CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak; "Şu Mübarek Ramazan ayında önlerine gelene 'hırsız' damgası vuruyorlar!.."

BURSA ARENA / Haber Merkezi

Irak’ın kuzeyinde hain teröristlerin düzenlediği saldırı da şehit olan kahraman Mehmetçiğe rahmet ve ailelerine sabırlar dileyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Türkiye'nin çok zor günlerden geçtiğini, bir yanda derin bir ekonomik kriz, diğer yanda jeo-stratejik riskler giderek ağırlaştığını, bu kriz ve risklere çözüm bulması gereken saray iktidarının ise mevcut risklere bir de siyasi riskleri eklediğini belirtti.

Dün bir basın toplantısı yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faiz Öztrak basın açıklamasında, "31 Mart’tan sonra iktidar sandıkla geldiği İstanbul’dan sandıkla gitmeyi içine bir türlü sindiremedi. 6 Mayıs’ta YSK, sarayın zoruyla, sandık darbesi yaptı. Milletin verdiği mazbatayla birlikte İstanbulluların iradesi de gasp edildi. Yüksek Seçim Kurulu 16 gün uğraştı, ancak çalınan minareye bir türlü kılıfı uyduramadı. Sarayda yazıldığı belli olan gerekçesiz bir kararla 1950’den bu yana oluşan tüm seçim hukuku ve içtihatlar çöpe atıldı.." dedi,

"Daha önce 6 Mayıs’ta açıklanan kısa kararda seçimin iptal gerekçesi sandık kurullarında memur üyelerin eksikliğiydi" şeklinde devam eden Öztrak, açıklamalarını şöyle sürdürdü;

"Biz de gerekçeli kararda bu memur üyelerin ve memur başkanların eksikliğinin seçim sonuçlarını nasıl etkilediği konusunda delillerin, maddi kanıtların yer almasını bekliyorduk.
Ama bunun yerine kısa kararda sözü bile geçmeyen bir takım korsan ifadelerle gerekçeli kararla karşılaştık.
Bunların bence kısa kararın yayımlandığı 6 Mayıs’tan tam bir gün sonra AK Partinin “seçim neden iptal edildi başlıklı” broşürü var. 7 Mayıs’ta İstanbul’da tedavül sokuldu şu broşür. Şimdi bu broşürün başında diyor ki, YSK itiraz konusu edilen hem sandık başkanları ve sandık kurulu memur üye konusundaki, buraya kadar tamam. Hem de oy sayım döküm cetvellerine ilişkin usulsüzlükleri tespit etmiş. Böyle bir şey yok. Yani kısa kararda bu ifadeler yok. Sadece sandık başkanları ve sandık kuruluyla ilgili memur üyelerin durumu var.
Şimdi ama birde baktık gerekçeli karara daha 7 Mayıs’ta yazılan bu ifade aynen girmiş.

Arkadaşlar, bu kararın nerede yazıldığı belli. Yani 250 küsur sayfa karar yazılmış bunun önemli bir kısmı muhalefet şerhi, 200 sayfası bir sürü tespit, topu topu 12 sayfa var. Bu 12 sayfayı da 7 üye yazamamış. Çünkü bu minareye bir türlü kılıf bulamamışlar onu da saray yazmış bunların eline vermiş, bunlarda imzalamışlar.
Sonuçta ne olmuş? İmzasız mühür, oy sayım, döküm cetvelleri bu gerekçeli karara girince burada tam bir hukuksuzluk ortaya çıkmış, tam bir kanunsuzluk ortaya çıkmış.
Ve sonuç itibariyle gerekçeli kararın aslında gerekçesiz olduğu, hukuki bir metin olmadığı, tamamen siyasi bir metin olduğu ortaya çıkmış.
Şimdi yine karara dönüp baktığımızda bu kararda memur olmayan sandık kurulu başkanlarının seçimin neticesine nasıl tesir ettiklerine dair tek bir somut bulgu yok. Böylece, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir seçim, sandık kurullarının oluşumunda hata var denilerek iptal edilmiş oluyor. Bunun adı sandık darbesidir. Bu alenen sandık darbesidir.  
Ancak dün sarayın kibirli kişisi çıkmış şüphe var, şaibe var diyor. Seçim şüphe ve şaibeyle değil maddi somut ve delillere dayanarak iptal edilir. Bunun farkında bile değil.
Sandık darbesine giden yola döşenen taşlarda önceki kararlarıyla katkısı olan ama sonunda karara muhalefet eden YSK Başkanı bile artık yeter demiş.
YSK Başkanı “… usulsüz atanmış̧ sandık kurulu başkanlarının, seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirecek bir tespit olmadığından ben bu karara katılmıyorum” diyor. Görmüyorum diyor, böyle bir tespit yok diyor. Yani usulsüz oluşturulan seçim kurulları, usulsüz oluşturulan sandık kurulları seçimin neticesine tesir etmedi diyor. O zaman ne oldu?  
Gerekçeli kararda Sarayın, onun İstanbul adayının ve AK Parti sözcülerinin ağızlarına pelesenk ettiği oyların çalındığına dair hiçbir ifadede yok. YSK, bu kararıyla “çalınanın oy değil mazbata olduğunu” aslında ilan etmiştir.

