Malazgirt Zaferi'nin 947. yıl dönümü kutlu Olsun !

BURSA ARENA / Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Zaferi'nin 947. yıl dönümü kutlama programı kapsamında  Bitlis'in Ahlat ilçesindeki Selçuklu Meydan Mezarlığı’nı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler, burada Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından okunan duaya eşlik etti. Ziyaret sonrasında, mezarlık önünde toplanan halka hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, birlik ve beraberlik çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan kutlama töreni’nde yaptığı konuşmada, “Bin yıllık göz bebeğimiz Anadolu’yu ne kadar güçlü tutarsak, gerisindeki o dev medeniyeti ve tarih birikimini de o derece güçlü tutmuş oluruz. Anadolu bir benttir. Bu bent yıkılırsa, ne Orta Doğu, ne Afrika, ne Orta Asya, ne Balkanlar, ne de Kafkaslar kalır” dedi.

Konuşmasında; Ahlat ve Malazgirt’in de yer aldığı Van Gölü Havzası’nın, tarihimizin bize en kıymetli emanetlerinden birisi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, diğer kökenlerden insanlarıyla milletimizi oluşturan tüm farklı renklerin ahenginin, birliğinin, beraberliğinin sembolü olan bu bölgeyi her bakımdan korumalı, gözetmeliyiz. Bu anlayışla, Malazgirt Meydan Savaşı’nın yaşandığı bölgeyi Millî Park olarak ilan ettik ve düzenlemesine başladık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Sultan Alparslan’ın Malazgirt zaferi öncesi otağını kurduğu Ahlat’ta Cumhurbaşkanlığı Köşkü kurulmasına yönelik tekliflerini hatırlatarak, Sultan Alparslan’ın varisleri olarak Ahlat’a otağ kurulması için gerekli hazırlıklara başlandığını, Selçuklu mimarisiyle inşa edilecek yapının en kısa zamanda bitirileceğini söyledi.

Aynı şekilde diğer bölgelerde de, Ahlat başta olmak üzere, tarihimizi, köklerimizi, ecdadımızı yaşatacak çalışmalara önem ve öncelik verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan Malazgirt Meydan Muharebesi Millî Parkı’nın ülkemize kazandırılmasında emeği geçen herkese teşekkürlerini ifade etti.

Konuşmasının devamında, Malazgirt Zaferi’nin 947. yıl dönümünü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kutlu zaferin, milletimize ve coğrafyamızın dört bir yanındaki tüm kardeşlerimize bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Bizlere bu güzel yurdu vatan olarak bırakan Sultan Alparslan’a ve ordusundaki tüm kahramanlara, asırlar boyunca aynı yoldan giden nice gazilere ve şehitlere şükranlarımı sunuyorum” dedi.

“BİZİM MEDENİYETİMİZ BİR FETİH MEDENİYETİDİR”

“Fetih, zulme karşı başkaldırının adıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında “Fetih, toprakların ve toplumların adalet, hakkaniyet, iman ve cesaret mayasıyla harmanlanması demektir. Bunun için de bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. En büyük fethimiz, hiç şüphesiz, gönüllerin fethidir. Gittiğimiz her yere gönüllerden girdiğimiz içindir ki, aradan kaç asır geçerse geçsin varlığımız, izimiz, hatırımız tüm canlılığıyla devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Biz Malazgirt’te sadece bir zafer kazanmakla kalmadık. Biz Malazgirt’te aynı zamanda millet olduğumuzu, hem de nasıl bir millet olduğumuzu cümle âleme ilan ettik. Malazgirt’i nasıl bir millet hâline gelerek zafere dönüştürdüysek, Haçlı seferlerinin de, Moğol istilasının da, dört bir yandan uğradığımız tüm saldırıların da üstesinden aynı hissiyatla geldik. Şayet Malazgirt ruhunu yaşatmayı başaramazsak, geçmişimizle birlikte geleceğimizi de kaybederiz. Onun için, artık Millî Park olarak ilan ettiğimiz bu ovaya baktığınızda, taş-toprak değil, medeniyetimizin atan kalbi olarak bakmalıyız.”

