-Eskici geldi hanıııım, eskiler alırım eskiciiiiii.

Sokaktan gelen bu sesle içinde bir kıvılcım parlamıştı Saime hanımın. Yıllardır duvarda asılı olan ancak eşinin ölümünden sonra hayata küsüp, dolabın en arka kısmına sakladığı gümüş çerçeveli resim gelmişti aklına. Otuzlu yaşlarda çektirdikleri bir resimdi, neredeyse yarım asır önceki bir hatıra.

El yordamıyla dolabın dip tarafındaki bohçayı buldu, aceleyle düğümü çözdü. Ne de güzel günleri olmuştu diye düşündü.

Sevgi ve saygıyla geçen tam 45 yıl. Bu zaman zarfında 3 çocukları olmuştu. Her birini yetiştirip, evlendirip kendi yuvalarına yolcu ettikten sonra Kamuran beyle bir buçuk odalı evlerinde yine yalnızlığı yaşıyorlardı.

Ancak beş yıl kadar önce eşi de ayrı dünyaya göç edince iyice yalnızlaşmıştı.

Üç ayda bir aldığı, eşinin emekli maaşı ancak bir ay kadar idare ediyordu, geriye kalan süre de gelecek maaşı hayal etmesi bile zordu, zira tam iki aylık süre kalıyordu geriye.

Oturduğu evin kirası ve masrafı bu duruma göre fazla olduğundan yıllardan beri kullandığı o güzelim evinden ayrılmış, şehrin biraz doğusunda daha mütevazı yaşayan insanların bulunduğu semtte bir minik ev kiralamıştı. Şimdi, burası da masraflı gelmeye başlamıştı.

Çocukları uzak illerde ve ilişkileri tıpkı aradaki yollar gibi upuzaktı, bayramlar geçer kendilerini görmezdi. Dudaklarında bir dua belirdi ancak tereddüt etti ve sustu. Dua etmeyi sanki bir şey bekliyormuş gibi algılayarak kendine yediremedi.

-Benim Allah’ımdan başkasına ihtiyacım yok.

Diye söylenerek elindeki gümüş çerçevenin, camını hohlayarak nemlendirip bohçanın kenarıyla sildi. Bir an durakladı ve açık pencereden seslendi.

-Eskiciii bakar mısın?

-Buyur teyze.

Kapıya çıkıp, utanarak çerçeveyi gösterdi.

-Bunu alır mısın?

Diyerek, başındaki örtüyü çekiştiriyordu. Utancını saklamak üzere yaptığı bilinçsizce tavırdan kendi de rahatsız olmuştu.

-Özel eşya almıyorum.

-Lütfen rica ediyorum, benim çok ihtiyacım var.

Dediğinde sesi titremişti.

Eskicinin gözü çerçevedeki iki genç insanın resmine takıldı, bir an derinlere daldı.

-Peki teyze, bu seferlik hatır için alayım, kaç para istersin?

-Ben ne bileyim avladım, değerini sen bilirsin?

-Peki, çerçeve üç yüz lira eder. Resmi çıkar içinden ya da şöyle yapalım. Sen paranı al.

diyerek cebinden çıkardığı üç yüz lirayı Saime hanıma uzattı.

Uzatılan parayı alırken iki damla yaş belirmişti gözünde, ayrıca bu kadar para edeceğini düşünmüyordu, heyecanını belli etmemeye çalıştı.

-Tamam, çıkarayım.

-Sen çıkarana dek ben de şu köşedeki dükkanda bir emanetim var, onu alıp, geleyim.

Heyecanla içeri girip, bulduğu bir tornavidayla çerçevenin kenarını kanırtmaya başladı. Elini çabuk tutması gerekiyordu. Adamın işi biterse onu bekletmek olmazdı. Güç, bela resmi çıkarmayı becerdi, çerçeveyi tekrar sildi. Gözlerinden akan yaş bu kez iyice ıslatmıştı camını. Biraz bekledi, kuruladı ve kapıya çıktı.

Adamın gittiği yöne bakarak beklemeye başladı.

Köşeye gidecek adamın geri gelmesi bu kadar uzun sürmemeliydi diye düşündü, cebindeki para ona yük olmaya başlamıştı.

Yukarıdan gelen 8 yaşlarında bir kız çocuğu ona doğru yaklaşırken şöyle seslendi.

-Teyze, eskici amca dedi ki, "Resim çerçeveye yakışır, çerçeve de sahibine" ben artık o sokağa gelmeyeceğim.

''Gölgedeki Hayatlar'' öykülerinden...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.