Çocukluğumun Diyarbekir'ini anlatmaya çalıştığım 21 kıtalık YAZIĞIM GELİ adlı şiirimi, çalışma masamda okuyup, video haline getirdim....
Fotoğraf sanatçısı sevgili dostum Hikmet Satar beyin arşivi, her zamanki gibi kaynağım oldu, minnettarım.

Gözlerime yaş içime sıkıntı doldu gene...Rabbim akıbetimizi hayra çevirsin...


YAZIĞIM GELİ..


Önceki gün, aradım çocukluk yıllarımı.
Ulaşılmıyor dedi, tango bir ses kibarca.
Bişey olmaz, ben gidip, bakarım dedim.
En güzel yıllarımın izi kalmıştır, orda.

Fatihpaşa mahlesi, Kurşunlu sokak.
Diye adres yazardı, beyaz zarfın üstünde,
Ne postacı görünürde, ne hasret satırları,
Ne o adresler kalmış, ne de oturanları.

Öksüz gibi gezindim, paket taşlı yollarda.
Yırtık albümler gibi, kırık, dökük anılar.
Şuradaydı evimiz, okulum hah şurada.
Tanış kimse kalmamış, sadece yabancılar.

Yarım asır olmuş ömrüm, dıki dıkına.
Hatıramda, düşüncemde, beynimde.
Hama, hama kaybolan çocukluğumun,
Yolunu şaşırdım sanki, memleketimde.

Bulmaca gibiydi, küçede ğar oynamak.
Korfıstanla, çüçüt neydi gerçekten?
Karpitle, teneke uçuranlar kalmamış.
Gazoz kapakları, düşmüş eski değerden.

Lepikle mal oynayıp, yuttunuz mu sahiden?
Ya toprak hırabada istop, kuka, birdirbir.
Kibrit kutuları, şimdi sermaye değil artık.
Nedense, alav pilav da yapılmıyor, kim bilir.

Cığcığalı sakızın, renkli resimlerinden,
En sevilen ünlüleri seçelim, var mısınız?
Teksasa, çizgi roman mı dersiniz, şimdi?
Tarkan desem, beni doğru anlar mısınız?

Leymunata, vişneli cicibici, elmalişekerin,
Rengi aklımda, tadı damağımda asılı, dünden.
Kırık leblebi, dağdağan var mıdır, heket?
Allahan kurban desem, anlarmısın dilimden?

Sahi, ka’be darısını tanır mısınız?
Bahçada, hiç aluce topladınız dalından?
Gördünüz mü delibardağanı, karahübürü?
Marul arkaladınız mı Mardinkapı’ dan.?

Sadece bayramda binerdik, dıngılafıstana.
Tahterevallimi dersiniz, yoksa parktakilere.
Telden yapılı arabamın, forsu o biçim.
Kiralık pıskıleti, anlatsam mı şimdikilere?

İki katlı, naylon topu vardı zeğel Mıçe’nin.
Hem kaleci, hem oyuncu olurdu maçımızda.
Çelik, çubuk ustasıydı, yenerdi bizi teres.
Çar diyen Bozonun sesi var, kulağımda.

Memo, çatalastik atardı, sivigdeki kuşlara.
Şimdi serçe yok oralarda, hele ki boran.
Ne ako var görünürde, ne gece kuşu.
Ne hechecıkler kalmış, ne serçeboğan.

Örtmenin dibi, hevlet olmuş, kimse yok.
Beştaş sesi var sadece, uzaktaki kızların,
Yankılanır gelin türküsü gibi, yanık sesleri.
İp atlayanların, çizgi oynayanların.

Neden, Tut ağacı bu kadar ağlamaklı.
Salıncak bağlı değil, salınan yok dalında.
İncirle küsülümü yoksa bozuk mu araları?
Ne meyve hırhızı var, ne de kim daldasında.

Hevşın tulumbası, kuyusu da kurumuş,
Kastalın yerinde yeller esiyor, şu an.
Bakır üsküreyle içmeyi bilirmisiniz?
Eyvandaki testinin, serin suyundan.

Ali dayı, güzün dam loğlamazmıydı he?
Yoksa damci yapmıyor mu artık tavanı?
Belki düşmüş kayıttan, haberimiz yok.
Yalnız yaşardı zaten, hem yoktu ki bakanı.

Hani dink vardı bu köşede, yarım duvarlı.
Hani alnı peçeli, gözü kapalı at kişnemesi,
Bi gün he, bi gün yok, yıkanır mı avlular?
Kapı önleri süpürülür mü, ayıp demesi.

Komşu evde Agop yok, Tuma bacı da gitmiş.
Üzüntüye, yalnızlığa, bikesliğe hareket.
Kar kuşları gibi grup, grup, kefle, kefleymiş.
Çıharıya değil kirvem, gurbete doğru elbet.

Asırlardır on gözle ağlamaktan belki de,
Pınarında kurumuş Dicle’min gözyaşları.
Bu yüzdendir, sabahları seher vaktinde,
Hıçkırarak, inleyerek ağlar Yusuf kuşları.

Bir, bir silinmiş izleri, çocukluğumun.
Siyah beyaz resimlerde, azıcık kalan.
Yorgun şair dizelerinde kalmış bir de.
O da, sizin anlayacağınız bi kırtik falan.

Alaca rengi solmuş, bahtsız memleketimin.
Doğum yerim el olmuş, gitmiş başka şehire.
Utangaç çocuk gibi suskun olmuş, lal olmuş.
İçim yani, çok yazığım geli Diyarbekir’e.

 

*****

Sesli Dinleyebilirsiniz;

https://www.facebook.com/abdulkadir.gorduk/videos/10163721480690145/

MİNİ SÖZLÜK

(Diyarbakır ağzı, şivesi ve karşılıkları)

Alav pilav = Kâğıtları bir araya toplayıp, yakmak.
Ako = Saksağan
Aluce =Yeşil erik
Bîkes = Kimsesiz
Boran =Yabanî güvercin
Bozo=Sarışın
Cığcığa= Alüminyum folyo.
Çıharı= Piknik
Çüçüt= Bilye veya misket oyun terimi ( şansa bırakmak)
Dağdağan=İnce kabuğu yenilip, çekirdeği kamışla üflenen yiyecek.
Dalda=Gölge
Dıki dıkına= Tam
Dıngılafıstan=Tahterevalli
Dink=Atla döndürülen değirmen.
Eyvan=Avluya bakan balkon
Ğar= Bilye, misket.
Hama hama= Hemen hemen
Havş=Avlu
Hechecık=Kırlangıç
Heket= Sahiden.
Hevlet=Sakin
Hıraba= Harabe
Hırhız=Hırsız
Ka’be darısı= Patlamış mısır
Karahübür= Karadut
Kastal=Sokak çeşmesi.
Kefle=Kafile
Kırtik=Azıcık
Korfıstan= Oyun terimi( ezbere atmak)
Küçe= Sokak
Lepik= Ayakkabı ökçe lastiği
Loğ=Toprak damı sertleştirmeye yarayan silindir
Mal= Kibrit veya sigara paket kapağı( kartondan)
Örtme= Sokağın üstünü kapatan ev uzantısı.
Patile= Peynirli gözleme
Pıskılet= Bisiklet
Serçeboğan= Atmaca
Sivig=Uç
Teres= Korkak
Tango= Asortik, Nazik.
Üsküre=Derin tas
Yazığı gelmek=Acımak
Zeğel= Tembel, kaytarıkçı, kurnaz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.