Bursa Arena E'Gazete
2018-03-24 19:51:49

Dost..

HİKMET ÖCAL

24 Mart 2018, 19:51

Hemen hemen hiç aralıksız bir gün süren yağmurlu havadan eser kalmamıştı. Londra – New Yok seferini yapmakta olan 8475 sefer sayılı yolcu gemisi “Sunshine” ın birinci kaptanı Michael Whiteside, her yeri sevgiyle kuşatan güneşin tadını çıkarmaktaydı. Kaptan Whiteside, üniformasının ceketinin cebinden piposunu çıkardı ve masanın üzerinde durmakta olan tütünü, özenle piposunun içine yerleştirdi. Böylesine güzel bir havanın tadını; o çok sevdiği piposunu içerek çıkarmalıydı.

Piposunu yaktığı sırada, kaptan, geminin 30 metre kadar doğusunda; anlatılmaz oyunlar yaparak; adeta bir fırdöndü gibi suya dalıp çıkan büyük bir yunus gördü. Bay Whiteside, bir yandan piposundan derin nefesler çekiyor, bir yandan da, bu, türlü hokkabazlıklar yapan oyuncu yunus’u izliyordu. Dakikalar geçiyor, lakin, yunus, geminin etrafından ayrılmıyordu. Kaptan, bir süre sonra, yunusun kendisini fark etmiş olabileceğini düşünmeye başlamıştı zira, oyuncu balık, artık, geminin bir doğusunda, bir batısında görülmeye başlamıştı. Bunun üzerine, çocukluğundan beri yunuslara hayran olan ve bir zamanların unutulmaz televizyon dizisi “ Flipper” daki şakacı yunusun bütün bölümlerini belki de defalarca izleyen kaptan da, misafir yunusun; kendisini anlatılmaz diyarlara götüren oyunlarına kaptırmıştı kendisini. Yunus, hangi yönde görülürse, kaptanda hiç üşenmeden o yöne dönmekteydi.

Bay Whiteside, bu, ruhunu kanatlandıran kovalamacaya kendisini öylesine çok kaptırmıştı ki; birkaç dakikadır yanında, şaşkın ama bir o kadar da gülen gözleri eşliğinde kendisini izleyen gemi ikinci kaptanı Alex Templeton’ u çok sonra fark edebilmişti. Kaptan Whiteside, hiç istifini bozmayarak; bir yandan şakacı arkadaşıyla bitmek tükenmek bilmeyen oyunlarına devam ediyor; öte yandan da, gemi ikinci kaptanına şöyle diyordu:

-Alex, dostum, bu yıl meslekteki yirmi ikinci yılım. Bu süreçte, sayısız yolculuklar yaptım; beni çok mutlu eden olaylar yaşadım; pek çok güzel anım oldu. Birbirinden dost yunuslar gördüm ama inan bana, hiç bu kadar dost canlısını görmedim. Baksana şu yaramaza sen; neredeyse, yarım saattir benimle köşe kapmaca oynuyor. Bu çok bilmişin, beni fark ettiğinden beri, beni oyunları içine çekebilmek için türlü numaralar yaptığından da artık eminim…

İkinci kaptan Alex Templeton’da gün gibi aşikar bu durumun farkındaydı. O da anlatılması güç bir mutluluk yaşamaktaydı. Her iki kaptanın da keyifleri son derece yerindeydi. Ardından, kaptan Whiteside, kumanda merkezindeki kapının yanındaki içki dolabını açarak, dolaptan bir şişe Scotch Viski ve iki kadeh çıkardı. Kadehlerden birine viski koyan kaptan, kadehi kaptan Templeton’a uzatırken, diğer kadehe de kendisi için viski koydu. Şimdi, gönül dostu iki kaptan; gülen gözleri ve dudağıyla kendilerine böcek böcek bakan yeni dostlarının şerefi için kadeh kaldırmaktaydılar…

Zaman hızla yitip gitmekteydi. Buna rağmen, iki kaptanın “ Dost” adını verdikleri yunusun, kendilerinden ayrılmaya hiç niyeti yoktu. Güzeller güzeli yunus, artık gemiye çok daha fazla yaklaşmıştı. Birkaç dakikadır da, suyun üzerinde hareketsiz kalarak, kaptan Whiteside’ın ve Bay Templeton’un hareketlerini sevgiyle izleyen: “ Dost” , ne zaman kaptanlardan biri, başını bir yana çevirse ya da hareket etse, peşi sıra, O da, suyun üzerinde devasa köpükler oluşturan taklalar atıyor ve bir süre sonra da yeniden, yaramaz çocuklar gibi pusuda kaptan Whiteside’ın veya kaptan Templeton’un hareket etmesini bekliyordu…

Dost , arada gemiyle yarışıyor; bunu fark eden kaptanlardan biri, hiç vakit geçirmeden, hız düşürerek sevgili arkadaşlarının kendilerini geçmesini sağlıyordu. zira kaptan Whiteside ve kaptan Templeton; diğer tüm kaptanlar gibi, yunusların geçilmeyi asla kabul edemediklerini ve geçildikleri takdirde de çok mutsuz olduklarını bilmekteydiler. Kısa bir süre sonra, gemi ikinci kaptanı, birinci kaptana, New York Limanı’na varmalarına yaklaşık dört saat kaldığını; ancak vaktinde orada olabilmek için hızlarını arttırmaları gerektiğini hatırlattı. Bunun üzerine, “ Dost” un; hali hazırda, kendilerinden ayrılmak gibi bir niyetinin olmadığının ayırdında olan Bay Whiteside, gemi ikinci kaptanına şöyle diyecekti:

-Alex, biz, artık bundan sonra, bu güzele tabiyiz. Kesinlikle O’nu geçmeyeceğiz. New York’a geç kalma pahasına O’nu geçmeyeceğiz. Dua edelim de, “ Dost” bunu fark etsin ve daha hızlı yüzsün. Ceza yesem de, New York’a kadar, bu gemi, “ Dost” u geçmeyecek.

Kaptanının sözünü dikkatlice dinleyen diğer kaptan da, Bay Whiteside’dan farklı düşünmüyordu. Birbirlerine bakışları da, bunu teyit eder nitelikteydi… Altıncı hissi anlatılmaz derecede kuvvetli olan “Dost”, gemi kaptanlarının aldıkları bu ışıltılı kararı çoktan anlamıştı ve adeta sevinçten çıldırmıştı. Sevgi dolu balık artık, çok daha yükseklere takla atıyordu…

Gemi limana, iki buçuk saat geç ulaşmıştı,

“ Dost” , New York Limanı’na, yüz metreye kadar yaklaşmıştı.

Bay Whiteside ve Bay Templeton, sevimli arkadaşlarını bir daha göremeyecek olmalarından ötürü kendilerini öylesine buruk hissetmişlerdi ki, bu burukluk yüzlerine adata bir ayna gibi yansımaktaydı,

“ Dost” ise artık takla atmıyordu,

Büküktü boynu sevgi pınarının,

Yolcular, iki kaptanı, yetkililere şikayet etmekte bir an olsun tereddüt etmemişlerdi,

İki kaptana, birer maaş kesim cezası verilmişti,

Umursarlar sanmışlardı,

Yanılmışlardı…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.