Nisan 1960, Jackson Mississippi,

Polisler, Ayodele Mugabe ve beş zenciyi akşam saatlerinde katleden beyazları bütün aramalarına rağmen bulmaya muvaffak olamamışlardı. Oysa ki, bu vahşice saldırıyı gerçekleştiren kişiler, Jackson şehrinin zengin bir mahallesinde oturan beyazlardan başkaları değillerdi ve ne acıdır ki, bardan alkollü bir şekilde ayrılan bu serserilerin kim olduklarını hem çevrede oturanlar ve hem de polisler çok iyi bilmekteydiler…

Ayodele Mugabe, Jackson’da çalışan Zimbabwe kökenli bir işçiydi. Cinayet gecesi, vardiyası biten arkadaşlarıyla birlikte evlerine dönmekteydiler. Akşam karanlığı Jackson caddelerini esir aldıktan sonra, barda, yapacakları saldırının planlarını yapan baba parası yiyen serseriler, tüm dertleri evlerine ekmek götürebilmek olan zavallı işçilere önce sözlü saldırıda bulunmuşlardı. Ayodele Mugabe ve arkadaşları ise, onlara yanıt vermenin tehlikeli olacağını bildiklerinden, gözü dönmüş serserilere hiçbir karşılık vermemişlerdi. Bunun üzerine, sinirden deliye dönen caniler, ellerindeki beyzbol sopalarıyla, Zimbabwelilere acımasızca saldırmışlardı. Beyazların sayısı yirmiye yakındı. İşçilerin sayısı ise çok daha azdı. Zavallılar kendilerini korumaya çalıştılarsa da, buna muvaffak olamamışlar ve çoğu, ardı ardına başlarına aldıkları ölümcül darbelerle yere yıkılmışlardı. Altı zenci hemen oracıkta hayatlarını kaybederlerken, ikisi ise ağır yaralanmışlardı. Daha sonra, ağır yaralılardan birisi iyileşmiş ve kendilerine saldıran ları teşhis edebilmişti. Lakin, saldırıyı gerçekleştiren gençlerin aileleri Jackson’un tanınmış simaları olduğundan, katiller çıkarıldıkları mahkemece delil yetersizliğinden (!) serbest bırakılmışlardı…

İşçiler, gözü yaşlı ailelerinin katıldığı bir cenaze töreniyle toprağa verilmişlerdi. Ve hiç şüphesiz ilerleyen günlerde de pek çok zenci, bu katledilenlerle aynı kaderi paylaşacaktı…

Babası hunharca katledilen Adetokunbo, on beş gün boyunca öğrencisi olduğu Murrah High School’a devam edememişti. Zenci oldukları için, Ayodele Mugabe’nin ailesine sudan sebeplerle tazminat verilmemişti. Bunun üzerine, zaten yokluklar içerisinde yaşayan Mugabe ailesinin oğlu Adetokunbo Mugabe, okulu bırakıp çalışmaya karar vermişti. Fakat, oğlunun iyi bir meslek sahibi olabilmesi için tahsil yapması gerektiğinin bilincinde olan Evelin Mugabe, buna izin vermemişti. Hanımefendi, evlere temizliğe gidecek ama oğlu asla liseyi bırakmayacaktı. Adetokunbo’nun ortaokula giden kız kardeşi Alecia’da abisinin okulu bırakmayacağına çok sevinmişti…

On beş gün sonra,

Sınıftaki iki zenciden biri olan Adetokunbo, derisinin renginden ötürü sınıf arkadaşlarının çoğunun aşağılamalarıyla karşı karşıya kalıyordu. Arkadaşları, delikanlının babasının gaddarca öldürüldüğünü bilmelerine rağmen, O’na zerre kadar anlayış göstermiyorlardı zira Onlar, zencilerin ölmelerinin hiçbir kıymet- i harbiyesinin olmadığına inanmaktaydılar. Sınıftaki birkaç beyaz öğrenci, Adetokunbo ve diğer zenciye yapılan insanlık dışı saldırılara katılmıyorlardı. Zaman zaman, okulun koridorlarında veya bahçede, sınıfta yapılan sözlü saldırılar fiili saldırılara dönüşüyordu. Okul idaresi ve bazı öğretmenler de bu iğrenç saldırılara kayıtsız kalıyorlardı. Bütün bu zorluklara rağmen, delikanlı annesine, okuluna devam etme sözü vermişti ve her ne olursa olsun, verdiği bu sözü de yerine getirecekti…

