Turizm sezonu iyi geçiyor. Eskisi gibi ortalıkta fazla Avrupa’lı turist yok ama, Rus’lar, Azerbaycan ve İran’lılar ile Arap’lar iyi yüklendiler Türkiye’ye.

Euro ve dolardaki artış, turistlerin alışverişleri için çok cazip hale geldi. Ama tesislerin maliyetleri de hayli katlandı. Özellikle gıda ve içki başta olmak üzere, tüm girdilerin fiyatları inanılmaz ölçüde yükselince, tesis sahip ve işletmecileri zor durumda kaldı. Ama her şeye rağmen, turist sayısı da geliri de geçen yıldan iyi durumda…

Yeni Bakan şanslı sayılır. İnişe geçen bir ortamda değil, çıkışa doğru göreve geldi. Aslında bu çıkışı da iyi gözlemlemek gerek. Az para bırakan turist kalabalığı mı faydalı Türkiye için, yoksa daha az sayıda ama iyi harcayan zengin turist mi? Şimdi rakiplerimiz bunu tartışıyor. Turizmi sadece deniz-kum-güneş üçlüsüne hapsetmek yerine, çeşitlendirmeye çalışıyor herkes. Kültür, sağlık, golf, kayak, dağcılık, spor gibi..

Aslında Türkiye, İspanya’nın geçmişte yaptığını tekrarlıyor. Biliyormusunuz ki diktatör Franko, İspanyol turizmini zorla göreve getirttiği başarılı bir seyahat acentası sahibine tırmandırttı. İyi kazanan Acenta sahibi önce görevi kabul etmeyince, Franko onu askere almakla tehdit etti. Askere gitmektense işin başına geçen Acenta sahibi, İspanya turizmini uçurmakla kalmadı, tüm dünyaya örnek reformları da peşpeşe sıraladı.

Şimdi Türk Turizmi de, başarılı bir acenta sahibine teslim edildi. Bana göre doğru bir iş yapıldı ve ilk defa işin içinde olup, işten anlayan birine verildi görev. İnşallah onca tecrübeyle iyi işler çıkarır yeni Bakan. Bürokrasiyi aşarsa, yükseklerden okunacak gazellere kulak tıkarsa, siyasi tahsis taleplerini karşılamak yerine, oyunu kuralına göre ve profesyonelce oynarsa, başarılı olmaması mümkün değil. Sektör kişilikli ve kararlı bir politikaya muhtaç. Yeni bakan sivil toplum kuruluşlarıyla elele yürürse, partizan memurlar yerine turizmi iyi bilen uzmanlarla çalışırsa, siyasi tribünlerin değil Türkiye’nin çıkarını gözetirse, son yıllarda kaybettiğimiz itibarımızı bize geri kazandırır. Böyle bir durumda hepimiz yeni bakanı alkışlarız.

Türkiye’de kim Turizm Bakanlığı yapacaksa, öncelikle bilmesi gereken şey, turizmle çevrenin birlikte düşünülmesi gerçeğidir. Evet ne turizm çevresiz, nede çevre turizmsiz düşünülemez. Ülkenin doğal güzelliklerine zarar vererek, mahvederek, aklımıza gelen yere tesis dikerek turizmi geliştiremeyiz, hatta yaşatamayız. Ormanlarımıza, koylarımıza, denizlerimize, göl ve nehirlerimize, tüm akarsularımıza sahip çıkmalıyız. Ülkenin enerjiye ihtiyacı var, dışarıya tonla para veriyoruz. Doğru ama, doğal güzelliklerimize zarar vermeden de yapabiliriz bunu. Örneğin Akkuyu termik santralini başka yere yapamaz mıydık? Hes’ler için akarsularımıza zarar vermeden de çözemez miydik sorunu? Cansularını daha fazla bırakamaz mıydık? Ormanları delik deşik etmeden, görsel güzelliklerini bozmadan da çıkaramaz mıydık madenleri..?

Yeni bakanımızın çevreye duyarlı davranmasını, doğal güzelliklerimize sahip çıkmasını arzu ediyorum. Örneğin Bodrum’un çevresindeki en güzel koylardan olan Kisebükü’ne otel yapmaktan vazgeçerse, kendisine yapılan tahsisi devlete iade ederse, çok şık ve örnek bir davranışta bulunmuş olur. Böylece geleceği tehlikede olan Gökova’mızın ve diğer koylarımızın korunmasına ilişkin seferberliği de başlatır.

Bugün Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’inde otel ve tatil köyü bolluğu vardır. Ege’de oteller yılda en fazla 3, Akdeniz’dekiler ise 6 ay çalışırlar. Bu otellerin doluluk oranlarını mutlaka arttırmalı ve sezonu uzatmak için, ne mümkünse yapmalıyız. Otel fazlalığı öyle bir hal almıştır ki, bazı yerlerde oteller ve tatil köyleri yıkılarak yerlerine rezidanslar ve daireler yapılıyor. Mevcut otellerimizi doldurmadan, artık yenilerinin yapımına ve hazineden yer tahsislerine son vermeliyiz. Sayın Bakanın uğraşacağı pek çok konu arasında, bu mesele önem taşımaktadır.

Ayrıca turizmden para kazandığımız bölgelerin altyapıları yetersiz, bazılarının ise yoktur. Örneğin Bodrum, Köyceğiz, Dalyan, Fethiye, Kalkan, Kaş, Demre, Çeşme, Alaçatı, Sığacık, Didim, Datça bunlardan bazılarıdır. Türk turizminin yükselen yıldızı Karadeniz’in durumu ise daha da vahimdir. Yeni Bakanımızın yapacağı ilk işlerden biri de, altyapıları iyileştirmek ve tamamlamak, kredilerini kısa zamanda bulamasa bile planlarını biran önce hazırlatmaktır.

Bir diğer önemli sorun da, yetişmiş personel yokluğudur. Türk turizmi personel yokluğunu hala tarım işçileriyle kapamaya çalışmaktadır. Onca turizm meslek liselerini, turizm yüksek okullarını niye yaptık ki? Buralardan mezun olanların çoğu, turizm sektöründe görev almıyorlar. Bunların sektöre kazandırılması için bir proje geliştirmeli ve tesislere belli oranlarda bu mezunları çalıştırma mecburiyeti getirilmelidir. Kaliteli ve yetişmiş personel, Türk turizmini daha da ileriye taşımamıza sebep olur.

Sorun çokluğu içinde yüzen turizmimizi daha fazla zorlamamalı, turistik kentlerimizin makyaj ve estetiğini arttırmalı, sektörü ecrimisil rezaletinden kurtarmalı ve turizmi de ihracat kalemlerinin içine sokmalıyız. Bunları yapabilecek bir Bakan tarihe adını altın harflerle yazdırır.

Yeni bakana başarılar dileriz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.