Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan günümüze dek sürekli olarak kurumları ile aktif taarruz değil, savunma şeklinde bir dış politika benimsemişti. 2. Dünya Savaşı bunun en güzel örneklerindendir. Özellikle kurumlarımızın 'Sevr Sendromu'na göre dizayn edilmesi de bu hususa örnek verilebilir.

Günümüzde artık rahat bir şekilde görebiliyoruz ki; Dünya kabuk değiştirmektedir ve yeni dünya düzeni de er ya da geç, 'Güçler sofrası'nda yerini alacaktır. Ancak bu nasıl bir düzen ve Türkiye’nin bu düzen içindeki yeri nasıl bir mevki olacaktır?

İşte bütün problem bu noktadadır.

Türkiye’nin küresel güç olması 'Derin Dünya Yöneticileri' için üstünde sürekli kafa yordukları ve bunun için başta Amerika’daki düşünce kuruluşları olmak üzere, bir çok yerde strateji geliştirdikleri plan yaptıkları bir husustur. Özellikle Rusya ile aramızda yaşanan son uçak krizi de gösterdi ki, Türkiye’nin 'küresel bir güç olması' yönünde en büyük engel içteki kişiler, medya ve gruplardır…

Türkiye’nin her fırsatta yıpratılmaya çalışıldığı ve en önemli 'Milli Meseleler'de bile sırf belli kişi veya partiye muhalefet olma adına ülkenin Milli duruşunu zedeleyecek beyanatta bulunanlar; net olrak bu ülkeye en çok zarar verenlerdir… Hakikaten ve Allah için söyleyin, ne yapılsın? 'Türkmenler yalnız bırakılıyor' deniliyor, yanlarında yer alınınca, yardım edilince de 'savaşa hayır' deniiyor.. Samimi olarak soruyorum;

Siz ne yapılsın istiyorsunuz?..

Yine söylüyorum ve hep de söyleyeceğim.

Yıllar önce Kocaeli TV’de Mehmet Berk Yaltırık dostum ile yaptığımız programların özellikle birinde, üstüne basa basa söylediğim önemli bir açıklama vardı:

"Sınır bir Devletin namusudur..’’

Böyle haykırmıştım.

Fotoğraf açıklaması yok.

Bundan önceki dönemlerde sınırda daha dikkatli olunması gerektiğini sınırların yol geçen hanına dönmemesi gerektiğini defaten söylemiştim. Gelinen noktada da ne olursa olsun sınırımızı Milli çizgimizi kim hangi ülke bozarsa bozsun, tartışılmaz bir şekilde  gereği yapılmalıdır.

Bugün gelinen nokta da özellikle baktığımız zaman, Ordunun morali çok önemlidir. Güçlü ordu sadece bizim için değil, bölge için de çok önemli. Bunu rahatlıkla Balkan Savaşı’na bakarak anlayabiliriz. Evet, 1912’de Ordu yapılanmamız değiştirildi. 1908’den itibaren de neticesi korkunç oldu! Bir Milyon İnsanımız topraklarımızdan sökülüp atıldı. Bütün Balkan Ülkeleri bugün dahi kötü durumda.. Keza Ortadoğu, Balkanlardan bile kötü durumda…

Ordumuz şunun için de çok önemli: Yine Tarihten baktığımız kadarıyla Ümmetin başı ne zaman sıkıntıya girse imdadına ordumuz yetişmiştir. Geçmişte Haçlı Seferleri de dahil bir çok örneğini görmek mümkündür. Bağdat’ta Halife Kaim bin Emrillah’ı nasıl Fatimi Devleti’nin tahakkümünden Tuğrul Bey kurtarmışsa, yarın da bir şey olsa yine bu kutlu ordu imdada yetişecektir. Zaten Türkiye’nin de gelecek dönemde ne olursa olsun "İlahi bir rolü" var. Buna yürekten inanıyorum. Her şey bir plana göre gidiyor. Ama kimin bir hesabı varsa şüphesiz Allah’ın da bir hesabı var ve Allah daha nurunu tamamlamadı.

Sevgili dostlar;

Bugün gelinen noktada kurumlarımız da çok iyi görülmektedir ki; Soğuk Savaş döneminde Gladyo’nun dayatmış olduğu "Vesayet Sistemi"ni Ordu’dan ve Yargıdan kaldırıldığını görmekteyiz. Kurumlarımız artık içe kapanık değil Emperyal bir vizyon ile (gerçek) Misak-ı Milli sınırlarının içinde bulunduğu bir vizyon ortamındadır. Bölgesel güç olma yolunda 'olmazsa olmaz' kurumlarımızdaki bu Sevr Sendromu'nu yıkmaktan ve değiştirmekten geçer.

Günümüz Türkiye’sinin bu stratejiyi mutlaka doğru ve hassas bir şekilde yapması da zaruridir. Bu çok önemlidir.

Ordu ve MİT bu konuda en önemli hassas iki kurumdur.

Orduların ne kadar teknolojileri olursa olsun silahı kullanan daima insandır. Örneğin Amerika Irak’ta rezil oldu. Askerler silah, bilgisayar vs. satmak için Iraklılara yalvarıyordu. Irak’taki birçok hadisede hırsız gibi davranarak yağma yaptılar.. Oysa bizim askerimiz çok farklı.. Bizdeki disiplin ve liyakat üst derecededir. Bizim askerimiz ölürse "Şehit" kalırsa "Gazi" dir. Böyle bir şey dünyanın başka hiçbir ülkesinde yoktur.

Unutmayın sevgili dostlar; 

Zafer daima kılıcın sırtında, süngünün ucundadır…

Bu söylemimi de, savaş çığırtkanlığı olarak görenler varsa  akıllarını gözden geçirsin. Buradaki maksadımı anlayan anlar…

Türkiye’yi ne olursa olsun Milli meseleler ve hassas noktalarda yalnız bırakmamalıyız.

Ve unutmayın her ne olursa olsun asla ama asla Devletimizin gücünü küçümsemeyelim.

Hayal kurmaktan da "Kızılelma"dan da vazgeçmemeliyiz.

Unutmayın ki "hayali olmayanın nasibi de olmaz.." 

Merhum Ziya Gökalp’in de dediği gibi:

‘’Kızıl Elma yok mu?

Şüphesiz vardır.

Fakat,

Onun semti başka diyardır…

Zemini mefkure,

Seması hayal,

Bir gün gerçek;

Fakat şimdilik masal..’’

Unutmayın,

Şimdilik MASAL sadece şimdiliktir,

Ve bir gün mutlaka GERÇEK'tir...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.