“MALAZGİRT’İ HATIRLAMAK DEMEK, KİM OLDUĞUMUZU HATIRLAMAK DEMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burası bizim hikâyemizin sadece başladığı yer değil, aynı zamanda hiç sönmeyecek istiklal ve istikbal ateşimizin kıyamete kadar yanacağının bir alametifarikasıdır” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Malazgirt’i hatırlamak demek, kim olduğumuzu hatırlamak demektir. Kim olduğumuzu hatırlamak demek, niçin burada bulunduğumuzu hatırlamak demektir. Niçin burada bulunduğumuzu hatırlamak, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ülkümüze sıkı sıkıya sarılmak demektir. Rabia’mıza sıkı sıkıya sarılmak, 2023 hedeflerimize ulaşmak için daha çok çalışmak demektir. 2023 hedeflerimize ulaşmak demek, gençlerimize 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri büyük, güçlü, müreffeh, itibarlı bir Türkiye’nin inşası demektir. Görüldüğü gibi her şey zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Bu zincirden hangi halkayı çıkartırsanız çıkartın, sadece Türk milletinin değil koskoca bir medeniyetin geleceği tehlikeye düşecektir.”

Gençlerden maziden atiye uzanan bu büyük mirasa çok iyi sahip çıkmalarını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ecdadın gerek ayak bastığı, gerek gönül kazandığı her yerde emanetini yere düşürmeyin. Çanakkale’nin, Kut’ül Amare’nin, Medine Müdafaasının gerisindeki manayı çok iyi kavrayın. Kurtuluş Savaşımıza ve Cumhuriyetimize çok iyi sahip çıkın. Bu vatanı hangi şartlarda ne büyük fedakârlıklarla kurtarabildiğimizi unutmadan ülkemizi her alanda hep daha ileriye götürmenin mücadelesini verin. 15 Temmuz kıyamına sahip çıkın. Türk milletinin inancı, ezanı, bayrağı, özgürlüğü, geleceği için topyekûn ayağa kalkabileceğinin son örneği olan bu tarihî hadiseyi asla unutmayın, unutturmayın” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE, SADECE KENDİ SINIRLARINDAN İBARET BİR ÜLKE DEĞİLDİR”

Türkiye’nin, her dönem olduğu gibi bugün de sadece kendi sınırlarından, kendi vatandaşlarından ibaret bir ülke olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, tıpkı buz dağının görünen yüzü gibi, gerisindeki koskoca bir medeniyetin, tarihin ve insanlığın sorumluluğunu taşıdığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, ülkemizin ve dünyanın meseleleriyle ilgilenmeye başladığımızdan beri bu sorumluluğu hep omuzlarımızda hissettik. İdeallerimizi siyaset yoluyla hayata geçirmeye karar verdiğimiz günden beri, işte bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz. Sizlerden de hangi alanda çalışırsanız çalışın, hangi zeminde, hangi düzeyde faaliyet gösterirseniz gösterin aynı şekilde davranmanızı bekliyorum.” şeklinde konuştu.

“ANADOLU, İNSANLIĞIN GELECEĞİNİN DE KİLİT TAŞIDIR”

Anadolu’nun sadece insanlığın en kadim yerleşimleri olan Afrika’nın, Asya’nın, Avrupa’nın kesişim noktası değil, aynı zamanda insanlığın geleceğinin de kilit taşı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onun için, tarihteki tüm büyük toplumlar, büyük devletler, büyük liderler Anadolu’ya sahip olmak istemiştir. Bu topraklar için nice büyük mücadeleler, işte Çanakkale’de Gazi Mustafa Kemal o gençliğiyle beraber, 14 yaşındaki gençlerle beraber yedi düvele karşı savaştılar ve ‘Çanakkale geçilmez’ dediler. Nice terler akıtıldı, nice şehitler verildi. Ülkemizin bir süredir yaşadığı sıkıntıların sebebini, konjonktürel gelişmelerde arayanlar yanılırlar, hem de çok yanılırlar” dedi.

