Kavuşamayanların varabileceği iklim adına vuslat derler. Samimiyetle sıdk kuşanıp takvayla şuurla vuslata koşar mıyız bir gün gerçek menzile, inşallah diyelim. Hem önemli koşular şuur ile gelir, şuurun ötesiyle taçlanır. Şairlerin bu konuda büyük sorumluluğu vardır. Şairler edebiyat ilmini ahlak libasıyla bezeyip derin imge ve sözleri halkın anlayacağı seviyede tutmalıdır.
Peki ya vuslatı flörte reva görenler, aşkın kemâline ihanet edenlere ne demeli? Bir şey demeyelim bence, suçun ortağıyız biz de. İnsan işte aç içini, od vardır; yanar, yanar, yanar. Bu bir taraf meselesi: Hak-batıl yani. Hak-batıl değişmez, değişenler yöntemlerdir. Yöntemlerin cazibesinin çevrelediği öyle iklimler var ki; tasavvur üstü olaylara ancak orada rastlanır. Bu bir sevgi meselesi belki de. Sevgiden bahsederken annenizi hatırlayın ki karşılıksız vermenin bahtiyarlığına erişesiniz. İnsanları sevin ve sevdiğiniz yüreğinize köz bırakmıyorsa; sevginizi gözden geçirin, düzenleyin, terbiye edin. O’nu hatırlatıyorsa sevginiz mübarek olsun.
Gösterişli, alkışmatik insanlardan uzak durun; çünkü dalkavukluk size de sirayet eder ve dalkavuklaşmalar istikametinizin bozulmasına vesile olabilir. “Ben” için kendini tüketenler, tükenmiyorlar maalesef. Sen, seni enâniyet zincirinden koparamıyorsan; hastasın, sorunlu ve sorumlusun.
Şöhret müptelası olmayın, unutma ki şöhretin, zirvelere çıkarıp çukura bırakmak gibi bir huyu vardır. Kaderin ruhunu idrak etmemiş olanlar, marifeti kaderle iradeyi ayırt edemeyip yaptıklarımızla yapamadıklarımızı fark edemezler. Bunlar ahmaktır ve ahmakla münakaşada çözüm, ya lisanı ya da mekânı terk etmektir. “Ben”i terk edemeyenler, çok şeylerini, hatta her şeylerini bir gün terk edecekler.
Ebediyet derdi olmayanlar, ebediyete sözü olmayanlar, kulluğu unutup kin tiridine banıp laf ishaline düşerler. Kulluk ne tek başına liyakat ne de sadakattir. Liyakatte samimiyet varsa sadakattir; samimiyet ise şüphesiz tabi olup “eyvallah” diyebilmektir.
Ahlaklı yaşayış, hâl dili sözcükleri olmalı şairlerin. Şair, her şartta model olup tüm renklerde saygılı ve mütevazı olmalı; mütevazı derken, izzeti ayağa düşürecek tavırlardan uzak durmalıdır. Tüm kâinat kuldur ve kulluk hikmetle beslenir, takva ile süslenir, tatbikatla yaşanır. Vesselam..
İstemem..
Yelken açtım yalnızlığa kederden
Hüzünlüyüm başka soru istemem
Kaygılarım belki yazı kaderden
Gül kokmayan pembe moru istemem
İzzet nerde kelimeler pek arsız
Müntesipler ıstırapsız duyarsız
Saat bozuk yelkovanlar ayarsız
Dudak büken şaşı körü istemem
Söz kısaldı ş’ir tat almaz felekten
Seyre daldım fısıldar gelecekten
Zihnim yorgun geçirildik elekten
İsmim hak der tersiz varı istemem
Kalem taşıyamaz çektiğim kürek
Doğu Türkistan'ım dayanmaz yürek
Sabır diliyorum boyun eğerek
Ah taşıyan alın teri istemem
Gözyaşlarım tek sermayem tâatim
Mecnun gibi v/âhta geçti sıhhatim
Sarsılıyor bir nefeslik hayatim
Şairlikmiş alın geri istemem
İstemen ben fakat lâkin amalı
Gazze'yim ben yırtık sırtı yamalı
Câmi önü kovalıyor hamalı
Sağır vicdan dilsiz sürü istemem
Söz tarumar merkep demem merede
Erdem ölü şiraze yok töre de
Dava kimde sâhi âsım nerede
Mizan bilmez puşt diyarı istemem
Haşmetiyle haykırıyor cehennem
“Fâniyim, fâni olanı istemem”
Gözlerim boşlukta yüreğimde nem
Musallada gam efkârı istemem
Beşikten mezara ne varsa yalan
Bir hüzünlü resim geriye kalan
Ne çok peyda oldu kula alçalan
Çağdaş köle dindar Çar'ı istemem
Dost bağına pür edeple girilir
Tevazuuyla rızasına erilir
Riyâ haset gösterişler sorulur
Kulluk yeter başka yeri istemem