Düğüne saatler kalmıştı. Gelin odasında hummalı hazırlıklar vardı. Güler ve Rasim, ta ortaokul yıllarından beri birbirlerini seviyorlardı. Aynı zamanda komşu olan gelin ve damadın aşkına önceleri anneler-babalar karşı çıkmışlardı. Lakin ilerleyen zaman gösterdi ki bu iki aşığı ayırmak vahim durumlara sebebiyet verecekti. Öyle olunca ailelere bu evliliğe onay vermekten başka bir seçenek kalmamıştı.. Uzun boylu, geniş çehreli gelinin mutluluğu gözbebeklerinden okunuyordu. Gelinin annesi Müberra Hanımın içinde sözcüklerle ifade edilemeyen bir sıkıntı vardı. Güler gibi uzun boylu olan orta yaşlardaki kadın; gelinin akrabaları ve arkadaşları Güler’i düğün için hazırlarlarken, küçük pencereli odanın köşesindeki sedire oturmuş sigarasını tellendiriyordu. O esnada, gelinin en yakın arkadaşlarından bir olan kısa boylu küt saçlı Raziye, her zamanki neşesiyle çok sevdiği Müberra Hanım’a takıldı:

-Aşk olsun, Müberra Teyze, gören de evden ölü çıktı sanacak. Kızın gelin oluyor yahu. Asmasana suratını. İstersen seni de İsmail Amca’yla tekrar evlendiriverelim bu akşam..

Odadakiler bunu duyar duymaz öyle bir kahkaha koyuverdiler ki, kuvvetle muhtemel evin önündeki düğün alanını ışıklandıranlar, konu-komşu hepsi bu kahkahaları duymuştu. Koyu kahverengi saçlı kadın, usulca sigarasını işlemeli sigara tablasına iliştirdi. O anki huzursuzluğu; göz kapaklarının altına çöreklenen yılların yorgunluğunu adeta keskin çizgilerle daha da artırıyordu. Onlara dönerek şöyle dedi:

-A deli kız, tam da buldun nikah tazeleyecek adamları. İsmail Amcanla benim ahımız gitmiş de vahımız kalmış. Sen eğlenecek başka birini bul. Deli kız seni..

Odada bulunanların neşeleri kaçmasın diye Müberra Hanım da işi şakaya vurmuştu. Onun bu sözü üzerine bir güreşçiyi çağrıştıran, geniş omuzlu, kaslı Müyesser adlı kadın ve Güler’in ilkokul arkadaşlarından Sevda, az önceki kahkahalara rahmet okutan bir kahkaha patlattılar. Diğerleri de onlardan geri kalmadı. Raziye, her zaman takıldığı Müberra Hanım’ın peşini bırakmaya hiç niyetli değildi. İnce çerçeveli gözlüğünün üzerinden Müyesser’e muzip muzip baktı, ona göz kırptı ve tekrar söze başladı:

-Nedenmiş kız Müberra Teyze. Şimdi sosyete de moda. Duymadın mı hiç. Senin gibi yaşlılar bile artık yeniden evleniyorlar. Gelinlik-damatlık giyiyorlar. Hadi inat etme, gelin ediverelim seni. Düğününde de oynayıverelim. Kurtlarımızı dökelim..

Bunları söylerken gözlerini yavaşça gezdirdi. Bütün herkes gülmemek için kendilerini sıkmaktaydı. Müberra Hanım da içini daraltan sıkıntıyı unutmuş gibiydi. Şakayı devam ettirdi:

-Deli Raziye, senin içindeki kurtlar biter mi hiç. Çuvala koysan gene bitmez. Hem o kurtlar senin içinde ha bire doğurup durur. Bir ay oynayıversen o kurtlar gene tükenmez…

Böyle bir yanıt beklemeyen Raziye’nin yüzü birden düştü. Şimdi herkes Raziye’ye gülüyordu…Gelinin annesinin neşesi de tam olarak yerine gelmişti. Raziye’nin planı işe yaramıştı. Güle oynaya sırma saçlı, hafif çıkık alınlı Güler’e gelinliğini giydirdiler. Üstünü düzelttiler. Apak gelinlik geline pek de yakıştı…

