Bilmek lazım.

Ne olduğumuzu bilmek lazım.

Niye geldiğimizi bilmek lazım.

Bize sunulan malın mülkün kıymetini bilmek lazım.

Eşin, dostun çocukların değerini anlamak lazım.

Aldığımız hava, içtiğimiz su ne kadar önemli bilmek lazım.

Bir gören göz,

Bir tutan el,

Yürüyen ayak,

Duyan kulak..

Ne kadar değerlidirler bilmek gerek.

Karşılıksız olarak hizmetimize sunulan bu değerleri anlamalı ve ona göre hareket etmeliyiz.

Her şeyin bir karşılığı, bir bedeli vardır.

O da Yaradan’a şükür etmektir.

.

Elimize bir diken batacak olsa sızlamadık yerimiz kalmaz.

Bir diken batacak eli olmayanlar hali nicedir.

Gözümüze bir pus inecek olsa hemen bir telaş kaplar bütün benliğimizi.

Bir gözünü kaybetmiş, hatta iki gözü görmeyen amaların hali nicedir.

Eli ererken, gözü görürken bakan körlere ne demeli.

Yediği nimetin hakkını inkar eden nankörlere ne demeli.

Sadece inkar ile kalsa iyi.

Bir de isyana kalkan bedbaht fikirlere ne demeli.

İşin doğrusunu anlayabilmek için hep başımıza bir hadisenin gelmesini mi bekleyeceğiz.

.

Sağlıklı bir beden,

Baş içine konmuş bir akıl,

Yaradan’a yönelmezse,

İşin karşılığını görmezse,

Hak edileni vermezse o zaman neye yarar bu kul.

.

Göz verilmiş gör diye,

Kulak takılmış duy diye,

Akıl verilmiş tart diye.

Bunların icaplarını yerine getir ki, kıymet bilmeyenlerden olma.

İşin karşılığını göremeyen vefasızlardan olma.

Verilenlere bigane kalma.

Tıpkı suda yaşayan balık suyun kıymetini bilmez,

Sudan çıkarılınca suya kavuşmak için çırpınıp durur.

İnsanlar da böyledir. Kaybetmeden kıymet bilmez.

Mevcut nimetlerin şükrünü hakkıyla bilemez,

Beterin beterini yaşamadıkça pek anlamaz.

.

Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti.

Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı.

Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar. Ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı.

Herkes aciz bir vaziyette iken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı.

"Müsaade buyurursanız ben onu sustururum" dedi. Padişah da ;

"Lütfetmiş olursunuz"  dedi

Yaşlı adam köleyi denize atmalarını söyledi. Attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar. Gemiye çektiler. Bir köşeye geçip uslu uslu oturmaya başladı.

Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü. "Bu işte hikmet nedir ?.." diye sordu

Yaşlı adam cevap verdi ;

"Köle evvela suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selametin kıymetini bilmiyordu.."

İşte huzur ve saadet de böyledir. Bir felaket görmeyen kimse huzurun kıymetini bilmez.

Eskiler onun için “Bir musibet bin nasihatten iyidir" derler.

Bazen öyle bir musibet gelir ki kıymetini takdir edeceğimiz bir zaman tanımayabilir.

Maazallah sonuç helak olmakla sonuçlanabilir.

Bu nedenle aklı fikri yerinde ve zamanında kullanmayı öğrenmek gerek.

Bunun için de 'Kendimize kim olduğumuzu hatırlatmak için aynalara ihtiyacımız olduğu'nu unutmayalım.

Bizi uyaran uyarıcıları göz ardı etmeyelim.

.

Musibete dalmadan düşün bir kere daha

Belki akşam olmadan çıkamazsın sabaha

Aklını başına al, yalvar yakar Allah’a

İman ile göçmeyi dile sen Yaradan’dan.

(Dermanî)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.