Bir eser yerel mi evrensel mi olmalı? Yazımızda bu soruyu bakalım dedik, nedersiniz?

Yerel ve evrensel kavramı tüm yapıt ve yaşam algılayışlarımızda yer alır. İlgi alanım resim olduğundan konuya daha çok oradan yaklaşacağım. Yazı nedenim ise, grupla yaptığımız dört metrelik çalışmanın müziğini bulmalarını istediğimde, örnek verilen müziklerin ülke dışından olmasıydı! Çok şaşırdım. Çünkü çalışma tamamen bu bölge özelliklerini yansıtıyordu.

Bir çiçeğin, bitkinin bir bölgede yetişmesine benzetebiliriz bu durumu. Bölgelerin, renkleri kullanmalarına bazı örnekler verelim: Günlük yaşamlarında Ortaasya renkli, ama Hint daha renklidir. Brezilyalılar ise daha zıt renkleri rahatlıkla bir arada kullanabilir. Avrupa, renkleri kırarak kullanır, Afrikalı ise renkleri siyah veya beyazla vurgulamayı tercih eder. Türkmenistan da ise toprak renkler ağırlıklıdır. Bu farklılıları çizilen mandalalarda, hizip güllerinde ayırt ediliriz.

HİZİP GÜLÜ

Kuran’da cüzün dörtte birini göstermek için kullanılan “hizip gülü” süslemesini inceleyelim. Afrika hizip gülleri, Afrika masklarının sadeliği ve geometrisini yansıtmaktadır. Hint ise canlı renklerinden dolayı farklıdır. Selçuklu döneminde yapılan hizip gülü, özellikle renkleri ile İznik çinilerimizi hatırlatır.

1- Kuzey Afrika

2- Hindistan

3- Selçuklu

MANDALA

Daire, merkez anlamındadır. Belirli bir merkez (öz) etrafında şekiller çizilir. Bu mikro kozmosu gösterir. Evrendeki kutsallığın ve dengenin bizde olmasına işarettir. Aşağıdaki mandalalara dikkat edersek biz de yörelerini tahmin edebiliriz.

4- Afrika

5- Hindistan

6- Sümer, Türkiye

Bazı ressamların yaptığı örneğin, “köylü resimleri”, yerel bir resim olarak sayılmaz bence, daha çok gösterme amacı ile yapılmıştır. Sanatın ”KENDİLİĞİNDEN OLMA” hali yok edilmiştir o zaman. Çünkü yerel olma halinde, o bölgenin kokusu, havası, müziği, halk oyunları hissedilir. Bazılarında minyatür resminin, hat ve tezhip sanatının etkisi de fark edilir. Akademik çevrede küçümsenen “geleneksel sanat” evrensel yapıt için bir basamak oluşturabilir.

Soyut çalışan bir Türk ressamı ile bir Avrupa ressamının yapıtı mutlaka bir ayırım gösterir. Soyut çalışmalarda, ebru ve hat sanatının soyut halini hazm etmiş, tat almış olmamız yolumuzu kolaylaştırır. Saz eserlerini, peşrevleri zevkle dinler olmamız etkiler. Eğer yerel kültürü hazm etmemiş isek soyutlamamız Avrupa soyut resimlerin kopyaları olur. Ayrıca soyut resim yapabilmenin diğer şartı da yaşamın madde ötesinin de sezilmesidir! İşte o zaman çalışma yerel kokusu içinde bir evrensel oluşum gösterir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.