Bursa Arena E'Gazete
2025-12-15 19:30:02

HAFTALIK - ‘Terörsüz Türkiye’ ve Terazinin Kefeleri

REMZİ DİLAN

15 Aralık 2025, 19:30

Adalet Terazisi (!) nin bir kefesinde ‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE’ süreci, diğer kefesinde, ceza evlerindeki ‘SİYASİ TUKLU VE HÜKÜMLÜLER’.

Bence, terazinin iki kefesini de aynı anda boşaltacak günler planlanıyor .

Çünkü, ‘insan haklarına, İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına, Anayasa Mahkemesi Kararlarına, Anayasaya, yürürlükteki yasalara, demokrasiye, demokratik kurallara aykırı uygulamalara son verilsin’ istiyor halkımızın büyük çoğunluğu.

Ayrıca, ‘Buna son verilmezse, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ve üniter devletin temelini sarsacak istekler törpülenmezse Terörsüz Türkiye gerçekleşmez’ diyor.

İktidardakiler de bunun farkında.

Bu yazımda, önce tepkilerden örnekler verecek, sonra da ‘Demokrasi Açılımı’ konusundaki görüşümü aktaracağım.

AB - KÜRT KONFERANSI

13 yıl önce, 5-6 Aralık’ta Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda toplanan Kürt Konferansı‘nı takiben 12 Aralık 2012 yayımlanan AB - KÜRT KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİNDE şu başlıklar yer alıyordu:

“Kürt Baharı kaçınılmaz!”

“İsrail PKK’ya desteğini sürdürecektir!”

“Türkiye için yeni bir Anayasa yapılacaktır”

“Türk hükümeti Öcalan’la müzakereye devam edecektir!”

“Tüm ülkeler PKK’yı terörist listesinden çıkarmalıdır!”

Amerikan Kongresinden, İngiltere Almanya ve Hollanda istihbaratlarından ve Suriyeli Kürtlerden temsilcilerin katıldığı konferansta ‘bölünmeye’ en iştahlı konuşmaları yapanlar bazı Türkiyeli gazetecilerdi! (Banu Avar)

27 ARALIK’TA ANITKABİR’E YÜRÜYÜŞ

Terörsüz Türkiye” kumpasının saklısı-gizlisi kalmadı.

ABD-İSRAİL-İNGİLTERE destekli Öcalan ne istiyor?

-Öcalan’ın hukuki ve siyasi hakları tanınsın! Umut hakkı uygulansın.

-Ana dilde EĞİTİM olsun.

-Resmi Dil Türkçe’nin yanına Kürtçe ve Arapça da olsun.

-Türk ve Kürt halklarının adları Anayasada yer alsın.

-Dağdaki PKK’lılar affedilsin.

-Anayasa Md 66’daki Türk tanımı değiştirilsin.

-Avrupa Yerel Yönetimler Şartı yerine getirilsin.

-Gabar Dağından ve bölgeden çıkan petrolden elde edilen gelirden, bölgedeki yerel yönetimlere pay verilsin.

-SDG silah bırakmayacak.

Bu talepler, Türkiye’nin etnik ve mezhep ölçeğinde bölünmesi, Ulus Devletin bölünmesi, Lozan’ın yok sayılması ve cumhuriyetin çökmesidir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri olarak, direneceğiz ve her türlü Anayasal haklarımızı büyük bir olgunluk içinde kullanacağız. Biz kazanacağız.

Türk Milletinin başına geçirilmek istenen çuvalı yırtmak, itiraz etmek için, Atamıza gidiyoruz. 27 Aralık 2025 Cumartesi günü saat 14.00 te hepimiz Anıtkabirdeyiz.

(Rifat Serdaroğlu - DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı)

HİÇBİR ÜLKE BİR GECEDE PARÇALANMAZ!..

Yavaş yavaş alıştırılır.

Devletler de toplumlar da adım adım çözülür; önce haklarınız törpülenir, sonra sesiniz kısılır, ardından olan biten yeni ‘normal’ iniz olur.

Önce tarihinize dokunurlar, kahramanlarınızı karalarlar; ardından dilinize, bayrağınıza, marşınıza, sembollerinize...

Vatan savunmasını "faşizm", millî birlik çağrısını "nefret söylemi" ilan ederler.

Medya, akademi, sokak aynı nakaratı tekrarlar: "Hiçbir şey olmaz, bu kadar paranoya da fazla, abartıyorsunuz."

Gün gelir, kendi şehrinde azınlık olduğunu fark edersin ama artık sesin çıkmaz; çünkü "çoğunlukçu olmak" da suç sayılır. Gün gelir, haritada "ülken" diye gösterilen yerde senin adın bile geçmez.

Yugoslavya halkı da böyle alıştırıldı. 1980'lerde "kardeşlik ve birlik" diye diye izlediler televizyondan kendi ülkelerinin yavaş yavaş eriyişini...

1990'larda bir sabah uyandıklarında yedi ayrı devletin vatandaşı olmuşlardı; hem de alkışlayarak...

TERAZİNİN SESSİZLİĞİ

Kanaatim şu ki; önümüzdeki yılın (2026) ikinci yarısında ya da 2027 yılının birinci yarısında terazi iki kefeyi de tartmaya başlayacak.

Bu arada, terazinin iki kefesi ifadelerimin güçlü bir siyasal metafor içerdiğini düşüneneler olabilir.

Adalet terazisi” benzetmesiyle söylemek istediğim: Bir yanda “terörsüz Türkiye” gibi toplumsal meşruiyeti yüksek, kimsenin açıkça karşı çıkamayacağı bir hedef; diğer yanda ise siyasi tutuklu ve hükümlüler meselesi gibi hukuk, vicdan ve demokrasi tartışmalarının merkezinde duran bir gerçeklik.

İki kefeyi de aynı anda boşaltacak günler” ifadesi ise şu ihtimalleri düşündürüyor:

Sürecin siyaseten yeniden çerçevelenmesi:

Bugün “terör” başlığı altında konumlandırılan bazı dosyaların, yarın başka bir siyasal iklimde farklı bir hukuki kategoriye taşınması.

Toplumsal algı yönetimi:

Güvenlik söylemiyle sert uygulamaların meşrulaştırılması, ardından “normalleşme” adı altında kontrollü bir geri adım.

İfadem şunları içeriyor: Hukuktan çok siyaset merkezli bir denge arayışı. Umutla karışık bir temkin. Ne saf bir iyimserlik ne de mutlak bir karamsarlık.

Adalet terazisi çoğu zaman dengede durmaz; çünkü onu tutan el siyasetin nabzını yoklar. Bugün bir kefeye “Terörsüz Türkiye” süreci konuluyor, öteki kefeye cezaevlerindeki siyasi tutuklu ve hükümlüler. Görünürde ağır olan kefeler var; fakat asıl mesele, terazinin kendisinin sessizliğe mahkûm edilmesi.

Bence planlanan, her iki kefeyi de aynı anda boşaltmak. Süreçler biter, dosyalar kapanır, isimler silinir. Terazi düz görünür; ama adalet tartılmadan kaldırılmıştır. Oysa adalet, terazinin boş kalması değil, herkes için eşit ağırlıkta çalışmasıdır.

Sessizlik denge değildir. Denge, hakikatin yükünü taşımayı göze almaktır.

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.