Nurten Hanım, kocası Rıfat Beyi işe uğurladıktan sonra kahvaltı masasını toplamaya başladı. Kardeşi Melahat, sehpanın üzerindeki 1950’lerden kalma radyonun düğmesini çevirdi. Ajans bitmek üzereydi. Birazdan hava durumu verilecekti. Ablası Nurten’e anlatılmaz bir heyecan içinde seslendi: “Abla, bakalım bu gece kar yağacak mı? Yılbaşına kar yağışıyla girmenin tadı başka.." Nurten, kardeşinden bu sözleri duyunca, elini o küt saçlı başından kaldırıp, çaydanlığa sarıldı ve onu yemek masasının üzerine bırakarak: “İlahi deli kız, koca kadın oldun, hala yılbaşında kar yağacak mı, yağmayacak mı onu düşünüyorsun. Bunu çocuklar düşünsün. Şu boş işleri bırak ve sofrayı toplamama yardım et.. Bu gece bütün mahalleli yılbaşında bizde. Oturmak yok. Bütün gün boyunca Köle Isaura gibi yemek hazırlamak var.." diye kızarak cevap verdi. Hiç şüphe yoktu ki, misafir olarak yılbaşını geçirmeyi çok isterdi.

Nermin ve Melahat, odalarında kıyafetlerini giyen ilkokul 4.sınıf öğrencisi Sadettin’i ve beşinci sınıf öğrencisi Yelda’yı öperek okula uğurladılar. Yelda, el sallarken, teyzesine heyecanla: “Teyzeciğim, bu gece kar yağacak mı?..” diye sordu. Bunun üzerine, Melahat, sarı saçlı küçük çocuğa içten bir göz kırptı, hafifçe başını salladı…

Öğlene doğru, kadınlar Nurten’in evinde toplandılar. İşbölümü hemen yapıldı. Yemekler, tatlılar, tuzlular, meyveler, çerezler muhabbetler eşliğinde yapılıyordu. Nurten Hanım’ın karşısındaki evde oturan Melek Hanım, tavukla pilavı çok güzel yapardı. Öyle ki on yıla yakın süredir yılbaşı gecesi için tavukla pilavı hep o yapardı. Arada biri çıkıpta yapmak istese, kadınlar bir çırpıda onu etkisiz hale (!) getirirlerdi. Akşama doğru hazırlıklar tamamlandı…

Rıfat Bey, eve geldiğinde çok yorgundu. Pazarcılık yapıyordu. Mahallenin en sözü dinlenen insanlarından biriydi. Siyah deri ceketini çıkartırken, günün yorgunluğu yüzüne adeta bir ayna gibi yansıyordu. Nermin Hanım, gülen gözleri eşliğinde kocasının sırtını sıvazladı. Onu sokağa bakan pencerenin önündeki kanepeye oturtturdu. Saçları kırlaşmış adam, karısının gözlerinin içine baktı. Sevgi dolu bir ses tonuyla: “Hanım, bugün canım çıktı. Çırağın annesi hastanede yatıyor. Ona izin verdim. Artık yaşlanıyorum herhalde. Çok çabuk yoruluyorum..” dedi. Kocasını hala ilk günkü kadar çok seven kadın, şefkat dolu bir sesle: “Olur mu öyle şey bey. Sen hala gençsin. Dur, şimdi ben sana şöyle bir sade kahve yapayım da kendine gel..” dedi. Rıfat Bey, o an bir kez daha ne kadar şanslı bir insan olduğunu düşündü…

Akşam oluyordu. Hava iyiden iyiye sertleşiyordu. Muhtemelen gece ayaza çekecekti. Komşular, birer-ikişer Nermin Hanımlara geliyorlardı. İlk gelenler Bozacı Şükrü Efendi ile karısı Meveddet Hanım, kızları Aliye ve Gülcan’dı. Elektrikçi Turan, turşucu Mithat, öğretmen Ferit, marangoz Tamer, emekli Caner, kasap Kadir ve aileleri de sonradan gelenlerdi. Otuza yakın insan vardı. Üç ayrı sofra kuruldu. Çocuklar bir masaya oturdular. Kalanlar da iki masaya oturdular. Afiyetle yemeklerini yemeye başladılar. Yemekler o kadar lezzetli olmuştu ki, başlarda kimse konuşmuyor ve birbirinden lezzetli yemeklerin tadını çıkarıyordu. Sonra sonra sohbetler de başladı.