Maruz kalınan saldırıların, Türkiye üzerinde oynanan oyunların, perde gerisinde yazılan senaryoların böyle bir tarihî arka planının olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bin yıllık göz bebeğimiz Anadolu’yu ne kadar güçlü tutarsak, gerisindeki o dev medeniyeti ve tarih birikimini de o derece güçlü tutmuş oluruz. Anadolu bir benttir. Bu bent yıkılırsa, ne Orta Doğu, ne Afrika, ne Orta Asya, ne Balkanlar, ne de Kafkaslar kalır. Üzerlerindeki Anadolu denen ulu çınar gölgesi kalkan tüm bu coğrafyalar her türlü tehdide, tehlikeye, istiskale, işgale açık hâle gelir.”

“GÜÇLÜ OLMAZSAK BİZE ŞU CİHANDA TEK BİR NEFES ALMA İMKÂNI VERMEZLER”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de huzurun ve güvenin gerçek manada tesis edildiği yegâne yerlerin Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler olmasının boşuna olmadığına dikkat çekerek, “Bizim güvenliğimiz kendi sınırlarımızda değil, nerede tehdit altında bir kardeşimiz varsa onun bulunduğu yerde başlar. Bunun için siyasette, diplomaside güçlü olmak zorundayız. Bunun için ekonomide, ticarette, teknolojide güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Bunun için ordumuzla, üniversitelerimizle, sanayi kuruluşlarımızla, tüm kurumlarımızla güçlü olmak durumundayız. Aksi takdirde bize bırakınız bu vatanı, bırakınız bu coğrafyayı, bu dünyada bir tek gün yaşama hakkı tanımazlar. Güçlü olmazsak bize şu cihanda tek bir nefes alma imkânı, bir yudum su içme, bir lokma yemek yeme fırsatı vermezler” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan en küçük bir zafiyet gösterildiğinde veya böyle algılanan bir durum ortaya çıktığında ülkemizin üzerine akbabalar gibi çullandıklarını herkesin gördüğünü belirterek, “İçimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir, sanıyorlar ki mesele AK Parti meselesi. Hayır, mesele Türkiye meselesidir. Mesele, milletimizin şahsında sembolleştirdikleri İslam meselesidir” değerlendirmelerinde bulundu.

“TÜRKİYE DEMEK, TÜM MÜSLÜMANLARIN UMUDU DEMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Batıyı az-çok tanıyan herkes bilir ki, onlar için Türk demek Müslüman demektir, Türkiye demek tüm Müslümanların hamisi, umudu demektir. Dünyada batıyla doğrudan teması olup da her alanda bu kadar iç-içe geçip hâlâ kimliğini, kişiliğini, özgünlüğünü koruyabilen tek ülke ve millet biziz. Mazlum toplumlar bunun için Türkiye’ye bu kadar değer veriyor, bizi kalplerinden ve dualarından eksik etmiyorlar. Her kim milletimizin bu özgün yapısına husumet bekliyor ve illa teslimiyet diyorsa, bilin ki ya kursağında haram, ya gönlünde çürüme vardır. Çünkü haram görmüş kursak ve çürümüş bir gönül, akıbeti ölüm olan çaresiz bir hastalığa tutulmuş demektir” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından dua okundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca günün anısına tören alanında fidan dikti.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Alişan Demir 6 yıl önce

Recep bey de türkçü oldu ya, kıyamet alameti gibi..

Avatar
Hilal Tuğberk 6 yıl önce

Türkler Anadolu'ya 1071'den en az 4 - 5 bin yıl önce gelmişlerdir. Anadolu tarihi yeniden incelenmeli ve gerçekleri yazılmalıdır. Bu tarihleri yazanlar batılı tarihçilerdir.