-Nasıl bir çorba bu? Tadı tuzu yok! Bir çorba bile yapamayacaksan, 'kadınım' diye niye karşımda duruyorsun?

-Şey... Evde yağla salça kalmadıydı. Sade suya saldım tarhanayı.

-Konuşmaya bak! Kaç yıl oldu buraya taşınalı, hâlâ düzeltemedin o dilini. Köyden geldiğin ilk gün gibi. Özüne sadık kalmak bu olsa gerek! Pes!

Adam hışımla kalktı masadan. Ceketini aldı. Kapıyı hızla çarpıp çıktı. Kadın masada öylece kaldı. Kapının zili çalmasa, hiç kalkacak hâli de yoktu. Çarpan kapı sesini duyan karşı komşu, kadını merak edip gelmişti.

-Seninki yine kapıyı çarpıp gitti. Hayırdır, bu gece sinirlenecek ne buldu?

-Yemeği beğenmedi.

-Beyimize de bak! En son ne zaman mutfak için para vermiş de, önüne konan yemeği beğenmiyor!

Kadın boynunu büktü. Karşı komşu, evlerinde olup biten her şeyden haberdardı. Zaten saklamanın da imkânı yoktu. O kadar yüksek sesle bağırıp çağırıyordu ki adam, sadece karşı komşu değil, bütün apartman dinliyordu onları.

-Bak kızım, bu böyle olmaz. Hadi sen neyse de, içerideki kuzunun nafakasını temin etmeye mecbur bu adam. Eve alış veriş yapmamak ne demek? Hem gecenin bu vakti nereye gitti? Kimlerle yiyor sizin hakkınızı? Sabaha karşı sarhoş da gelir şimdi. Bir çözüm bulmalısın, Çocuğunun böyle bir ortamda büyümesine izin vermemelisin.

-Ne yapayım abla? Elimden ne gelir ki? Kocamdır sonuçta. Başımızda duruyor işte.

-Bostan korkuluğu da tarlanın ortasında duruyor. Kılığı kıyafeti de yerinde. Lakin adam değil be kızım. Gel seni bizim fabrikaya sokalım. Dikiş de biliyorsun. Geçersin bir tezgâha. Kreş de var fabrikada. Çocuğu da oraya alırız. İstediğin vakit gider bakarsın.

-Bizimki kızmasın ondan habersiz iş yapıyorum diye.

-Açtırma ağzımı kız. Kendine acımıyorsan, çocuğuna acı. Şu masaya koyduğun ekmeği bile benden istemedin mi? Ekmeğinde değilim, alınma sakın. Fakat bugün eve ekmek getirmeyi bile ihmal eden bir adam, yarın eve uğramaz, bilesin.

-Ben biraz düşüneyim abla.

-İyi düşün kızım, çocuğunu da gözünün önüne getirerek düşün.

Kadın, komşusunu uğurladıktan sonra masayı topladı. Işıkları kapattı. Pencerenin kenarına geçip oturdu. Eşi ancak sabaha dönerdi. Evlilik dediğin bir hayatı paylaşmak değil miydi? Neden yalnızdı? Bir somun ekmeği bile neden komşusundan istemek zorunda kalıyordu? Neden babasının taşkınlıklarına şahit olmasın diye, çocuğunu erkenden uyutmak zorunda kalıyordu? Daha fazla düşünmek istemedi. Çocuğunun odasına gidip yanına uzandı. Gecenin bir yarısı aralıksız çalan zile uyandı. Koştu, kapıyı açtı.

-Öldün mü be! Bir saattir kapıdayım, inadına mı açmıyorsun?

-Duymadım ki...

Adam içeriye girince bütün evi bir alkol kokusu sardı. Kadının midesi bulandı. Adam, koltuğa geçip uzandı. Ne dediği anlaşılamayan hırıltılar içinde sızıp kaldı. Sofraya konamayan ekmeğin, çorbaya katılamayan yağ ve salçanın parasının da nereye gittiği ortadaydı. Kadın, kocasını seyretti bir süre. Komşusunun sözleri kulaklarında yankılandı. Bu gidişe bir çözüm bulmalıydı. Hava aydınlanır aydınlanmaz komşusunun kapısına dayandı.

-Bugün beni de fabrikaya götür.