Adetokunbo’nun kemana karşı anlatılmaz bir yeteneği vardı ve kemanı adeta konuşturmaktaydı. O’nun müzik öğretmeni Bayan Carlson’da bu gerçeğin farkındaydı. Delikanlının Murrah High School’dan mezun olmasına sadece birkaç ay kalmıştı. Bayan Carlson, ileride çok tanınmış bir keman sanatçısı olacağından emin olduğu Adetokunbo’yu, konservatuvar sınavlarında başarılı olacağına inandırmıştı. Zaten çok başarılı bir öğrenci olan Adetokunbo, o yıl, Murrah High School’u üçüncülükle bitirmiş; kendisine, ailesine ve tüm zencilere onursuzca yapılan saldırılara tokat gibi bir cevap vermişti, Ancak, babasının katledilmesinin acısını yüreğinin derinliklerinde her geçen gün daha çok hisseden delikanlı kararını vermişti; keman yeteneğinin farkında olan Adetokunbo, ülkenin en iyi konservatuvarlarından birini kazanacak ve kazanacağı ışıltılı başarıları önce, canından çok sevdiği babası Ayodele Mugabe’ye, ailesine ve sonrasında da derilerinin renkleri yüzünden hor görülen bütün Afrikalılar’a adayacaktı…

Adetokunbo Harward Üniversitesi Konservatuvar Müzik Bölümünü kazanmıştı. Babasının ölümünden sonra, hemen her gün evlere temizliğe giderek oğlunu ve kızını okutan Evelin Mugabe’nin yüzü, oğlunun bu görkemli başarısıyla, kocasının öldürülmesinden sonra ilk kez gülmüştü…

Yıllar hızla geçmiş, Adetokunbo Mugabe, Harward Üniversitesi Konservatuvar Müzik Bölümü’nü birincilikle bitirmiş ve sonrasında da, dünyaca ünlü bir keman virtüözü olmuştu. Keman alanında bir deha olan Adetokunbo Mugabe,artık pek çok dünya şehrinde konserler vermekteydi.

Mart 1967, Jackson, Mississipi,

Genç keman virtüözü, gençliğinin acı dolu günlerinin geçtiği Jackson şehrinin, 2500 kişilik konser salonunda bir konser vermek için teklif almıştı. Adetokunbo Mugabe’nin ailesi ve dostları, O’nun bu teklifi elinin tersiyle iteceğini düşünmekteydiler. Oysa ki, Adetokunbo bu teklifi kabul etmişti. Deha’nın bu davranışı karşısında herkes çok şaşırmış ve pek çok dostu, keman virtüözüne içten içe kızmışlardı. Çok başarılı geçen bir konserin ardından, babası öldürüldüğünde de Jackson Valisi olan Peter Wright, sahneye çıkmış ve Adetokunbo Mugabe’ yi tebrik etmek için elini O’na uzatmıştı. Fakat, derisinin rengi yüzünden babası acımasızca öldürülen usta kemancı, çeliği eriten bakışlarını valinin gözüne diktiği halde, O’na elini uzatmamış, plaketi de kabul etmemişti: Ve şu unutulmaz konuşmasını yapmıştı:

-Çok değil, bundan yedi yıl önce, babam Ayodele Mugabe ve arkadaşları, bu şehirdeki gözü dönmüş katiller tarafından hunharca katledilmişlerdi. Babamın saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulan bir arkadaşı, daha sonra failleri teşhis etmişti. Ve her nasılsa katiller, mahkeme tarafından serbest bırakılmışlardı. Ve o zaman sayın Vali Peter Wright, şimdi olduğu gibi Jackson valisiydi ve de kendisi, zavallı babamın katillerini bulmak için diğerleri gibi kılını dahi kıpırdatmamıştı. Şimdi ise bu beyefendi, hiç utanmadan, sıkılmadan konserim sonrasında bana plaket vermeye kalkıyor. Şu an, huzurlarınızda sayın valiye sormak istediğim bir soru var:

-Siz, benim yerimde olsaydınız, bu plaketi alır mıydınız ? …

Alkışlar…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.