Bir yanda da Ahkam kesen bilge(!)ler!

Dini konuların tartışıldığı sırada toplumu bilgilendirmesi gereken işin uzmanı anlı şanlı akademisyen ilim adamlarımızın pek çoğu topu taca atar, sorumluluk üstlenmezler.

Asırlar önce hükümler verilmiş derler, söyledikleride doğrudur.

Tabi bu yeni sorunlar olmadığı anlamına gelmez.

Sonuçta meydan boşluk kabul etmez.

Birde sosyal medya kalemşörleri var ki onlara söyleyecek sözümüz yok.

Sizin ne söylediğinizden ziyade onların ne anladığı önemlidir.

Muhtemelen sizlerde arz edeceğim konuşmalara çok rastlamışsınızdır.

Namaz beş vakit değilmiş, üç vakitmiş, eee, sonra sünnet namazı yokmuş.

Daha başka…

-Siz namazlarınızı üç vakit olarak mı kılıyorsunuz?

-Yok hayır, ben namaz kılmıyorum!

O halde cuma namazı kılıyorsunuzdur herhalde? 

-Yok yok cuma namazına epeyden gitmiyorum.

-Niçin gitmiyorsun?

-Yav arkadaş imam hutbede başladı konuşmaya çok cahil kardeşim çok.

-Allah Allah!

-Sizin mahalle camisinde Diyanet İşleri Başkanlığınca Türkiye’de bütün camilerde hutbede okunması için gönderdiği hutbe metnini okumuyor mu imam?

-Diyanetten gelen hutbeyi okuyup okumadığını bilmiyorum. 

-Pekala imam hutbede ne dedi de cehaletinde karar verdiniz?

-Şimdi hatırlamıyorum, üzerinden çok zaman geçti.

-Yav bir de şu başörtüsü var ya…

-Kur’an da yok kardeşim.

Ukalalık mı dersiniz haddini bilmemezlikmi derdiniz. Bu diyaloglar uzar da gider.

Konuşmaya başladığında zannedersiniz ki İslam’ı en güzel şekilde yaşamak istiyor da kendisine mani olan var.

Çok bilen(!) medyatik solcu bir politikacı TV tartışması sırasında “Hutbe deki konuşmayı dinlememek için Cumanın Farzını kılıp camiden çıkıyorum” dedi.

Hutbeden önce Cuma kılmakta nasıl oluyorsa!

Sözüm ona, irad edilen hutbeyi  muhtemelen hiç dinlemediği halde dinlemişte, içeriğini beğenmemiş numarası yapıyor, ayrıca yaptığı sahtekarlık değil midir? Bu da ayrı mesele..

Namaz kılmazsın, sana ne namazın kaç vakit olduğundan.

Oruç tutmazsın sana ne orucun vaktinden.

Bırak da namaz kılanlar oruç tutanlar düşünsün.

Tabi bu tartışmaları usul bilmez, islami kaynakları bilmez, meslekleri ise dini ilimler dışında ne ararsan vardır inşaat mühendisinden, berbere, mahalle bakkalına şimdilerde politikacıya kadar.

İslami konular araştırılmasın, anlamaya çalışılmasın zinhar demiyoruz.

Araştırılsın, okunsun, anlamaya çalışılsın.

“Akl’etsin”

Siz hiç akl’etmez misiniz.

Hitabı insan içindir.

İnsanlık içindir.

Kur’an-ı anlamazsın, hadisleri anlamazsın demiyoruz.

İslam’ın ilk emri “OKU”, oku ki anlayasın.

Anlamsız olan ilmi yetersizliği olduğu halde hüküm vaz etmeyedir. 

İnsan okudukça, anladıkça yetersizliğini hüküm çıkaramayacağını anlamış olacaktır.

Ehil olanlar sorumludurların pek çoğu malesef sorumluluklarından kaçmaktalar.

Bu tartışmaları televizyon ekranlarında yapan, bazen ilahiyatçı hocalar, bazen de İlahiyat Fakültelerinde öğretim görevlisi olup, mesleği ilahiyat olmayan hadsiz akademisyenlerdir.

Dini konuları ilim meclislerinde, ilim ortamlarında tartışmaları gerekirken aleni olarak yerli, yersiz televizyon ekranlarında tartışanların sorumsuzca yaptıkları konuşmalardır.

Bu ve buna benzer diyaloglarla sizler de karşılaşıyorsunuzdur ya da bu konuşmayı bizzat siz de yapıyor  ya da bir ahkam keseni dinliyor olabilirsiniz.

Bu ve benzeri tartışmalar, dinleyenlerin itikatlarını, inançlarını sarsmaktan ve şüpheye sevketmekten başka işe yaramıyor maalesef.

Olması gereken ise…

Bugün insanların problemleri değişmiş, değişmeye de hızla devam edecektir.

Başta islami ilimler ile meşgul olanlar, mesleği islami ilimler olanlar kendi aralarında bugün insanlığın karşılaştığı sorunlara, sorulara cevap bulmalılar.

İslami konular yıllar önce çözülmüş, fetvalar verilmiş demek, en basit şekli ile topu taca atmaktan başka işe yaramaz.

Tabi çalışmak, araştırma yapmak, statüko’ya karşı durabilmek gerekir. ilim ehli olmak da budur zaten.

Günümüzde malesef çok basit sorulara cevap aranmaktadır, tartışılmaktadır.

Mesela; Faizin haramlığı konusu su götürmez gerçektir.

O zaman sermaye konusu faizsiz ticaret konusuna çözüm üretmeden “faiz haramdır” demek meseleyi çözer mi?

Zekat meselesinde bugünün şartlarında çokça sorular var yazarak kafa karıştırmak istemem.

Korana sonrası sosyal/dini hayatta kaçınılmaz değişiklikler olması kuvvetle muhtemeldir.

Kafa yoran var mı?

Neden “Hadis” tartışılır da Hz.Muhammed (As) ve sözleri anlatılmaz.

Hadislerin nasıl derlendiği, nasıl saldırılar olduğu bilinmez.

Neden "hurafe sözlerin hadis diye söylenmesi"ne sessiz kalınır, neden?!

Başta diyanet kurumu ve ilim ehli şahsiyetler ilahiyat fakültelerimiz günü kurtarmayı bırakmalılar. Maalesef bilgisizlik sonucu insanlar hurafeleri din sanmaktalar ve şirke düşmekteler ve bunu da iyi müslümanlık sanmaktalar. Sorumlusu kim?

Cevap arayan konuları çalışan ilahiyatçı akademisyenlerimiz varsa onları tebrik ederiz.

Daha öncede yazdığım gibi malesef  ülkemizde ve islam coğrafyasında oryantalist modern Lavrensler meydanı boş bulmakta ve kol gezmekteler.

İslam’ın ibadet, itikat, muamelat hükümleri karıştırılır. 

Tartışmalarda ibadete dair sözüm ona tartışma yapılırken, itikat konusunda sınırlar zorlanır, had aşılır, hiç farkına varılmaz.

Muemelat konusunda hayatı tanzim eden tartışmaya gerek olmayacak  bazı esaslar, usuller ise asırlara baliğ kültür oluşturmuş olmasına rağmen, islam alemi çağdaşlık arayışı ile oryantalizmin  modernizmin, seküler anlayışın kıskacındadır 

Sonrasında ise "bize ne oldu böyle" diye feryadı figan eder, dururuz.

İslam’ı anlamak, anladıklarını  yaşamak bahtiyarlığına erişmek dileği ile…

Ramazanı şerifin bereketi üzerlerinize olsun.

Vesselam.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.