruma bir anlam veremiyorlar. Yaşadıkları şaşkınlık an be an artarken Mozolenin çaprazındaki odanın küçük penceresinden varla yok arası bir gaz lambasının titrek ışığı, karanlığı bir nebze olsun aydınlatıyor. Mozolenin önündeki insanların merakları bir çığ gibi artıyor ve bu merak, çok geçmeden ne olduğunu bilememenin verdiği bir endişeye dönüşüyor. Oldukları yerde öylece kalıyorlar. Tam bir Mehmetçik o odaya yöneldiği anda, gaz lambasının neredeyse söndürecek şiddette bir ses geliyor odadan. Gelen ses tanıdık bir ses. Televizyondan, radyodan gelen, eskiden okullarda, o zamanın teknik olanakları içinde teypten cızırtılı verilen ses.. O'nun Sesi: "Gelin içeriye çocuklar.."

Mehmetçikler önde Şampiyonlar arkada odaya doğru ilerlediler. O esnada Eda kupayı yere düşürdü. Yankılanan metalik ses karanlıkta daha bir korku saldı yüreklere.. Hande el yordamıyla çabuk çabuk kupayı yerden aldı. Odaya yaklaştıkça, az önce bir yaprak gibi titrek yanan isli gaz lambasının ışığı; Kızlarımız Avrupa Şampiyonu olduğu anda Anıtkabir'de gizemli bir şekilde beliren ışığın seviyesine yaklaştı. Korkuları, sesin sahibini çok iyi tanıdıklarından ve harikulade ışığın da etkisiyle sudaki dalgalar gibi yavaş yavaş kayboldu..

Uzun boylu, nurlu gözlerinden inci gibi yaşlar gelen Mehmetçik, aralık kapıyı titreyen parmaklarıyla yavaşça itti. Kapı gıcırtılar içinde açıldı. Şimdi hepsi kendilerini odaya atmak için can atıyorlardı. Öyle de yaptılar zaten..

Sol köşedeki sedirde oturuyordu. Hemen önünde çalışma masası vardı. Kestane rengi masanın üzerinde kitaplar, bir defter ve kalemler... Üzerinde o herkesin çok iyi bildiği desenli süveteri vardı. Zayıftı. Halsizdi de. Hafif kamburu çıkmıştı. Bir süredir adeta kalpleri yerinden çıkmış bir halde, nefes bile almadan hayranlıkla kendisini izleyen misafirlerinin geldiğini fark edince, okumakta olduğu eski, kalın ciltli kitaptan başını kaldırdı. Onlara döndü. İnce çerçeveli yakın gözlüğünü burnunun ucuna düşürdü. Mavi gözleri yine çakmak çakmaktı. Bakışlarıyla demiri eriteceğine hiç şüphe yoktu. Bunu bütün dünya biliyordu. Arkasına yaslandı. Dudakları misafirperver bir ev sahibinin tebessümüyle yukarıya kıvrıldı. "Hoş geldiniz çocuklar" dedi sonra. Hepsi çocuktu onun gözünde. Kendi çocukları... O an ne Mehmetçik ne de şampiyonlar bir kelime edebildi. Nutukları tutulmuştu. Ne yapacaklarını, ne edeceklerini kestiremediler. Ellerini, kollarını nereye koyacaklarını bilemediler. Bu kez sakarlık sırası Gizem'de olmalıydı. Odanın kapısına yakın bir yerdeki saksıyı yere düşürdü. Dünya şampiyonu kızardı. "Olsun, çocuk, canın sağ olsun" dedi şefkatli bir ses tonuyla.

Kısa bir süre sonra kapı bu kez sert bir şekilde açıldı. İçeriye hışım gibi dalan Ülkü'ydü. O küçücük haliyleydi yine. Koştura koştura babasının yanına gitti. Zıpladı. Başını babasının boynuna sıkı sıkı yasladı. Karşısındakileri izlemeye koyuldu. Şaşkınlıkları geçen Kızlar ve Mehmetçik O'nun yanında soluğu aldılar. Saliha, Ayça, Ebrar, Gizem ve Hande bir çırpıda Ülkü gibi O'nun yanında kuruldular. Diğer şampiyonlar da dizi dibine çöküverdiler.

Ağır ağır konuşmaya başladı: "Çocuklar, sizi bekliyordum. Başarınızdan dolayı sizi yürekten kutluyorum. Türk Kadını’nın gücünü tüm dünyaya gösterdiniz.." Sözünü bitirememişti zira Ebrar, ıslak gözleriyle ona sıkı sıkı sarılıverdi. Artık kim tutabilirdi onları. Şampiyonların bazıları O'nun yüzünü seviyor, bazıları başını onun omuzuna koymak için birbirleriyle yarışıyorlardı.

Kısa bir süre kapı çaldı. Gelen, üniforması içinde İsmet Paşa'ydı. "Gel İsmet, bak çocuklarım şampiyon oldular. Kupalarıyla beni ziyarete gelmişler" dedi. Kızlar hayranlıkla İsmet Paşa'ya bakıyorlardı..

"Ver bakalım bir cigara İsmet" dedi. İsmet Paşa, üniformasının cebinden kurşuni renkteki tabakayı çıkardı. Açtı. Tabakayı arkadaşına uzattı. Tam sigarayı alacakken Ebrar yaptı gene yapacağını. Kaptı tabakayı. O'na yalvarır gözlerle bakarak: "lütfen Paşam içmeyin, bakın az önce kötü öksürdünüz" diye haykırdı. Kızını kırmadı. İsmet Paşa da sigara tabakasını yavaşça üniformasının cebine tekrar koydu.

Sarı Paşa, yüzünde tarifsiz bir mutluluk ve gülümseyişle konuşmasını sürdürdü; "Türk Kadını okuyacak, tahsil yapacak. İlmi, fenni kendine hedef alacak, buluşlar yapacak, Sanatta dünya çapında işler yapacak. Siz sporda bunu başardınız. Örnek oldunuz, diğer çocuklarımız da başaracaklar.."

O'nun, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK''ün bu sözleri sonrasında, evreni aydınlatan ışık odada yavaş yavaş azalmaya başladı. ATATÜRK ve İSMET İNÖNÜ ışıkla birlikte silüetleşirken, gözlerini silen MEHMETÇİĞE, DÜNYA VE AVRUPA ŞAMPİYONLARINA el sallıyorlardı.. Onlar da hıçkırıklar içinde bu iki kahramana el salladılar...

Göz kamaştırıcı bu ışık oradaydı, ilelebet de orada olacak ve milyonların gönüllerinde yaşayacak...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.