Bu arada Sarayın elimizde dediği hırsızlık görüntüleri de bir türlü ortaya çıkmıyor. Bekliyoruz kaç defa söyledik. Mademki böyle görüntüler var diyorsunuz bunu mutlaka kamuoyuyla paylaşmanız lazım. Ama çok ilginç Sarayın İstanbul adayı da çıktı diyor ki, benim bu görüntülerden haberim yok. Bence bu yalanında ömrü çok kısa oluyor.
Aslında Sn. Genco Erkal, hırsızı, hırsızlığı çok güzel tarif etmiş:
“Asıl hırsızın, halkın verdiği mazbatayı, seçilmiş başkanın elinden alan olduğunu söylemiş.”
Ama bu yalan ve iftiraların sahipleri Ramazan günü nedamet getirmiyor, dur durak bilmeden yalana devam ediyorlar. Mızıkçılar, on parmaklarında on kara millete hakarete devam ediyor, önlerine gelene hırsız damgası vuruyorlar.

Ramazanmış, Cuma namazıymış, cami açılışıymış, iftarmış dinlemeden hak yemeye devam ediyorlar. “Bunun vebalini iki dünyada nasıl taşıyacaklar?” hakikaten çok merak ediyor insan.
Bu kadar rahat yalan söyleyenlere bizim de şu soruyu sormak hakkımız; “Devleti yöneten kişiler nasıl ve niçin yalan söylerler? Yalan söyleyen yöneticilerin yurttaşlarına saygısı var mıdır?”
Şu mübarek ramazan ayında Cuma namazının, cami açılışının, iftarların mehabetini, huzurunu bozuyorlar.
Bir de Diyanet İşleri Başkanını yanlarında gezdirip siyasi şovlarına figüran ediyorlar. 
Dünyanın hiçbir yerinde bir Cumhurbaşkanı, belediye başkanlığı seçimi için bu kadar kendini ortalara atmaz. Ne oluyor anlamıyoruz. Milletini bu kadar bir belediye başkanlığı seçimi için bölüp parçalamaz. Bu kadar hakaret etmez.
 
Bu sandık darbesiyle sadece Ekrem İmamoğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Millet İttifakının, İstanbulluların Ramazanda hakkı yenmemiştir. Bu hukuk cinayetinin faturası 82 milyon vatandaşımıza yani hepimize çıkıyor, çıkmaya da devam edecek.  
Sandıkta kaybedilen seçimi masa başında gasp etme operasyonunun düğmesine basıldığı 1 Nisan’dan bugüne kadar tam 52 gün geçti. Ülke ekonomik krizde, biz koskoca bir 52 günü kaybettik. İşsizlik ve pahalılık altında milletimiz zaten eziliyordu, şimdi fatura giderek daha da ağırlaşıyor.
1 Nisan’da gerekçeli kararın açıklandığı 22 Mayıs’a kadar Türk Lirası Dolar karşısında yüzde 10 değer yitirdi bu 52 günde. Kendi ligimizde en fazla değer yitiren para TL oldu. Daha önce Arjantin’in arkasındaydık şimdi onu da geçtik maşallah.
Faizler beş puan birden arttı yüzde 26 oldu. Kredi temerrüt sigorta primleri yani bir borcun ülkenin borcunu ödeyip ödeyemeyeceği konusundaki riski gösteren primler kriz seviyesi olan, bütün dünyada kriz seviyesidir denen 500 puanı geçti.
Bunun nedeni sandıkla gelenin sandıkla gitmeyeceğini düşündüren İstanbul seçim süreci. Açık söyleyeyim ekonomideki bu bozulmanın nedeni. Yatırımcı artık bu ülkede hukuk yok daha da gelmem demeye başladı.."
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.