O sırada, kız evinin önündeki geniş alana rengarenk ışıklar takılmıştı. Balonlar da alanı süslüyorlardı. Sandalyeler yerleştirildi. Köyün, çocukları bir o yana bir bu yana koştururlarken, genç erkekler de, uzaktan görebildikleri köyün güzel kızlarına kaçamak bakışlar fırlatıyorlardı. Kızlar da, kendi aralarında konuşur gibi yapıyorlar; arada bir delikanlılara bakıyorlardı. Sonra da güle oynaya sohbetlerine devam ediyorlardı. Gelinin Babası İsmail Efendi ve damadın babası İdris Efendi sandalyeye oturmuş, konuşuyorlardı. Hava iyiden iyiye kararmıştı. Şanslıydılar zira açık, anlatılmaz güzellikte bir yaz havası vardı. Gökteki birbirinden güzel yıldızlar da, havanın yağmayacağını gösteriyorlardı.

Rasim’in arkadaşları Süleyman ve Fehmi, damadın koluna girdiler. Onu gelinin hazırlanmakta olduğu odanın bitişiğine getirdiler. Koca göbekli, mısır püskülü gibi sapsarı saçları olan Fehmi, Rasim’e döndü. Ona: “Hadi bakalım, damat efendi, tam sırasıdır” dedi. Damat, Fehmi’nin ne demek istediğini hemen anladı. Damatlık takımının pantolonuna yerleştirdiği tabancasını çıkarttı. Arkadaşlarının neşeyle kendisini izleyen bakışları eşliğinde tabancasını gururla gökyüzüne çevirdi. O esnada, sıcaktan bunalan gelin, balkona çıkmış, soluk alıyordu. Kimseler görmesin diye de ışığı yakmadı. Balkonun kara, demir parmaklıklarına dokundu. Aşağıya baktı. Sevdalısı onu görmemişti. Tabancasındaki mermileri birbiri ardına boşalttı. Son mermi, her genç kız gibi, hayali; bembeyaz gelinlik giymek, sevdiği erkekle mutlu bir yuva kurmak olan genç kızın göğsünün üzerine isabet etti. Ardından kızın yürekleri yakan haykırışları tüm köyde yankılandı:

-Aaahhh !!…

Kurşun, kötü yerden vurmuştu gelin kızı.. Olduğu yere düşüverdi. Damat ve arkadaşları dehşetle başlarını yukarıya çevirdiler. Bütün köylü balkona Güler’in başına üşüştü. Kadersiz genç kızın bembeyaz gelinliği kana bulanmıştı. Tarifsiz kederler içinde kendisine bakan insanların bakışları arasında şöyle dedi:

-Neden Rasimim, neden.. Kaç yuva yıkıldı böyle. Bilmez misin.. Neden o silahını yerinde tutamadın..

Bunlar genç kızın son sözleri olmuştu,

Ağzından ip gibi bir kan geldi,

Gelinin anası-babası olduğu yere çöktüler,

İkisi de hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı,

Rasim, biraz gerideydi,

Durmadan kafasını duvara vuruyordu,

O kadar hızlı vuruyordu ki, kafası yarıldı,

Oluk oluk kanlar gelmeye başladı kafasından,

Yalpalaya yalpalaya yârinin yanına geldi,

Eğildi.

Yüzünü okşamaya başladı,

Göz bebekleri kocamandı,

Deli gibi bakıyordu,

Kafasından gelen kanlar alnını kırmızıya boyadı,

Ayağa fırladı,

Tekrar başını duvara vurmaya başladı,

Sersemledi,

Kendinden geçti,

Yere yuvarlandı,

Aldılar hastaneye yetiştirdiler,

Cenaze namazı sonrasında, Güler’i hıçkırıklar arasında köy mezarlığına götürdüler,

Müberra Hanım; kuzusunun cansız vücudu toprağa verilirken oracığa yığılıverdi,

Babasının haykırışları yürekleri parçalıyordu,

Meleklerden bir farkı olmayan kızın küçücük vücudu toprakla örtülmeye başladı,

Belli belirsiz bir tebessüm görüldü yüzünde,

Anneciği gördü önce,

Sonra oradaki herkes gördü,

Bir bulut geldi,

Tek bir bulut,

Rahmetini boşalttı kuzucuğun üzerine…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.