-Ha şöyle! Çocuğu da hazırla, bir saate çıkarız.

Kadın, heyecanla çocuğunu uyandırdı, hazırladı. Kendisi de giyindi. Geceden kalma koca, hâlâ salonda uyuyordu. Uyanıp hazırlanıp işe gitmesi öğleni bulurdu.

-Bunun yapacağı işten hayır mı gelir?

Kadın söylene söylene çıktı evden. Karşı komşuyla aşağı inip fabrikanın servisine bindiler. Fabrikada işler yolunda gitti. Dikiş makinasının başına oturtulan kadını marifetli bulan ustabaşı, oluru verdi. Kadının artık bir işi vardı. Hemen işe başlamasını da uygun gördüler. Çocuğu da kreşe aldılar.

İlk iş gününü sevinçle tamamlayan kadın, akşam da komşusuyla eve döndü. Her akşam eve geç gelen koca, bugün evde karısını bekliyordu. Kadın, anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdiğinde kocasını ayakta onu beklerken buldu.

-Sen benden habersiz nereye gittin? Çocuğumu nereye götürdün? Bu saatte eve dönmeye de utanmıyor musun?

-Sen uyuyordun bey. Ben fena bir şey yapmadım. Komşumuzun çalıştığı fabrikada çalışmaya başladım.

-Sen bana sormadan nasıl böyle bir şeye kalkışırsın? Eve bakamıyor muyum da, sen çalışacaksın? El âlem sormaz mı, senin kocan yok mu diye?

Adam, cevap vermesine fırsat bırakmadan kadına bir tokat attı. Fakat hırsını alamamıştı. Tekmeler tokatlar havada savruldu. Kapının zili çalmasa, kapı şiddetli şiddetli yumruklanmasa, dayak faslı daha da devam edebilirdi. Kapıyı açan adam, karşısında polisi buldu. Karşı komşu da polislerin yanındaydı.

-Sen çağırdın bunları değil mi? Benim karı bitsin, sana da sıra gelecek!

Kadının kocası fırladı.

-Sen kimi tehdit ediyorsun? Gücün anca kadınlara mı yetiyor? Sen benim karımın yanına bile yaklaşamazsın. Hele bir dene...

-Beyler, derdinizi karakolda anlatırsınız, hadi hepiniz geliyorsunuz!

Önce kadını hastaneye götürdüler ve darp raporu alındı. Karakolda kadın ve şahitler dinlenince adama uzaklaştırma kararı çıkartıldı. Eve de, karısına da, çocuğunu da yüz metreden fazla yaklaşamayacaktı. Adam, tehditler savurmaya devam edince nezarete atıldı.

Kadın, bir ay kadar kocasını görmedi. İşine gidip geliyor, çocuğunu da kreşe bırakıyordu. Karşı komşu ve eşi de kadına her konuda yardımcı olmaya çalışıyorlardı. Fakat kadın tedirgindi. Kocasını tanıyordu. Başına bir iş açmasından korkuyordu.

Fabrikada bir ayı dolmuş, ilk maaşını da o gün almıştı kadın. Çıkışta oğlunu lunaparka götürecekti. İlk maaşını oğluyla kutlamak istiyordu. Servise binmediler ana oğul. Durakta, merkeze giden otobüsü beklerken adam çıkageldi. Uzaklaştırma kararı vardı hâlbuki, yanlarına yaklaşması yasaktı. Fakat kadının karşısına geçti adam. Gözlerinin içine baktı.

-Kocayı şikayet et, işe gir, kocayı ez geç, çocuğunu gösterme! Sen kimsin, söylesene sen kimsin? Yanına bırakır mıyım sandın yaptıklarını?

Kadın avucunun içindeki minicik ellerin buz kestiğini fark etti.

-Sakin ol, çocuk korkuyor!

Son sözleri de bu oldu kadının. Bir el silah sesi duyuldu duraktan. Fabrikadaki insanlar koşup geldiler. Kanlar içinde bir kadın ve ona sımsıkı sarılmış bir çocuk gördüler. Bir kadın daha, hayattaki var olma mücadelesini canıyla ödemişti. Kadının kanıyla ıslanan ilk maaş da, ancak bir mezar taşına yetebilmişti.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.