Dünya’da değişen dengeler içinde Türkiye’nin yeri ve önemi çok büyüktür. Yıllardır maalesef ki Atlantik ve Batı eksenli bir politikanın Türk Siyasetinde egemen olmasından dolayı, Türkiye tam manası ile bağımsız hareket edemiyordu. Ama 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra Türkiye kısmi olarak hazırladığı Avrasya alt yapısını iyice derinleştirdi ve bu strateji ekseninde hareket etmeye başladı. Bu bağlamda Rusya-Türkiye ve İran arasında başta Suriye olayları olmak üzere çok yönlü güçlü bir politika izlenmeye başlandı. Bugüne kadar Fetö=Gladyo kurumların içinde Türkiye’nin Rusya ve İran ile asla bir araya gelmemesi için Atlantik ötesinden aldığı emirler ile bunu engelliyordu. Hem Dış işlerinde hem de iç işlerinde Devleti bir Ahtapot gibi saran bu şeytani yapı, Türkiye’yi Avrasya stratejisinden uzun yıllar koparmıştır. Devletin görünmeyen derin kanadı bu hususa müdahale etmek için dolaylı olarak bir iki hamle yapsa da, içeride çok güçlü olan bu Fetö=Gladyo yapısı Ergenekon başta olmak üzere pek çok kumpası da yönlendirip istediğini yapmaya çalıştı. Maalesef o zamanlar pek çok kişi bu sinsi çok boyutlu kumpası göremedi. Görenlerinde kıymeti geç de olsa birileri tarafından görüldü.

Türkiye içteki bu ceraatı söküp atınca kurumlardaki Sevr sendromuna da yavaş yavaş son vermeye başlamıştır. Bununla beraber Dünya’da yeni kurulan dengeler de söz sahibi olmuş ve Avrasya Stratejisi ile birlikte Uluslararası arenada söz dinleyen değil, söz söyleyen bir ülke konumuna gelmiştir. Özellikle ABD ve Batı’nın dayatmalarına karşı, Asya’ya yönelmiş ve bu noktada da kendi jeopolitiğini kullanarak Çin, Rusya, İran, Kazakistan ve Pakistan gibi ülkeler ile önemli ikili ilişkiler kurmuştur. Türkiye, Avrasya’nın merkez konumunda ki bir ülke olmasından dolayı da başta Çin’in Yol-Kuşak Projesi olmak üzere, Tanap gibi önemli projelerinde merkezinde olması ayrıca önemlidir. Bu projeler gelecek dönemde Türkiye’nin Avrasya Stratejisi sayesinde geleceğin merkez ülke konumunu daha da güçlendirecektir. Geleceğin dünyasında Türkiye’nin varlığı ve konumu çok daha önemlidir.

ABD, Soğuk Savaş döneminden sonra NATO başta olmak üzere elde ettiği bu güç ile kendinden kalan atıklarla beslenen emperyalist yandaşlarını da yanına alarak 27 yıldır dünyayı kan gölüne çevirdi. Neler yapmadılar ki? Sıkıştıklarında kendi kendilerini bile bombalayıp dünya milletleri karşısında mazlum rolü oynadılar. Afganistan müdahalesi böyle başladı. Nerede kendilerine karşı direnen ve ülkesi menfaatlerini onlara peşkeş çekmeyen bir lider var ise orada terör örgütleri kurdurup iç çatışmalar çıkartıp daha sonra da NATO silahını devreye sokup istediklerini aldılar. Türkiye’de de 23 Haziran sonrası bir iç savaş senaryosu var ABD aynı taktik ve strateji ile hareket etmektedir. Bu konuda bir NATO müdahalesi planlıyorlar. S-400’ler olayı da bu işe benzin döküp hızlandırmıştır. 2019 tarihi zaten Siyonizmin önemli tarihlerindendir. Bu dönemde Türkiye üzerine yapılacak planlarının başlangıç uygulanma safhası gayet önem teşkil etmektedir. ABD için Türkiye’de oluşturulan yapay lider profili de bugünlerde tanıdık simalarda görülmeye başlanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz’dan sonra ki Avrasya stratejisi ve hamleleri gayet yerindedir. Biz o zamanlar S-400’lerin öneminden bahsederken, bize bu konuda karşı çıkanlar şimdi bizden daha çok savunur olmuş S-400 ve Avrasya Politikasını… Uzun zamandır Avrasya Politikasına dikkat çeken ve Avrasya’nın önemini her platformda anlatan biri olarak bu konunun önemini de anlatmaya devam edeceğim. Çünkü Türkiye’nin 2023 Vizyonu, Avrasya Stratejisi ile doğrudan alakalıdır.

Dünya’da hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak Avrasya’nın artan önemi ortadadır. Özellikle Asya Çağı olarak adlandırılan bir dönemin içerisine giriyor Dünya! Dünya’daki büyük para Baronları ve Global Monarşi’nin üstadları da Avrasya’ya doğru yatırımlarını ve dikkatlerini çevirmiş durumdadır. Yeni kurulacak olan düzende de Türkiye’nin konumu ve yeri çok önemlidir. Türkiye’nin bir ayağı Asya’da, bir ayağı ise Avrupa’dadır. Bu konumun Jeopolitik düzlemdeki yerini Türkiye çok iyi kullanmalıdır. Burada da İstanbul’a ben gelecekte çok farklı bakıyorum. Geçmişte Fatih Sultan Mehmed Han 1453’de İstanbul’u fethederek Osmanlı Devleti’ni “Yükselme Dönemi”ne geçirmiştir. İstanbul, İpek Yolu’nun da kavşak noktasında ki önemli bir ticaret merkeziydi. Türkiye Cumhuriyeti içinde yarın da İstanbul, dünya’da büyük bir Küresel güç denklemi içinde kurulacak olan Avrasya Birliği’nin de merkezi olacaktır. Her Uluslararası kuruluşun merkezi vardır. Avrasya Birliği’nin de merkezi İstanbul olacaktır. Dolayısı ile İstanbul’un da kendi içinde ki konumu ve önemi çok büyüktür. 2200 yıllık Türk Devlet aklının gelecek yüzyıldaki en büyük hamlesi de şüphesiz Avrasya hamlesi olacaktır. Bu hususu uzun zamandır yazan, konferanslarda anlatan biri olarak bu gücün farkına varmayanlar da yakında varacak diyorum. Ama geç kalınmadan varılırsa bir kıymeti olacaktır. Türkiye kendi içinde ve özellikle kurumlarda Atlantik ötesine göre düşünen ve Batı kafası ile hareket eden kişilere karşı da gereğini yapmalıdır.

Ve son söz: “Türkiye gelecek dönemde Avrasya’nın parlayan yıldızı olacaktır”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.