Televizyonlarda asker olmayan ancak askeri konularda bilgisizce yorum yapan onlarca sözde uzmanı izliyoruz ve dinliyoruz. Televizyondan yorum yapılarak savaş kazanılmaz. Bu yorum yapanların çatışmalar sona erdiğinde, eski söylediklerini unutacağından veya inkâr edeceğinden şüphemiz yoktur. Zira buna alıştık.
Kısaca anlatayım; güçlü bir Hava Kuvvetlerinin önemini anlamayanlar İsrail’e karşı maalesef yine kaybedecek. Rastgele balistik füze fırlatarak (eğer nükleer başlıklı değilse) savaş kazanamazsınız. Önemli olan füzelerin CEP değeridir. Bu değer; dairesel hata olasılığı (CEP) yani füzenin test atışlarının ortalama çarpma noktasını gösterir ve balistik bir silah sisteminin hassasiyetinin ölçüsüdür. İran’ın attığı füzeler İsrail şehirlerindeki rastgele noktalara düşmektedir. Çünkü CEP değerini küçültmek ciddi bir teknoloji gerektirir. Bir füzenin menzili ve harp başlığını istediğiniz gibi artırabilirsiniz, ancak CEP değerini küçültmeyi başaramazsanız bu füzeler, dağa taşa düşer.
Maalesef İsrail hem bu balistik füzelere karşı Demir Perde adı verilen bir savunma sistemi geliştirmiş, hem de silah ailesi prensibiyle hava savunmasını güçlendirmiştir.
İsrail Hava Kuvvetlerindeki uçaklarla istediği hedefe taarruz edebilmektedir. Uçakların turn around (yeniden hazır olma) süresini havacılık literatürüne sokan İsrail’dir. Yani savaş uçağını hızla yeniden hazırlayarak yeni bir saldırıda kullanma şansı olmaktadır. Üstelik havada yakıt ikmali yaparak savaş uçaklarının menzilini artırabilmektedir. Ayrıca Suriye ve Irak artık fiilen olmadığından bu ülkelerin hava sahasını kullanarak kolayca İran’a taarruz edebilmektedir.
İran Hava Kuvvetlerinin envanterinde ise neredeyse kullanılabilecek bir savaş uçağı filosu yoktur. Eski batı menşeli uçaklar, hem eski, hem de kullanılabilecek durumda değildir. İran, sanırım İsrail ile sınır olmadığı için ve aradaki mesafeyi düşünerek sadece balistik füzelere dayalı bir caydırıcılık stratejisi geliştirmiştir. Ancak Hava Kuvvetleri çok ihmal edilmiştir. Hava savunması İsrail saldırılarını engelleyememiştir. Hava savunması; hava savunma (önleme) uçakları, hava savunma füzeleri (SAM, AAM; yerden havaya ve havadan havaya füzeler), radarlar, uçaksavarlar vb. birçok unsurdan oluşur. Üstelik bu unsurların tam bir koordinasyon içinde çalışması gerekir. İran hava sahasında, İsrail uçakları cirit atarken, ne onları önleyen bir İran savaş uçağı ne de İsrail’e saldıran bir İran taarruz uçağı haberi duymadık.
İran ordusu siyasetin oyuncağıdır ve mollalar tarafından idare edilmektedir. Silahlı kuvvetler rejimi korumakla görevli Devrim Muhafızları Ordusu ve İran Ordusundan oluşur. Mesela İran İsrail’e karşı koyacak resmi ordusunda Orgeneral veya Korgeneral yoktur. Bu rütbeler onlara layık görülmemiştir. İsrail’in ilk saldırılarında hayatını kaybeden Genelkurmay Başkanı Mohammad Bagheri, tümgeneraldir. Kısaca İran kendi siyasi rejimini korumak için kurmuş olduğu Devrim Muhafızları Ordusu ve İran Ordusu olmak üzere iki başlıdır. Ancak İran Ordusu, siyasi rejimi korumakla görevli Devrim Muhafızlarından sonra gelir. Bu durum elbette bugün yaşananların en önemli sebebidir.
İsrail gitgide şımaran ve hukuk tanımayan bir terörist devlet olmuştur. Bu devlete karşı ancak teknoloji ve bilimi kullanarak karşı koyabilirsiniz. Maalesef İran bu savaşı elindeki balistik füzeler bitene kadar sürdürebilecektir.
İsrail’in saldırıları İran’ı yıllarca geri götürecek, dünya ekonomisini olumsuz etkileyecek seviyededir. Rusya gerekli tepkiyi, Ukrayna’da ABD’nin desteğini aldığı için gösterememektedir. Kısaca İran, Rusya ile arasındaki anlaşmalara rağmen maalesef yalnız kalmıştır. Bu molla rejimi ve kafasıyla da yalnız kalmaya devam edecektir. Bu savaş İran rejimin parçalanmasıyla ve bölgede İsrail’e tehdit olamayacak küçük devletler yaratma projesi ile son bulabilir. Sonra sıra kime gelir acaba?
Av. Ziya İlker GÖKTAŞ
(Emekli Hava İstihbarat Albay)