Buzdan sarkıtlar vardı eskiden saçaklardan uzanan, tehlikeli soğuk ve güzel, çehresini tamamlayan bu kentin.. Kardan adamların bile direnip günlerce yıkılmadığı; şehrin kömür kokusuyla birlikte ciğerimize dolan isli havası.
Bir sürü sığırcık kuşu tünerdi elektrik tellerine bulut gibi konup kalkan. Serçeler çok üşürdü ama yine de mutlulardı; Konuşmalarından anlaşılıyordu çünkü.
Her evde bir kuzine sobası. Üzerinde sabahları annemin kızarttığı ekmekler. Cızırdayıp şarkı söyleyen şişko, mavi, çinko çaydanlıķ. Babamın avladığı karatavuklar ve kelem sarmaları tadı damağımızda kalan.
Ne kömür kokusu kaldı şimdi, ne de oluklu kiremitlerle örtülü damların etek ucundaki buzdan sarkıtlar.. Dağına göre kış bile yaşanmıyor artık..
Diyor ya şarkıda 'kalmadı tesellisi ne şarkının ne sazın..'
Kalmadı evet tadı tuzu, ne baharın ne yazın? Puşt puştluğunu yapmaya devam ediyor da. Kış da kışlığını yapsaydı bahar da yaz da tadından yenmezdi.
Hep kış yüzünden, hep onun yüzünden. Adam akıllı gelseydi; ne geldiği belli ne gelmediği...