Elektrikçi Turan çok şakacı bir adamdı. Yaptığı şakalarla insanı gülmekten kırar geçirirdi. Sessizlikten sıkılmış olacak, karşısında oturan turşucu Mithat’a göz kıparak, iki yanında oturan kasap Kadir’e takıldı: “Kadirim bugün dükkandayken radyodan bir anons geldi. Spiker, bu gece televizyondaki yılbaşı özel programının içinde sana 'yılın karısının sözünü en çok dinleyen kocası ödülü'nün verileceğini söyledi. Ben de şimdiden seni kutluyorum..” Bunun üzerine, komşular birden tarifsiz bir kahkaha tufanına tutuldular. Öyle ki; bozacı Şükrü ağzındaki kolayı gülmekten dışarıya püskürttü. Genellikle ona takılırlardı. İnsanlar ona takıldıkça, o da kendini savunmaya çalışırdı. Çalışırdı çalışmasına lakin, bu pek de işe yaramazdı. Zira mahalle arasında adı bir kere kılıbığa çıkmıştı. Gene öyle oldu. "Hadi be sen de ben kılıbık falan değilim" diye çıkıştı. Lakin bu kez darbe hiç beklemediği birinden, karısından geldi. Orta yaşlı kadın, şakacı tavrıyla: “Ne o yalan mı, Bu ödül verilecekse, en uygun kişi kesinlikle sensin..” deyiverdi. İkinci bir kahkaha kasırgası, Rıfat’ın evinden başlayıp dünyayı birkaç kere turlayıp, başladığı yere döndü.

Herkes formunu bulmaya başlamıştı. Mithat, Rıfat’a göz kırparak ona: “Rıfat, biliyor musun, bu yıl yılbaşında televizyona iki dansöz çıkacakmış..” dedi. Mithat, bunu aslında sadece Rıfat’ın duyabileceği bir ses tonuyla söylemek istedi lakin buna muvaffak olamadı, zira sesi o kadar gür çıktı ki, neredeyse iki sokak öteden bile duyulmuştu. Hal böyle olunca, Mithat’ın karısı Rukiye, usta bir boksör edasıyla ve kaslı koluyla kocasını öyle bir itti ki; masadakiler gülmekten yerlere yattılar. Kadın hırsını alamamıştı. Ufak tefek kocasına; onun sesinden daha az gür olmayan sesiyle bağırdı: “Sana ne dansözden ulan. Hele bir daha böyle bir şey söyle, bu kadar kişinin içinde kafanı kırarım senin..” Pabucun pahalı olduğunu gören Mithat, karısına şirin gözükmeye çalışıyordu: “Aynen öyle karıcığım. Bana ne dansözden. Benim karımdan başka bir kadını gözüm görür mü hiç..” Dakikalardır gülmekten gözlerinden yaşlar inen ve kendinden geçen Turan alaylı bir ifadeyle, yerden kalkmaya çalışan Mithat’ın sırtını sıvazlayarak: “Vay be kazak erkeğe bakın..” deyiverdi…

O gece hava tahminlerinin aksine gece on bire doğru şiddetli bir kar yağışı başladı. Bunu ilk fark eden Gülcan oldu. Neşeyle tombala oynayan ve meyvelerini yiyen komşular sözcüklerle anlatılmaz bir sevinçle bahçeye fırladılar. Kar o kadar şiddetliydi ki çok geçmeden etraf beyaz bir örtüye büründü. Bir saat geçtiğinde de kar kalınlığı neredeyse otuz santime ulaştı. Herkes, paltosunu beresini, şapkasını, atkısını, velhasıl ne var ne yoksa hepsini alarak Pınarbaşı Mezarlığına bitişik yokuşa koştu. Kadınlar, merdivenlerin üzerine sıra sıra oturarak kızak kaymanın tadını çıkartırlarken, erkekler heyecanla birbirlerini kartopuna tutuyorlardı. Çocuklar, naylon leğenlere oturup, oldukları yerde topaç gibi dönerek aşağıya doğru kayıyorlardı. Tekrar bir araya geldiklerinde devasa bir kardan adam yaptılar. Kardan adamın adını da "yılın kılıbığı Kadir" koydular..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.