Merhum babamla, vefatından kısa bir süre önce son görüşmemizde aramızda şu konuşma geçmişti.

-Oğlum, balkona gel, biraz sohbet edelim.

-Peki baba.

-Sen benim büyük oğlumsun, hem arkadaşım hem dert ortağımsın.

-Sağol baba, becerebilmişsem ne mutlu bana.

-Çok zaman senden fikir aldım, benim düşünmediğimi sen hatırlattın bana. Şimdi beni iyi dinle. Benim vaktim tamamdır.

-O nasıl söz baba, Allah geçinden versin.

-Erkeni, geçi yok bu işin oğlum, biz müslümanız, inanmışız. Vadem gelmiştir.

-Sağlıklısın maşallah.

-Rabbim, beni çok seviyor, hastane köşelerinde başkasının umuduna bırakmayacak.

Bu cümlede bir kesinlik ifadesi mevcut, yani bırakmaz değil bırakmayacak olması dikkatimden kaçmamıştı.

-Ne demek baba, hastalık da, hastane de bizim için, hem bir çok arkadaşımız var, bizleri yalnız bırakmazlar. Merak etme.

-Yok evladım, ben kimseye ihtiyaç duymak istemiyorum. Rabbim, sekeratımı (vefat anı) kolay eyleyecek.

Çünkü, ben O’nu çok seviyorum, O’da beni seviyor, her sabah namazından sonra balkondaki yusufcuk kuşları (kumru) ile zikrediyorum, gözyaşı döküyorum. Bütün dualarımda ‘beni senden başkasına muhtaç etme’ dedim ve etmeyecek. O, herşeyin en güzelini bilir.

-Vefatımı duyduğunda Ali beyi ararsın. O’nu kardeşim gibi severim. Ben ona her şeyi söylemişim.

-Ne gibi.

-Mezar yerim yoksa ortada kalabilir mişim dedi bir tanıdık, üzüldüm, gerçi Hz. Adem'den beri kimse toprağın üstünde kalmamış ama bana mezar yeri alması için ondan ricada bulundum, bir tane istemekten utandım, iki tane hatta üç tane yer istedim.

Bunun üzerine bize çay servisi yapan annem söze karıştı.

-Üç tane mi? O niye ?

-Biri benim, biri senin için.

- Eee, ya üçüncüsü?

- O da Abdulkadir için.

-İnsan sağlığında oğluna mezar yeri tespiti yapar mı hiç?

-Niye olmasın hanım, biz inanmışız, müslümanız.

Dedi ama bir gariplik, bir hüzün çöktü yüzüne, sesi titredi, gözleri doldu, lafın sonunu getiremedi.

-Ali bey, bayramdan sonra gidecek, ayarlayacak, parası neyse vereceğim.

-Eğil' de bir karış toprak bize de bulunur herhalde, babamın toprağında gömersiniz. Cenaze tekfin ve defin işleri ile taziye masraflarıma yetecek miktar param var, onunla yaparsınız.

-Baba, hepimiz çalışıyoruz, Allah’a şükür, üç kuruşumuz var, niye böyle konuşuyorsun benimle.

-Oğlum, ben hayatta iken sen dâhil kimseye minnet etmedim, bilirsin.

-Evet, doğru.

-Sen müsterih ol, çok rahat ol. Ne Devletin, ne Milletin bir tek kuruşu haksız yere boğazımdan geçmemiştir. Rabbim şahittir. Haram yemedim, size de yedirmedim çok şükür.

Bu cümlesini ikinci kez, bu defa yemin sözüyle tekrarladı.

-Yaşamımın büyük bölümünde mazlumlara, yoksullara, çaresizlere yardım etmeyi Rabbim bana lütfetti. İnşallah, mahcubiyetim olmaz. Kimseye borcum yoktur Elhamdulillah. Ufak tefek alacağım olsa da helal etmişim. Sizleri, annenizi helal etmişim, siz de beni helal edin.

-O ne demek baba, helali hoş olsun varsa hakkımız.

-Baba, şu anda yapmamı istediğin bir şey var mı?

-Yok evladım, ben sizden razıyım Allah' da sizden razı olsun.

-Sizden de..

Bu duygusal konuşmanın geri planında, mutlaka bir şeylerin olduğunu anlamıştım. Zira, 52 yaşındaydım ve benimle ilk kez böyle konuşmuştu. Günlerden Çarşambaydı.

Bir kaç gün sonra, 2012 yılının Ağustos ayının 12 si, Ramazan ayının 24. ve son Pazar günü, öğle namazı için abdest almış, elini yüzünü kurulayıp yakındaki koltuğuna oturup başını arkaya dayayarak ruhunu teslim etmiş.

Bir süre ses çıkmayınca annemiz seslenmiş, uyuduğunu sanmış ancak namazı hatırlatmak için yanına gittiğinde ruhunu sevgilisine teslim ettiğine şahit olmuş.

Yarım saat kadar sonra bizler yetiştiğimizde, normal cilt rengi ve yumuşaklığı ile, gayet mutlu bir yüz ifadesi ve huzurlu bir görüntüsü vardı.

Tam da istediği gibi, hep dua ettiği gibi, arzuladığı gibi ruhunu teslim etmişti.

Gerçi, bayram geçmemiş, özel mezar yeri alınmamış, planlanan hesap tutmamıştı belki ama istediği gibi istediği yerde defnetmiştik.

Taziyemize gelen misafirlerden bazıları, buna benzer konuşmayı son birkaç gün içinde onlarla da yaptığını ve gidişinin yakın olduğunu, haklarını helal etmelerini söylediğini ifade ettiklerinde, uzun yola çıkışının farkında olduğunu anlıyorduk.

Rabbim, babası vefat etmiş olan kardeşlerimin bütün ölmüşlerine rahmet, yaşayanlarına sağlık ve huzur ihsan etsin inşallah.

Merhum babamın da çok sevdiği bir şiirimle yazımı noktalamak istiyorum.

SAHİP..

Utanma, gizlice döktüğün yaştan.

Sesiz ağlayanın, ah-ı duyulur.

Arındır kendini korku, telâştan.

Kimsesiz kulunun, sahibi o’dur.
..

Zulmün döktüğü yaş, havada durmaz.

Ateş olup yakar, zalim gönlünü.

Haksızlık yapana, elbet gösterir.

İntikam gününün, sahibi o’dur.
..

Yakışmaz rabbine, ilgisiz olmak.

Kırılan umuda, uzaktan bakmak.

Sabreden kulların, hakkını almak,

Tahsilât anının, sahibi o’dur.
..

Hem Dünyada sorar, hem öte yanda.

Hakkını bırakmaz, hiçbir mekânda.

Ağırdır hesabı, iki cihanda.

Sessiz feryatların, sahibi o’dur.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.