Kıvırcık saçlı çocuk çikolatalı dondurmasından bir kaşık aldı. Gözleri sevinçle annesinin gözleriyle buluştu. 30’lu yaşlarda, uzun boylu kadın, oğlunun mutlu olmasını gülen gözleri eşliğinde izliyordu. Çocuk dondurmayı hızlı yemeye başladı. Bunun üzerine kadının neşesi yerini endişeye bıraktı. Oğluna daha yavaş yemesi gerektiğini söyledi. Mutlu bir ailenin çocuğu olduğu her halinden belli olan güleç yüzlü çocuk, pek çok çocuğun yaptığının aksine, annesine hiç itiraz etmedi. Yavaş yavaş yemeye başladı.

Hanımefendi orta şekerli kahvesinden bir yudum aldı. Alış veriş merkezinin teras katındaki bu kafeyi ana- oğul öteden beri çok severlerdi. Haftada en az iki kez buraya gelir, mis gibi deniz kokusunu ciğerlerine çeker, gökyüzünde türlü oyunlar yaparak dönen martıları seyrederlerdi. Hafta içi günlerde babaları çalıştığı için onlarla birlikte olamazdı. Lakin hafta sonu olduğunda bu güzel aile soluğu bu kafede alırlardı. Çocuk, her ne kadar annesine: “tamam” dese de , kendini dondurmanın dayanılmaz büyüsüne kaptırmış; bir çırpıda silip süpürmüştü. Çocuğunun dondurmasını bitirmesini bekleyen hanımefendi, deniz mavisi, küçük çantasından sigara paketini çıkarttı. Ardından çakmağı çıkartacaktı. Ancak çakmağı yanında getirmediğini fark etti. Çevresine bakındı.. Yakınlarında kimse yoktu. Sigara paketinden bir sigara çıkardı. Zarif bir şekilde oturduğu sandalyeden kalktı. Karşılarındaki kasaya yaklaştı. Kasada oturan iri yüzlü, geniş çerçeveli gözlük takan genç kızdan sigarasını yakmak için çakmak rica etti. Güler yüzlü kız, hanımefendiye kibarca çakmağını uzattı. Birkaç dakikadır rüzgar vardı. Bu yüzden sigarasını yakamadı. Genç kızın bulunduğu bölüme geçti. Sigarasını birkaç denemeden sonra yaktı. Teşekkür ederek oğlunun yanına geçti. İri gözlü çocuk annesinin sigara içmesini istemiyordu. Çoğu zaman, sigara içmeyen babasıyla bir olup, hanımefendinin sigara içmemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Lakin, bu çaba zaman işe yarıyormuş gibi görünse de aslında hiç bir işe yaramıyordu. Zira hanımefendi üniversite yıllarında içmeye başladığı sigarasından vazgeçemiyordu. Çocuk suratını astı. Hanımefendi suçunu bilen insanlar gibi kaçamak bakışlarla karşıladı oğlunun bakışlarını. Ona, en kısa zamanda bırakmak için elinden geleni yapacağının sözünü verdi. Sihirli değnekle dokunulmuş gibi, çocuğun neşesi yerine geldi. Kadın, ona akşam ne yemek yapmasını istediğini sordu. Çocuk adeta cennetten müjde almışçasına heyecanla iki elini birbirine çarptı. Gözleri parıldadı. Her anne gibi altın bir kalp taşıyan kadına: "tabii ki köfte ve patates kızartması” diye cevap verdi. Kadının da gözleri parıldadı. Oğlunun böyle yapmasına bayılıyordu. Ana- oğul birbirlerine çak-çak yaptılar. Kadın sigarasını söndürdü. Sevgi dolu kadın, bu anı ölümsüz kılmak için seslendi;

-Var mısın bir dondurmaya daha yakışıklım?

Çocuğun gözleri bu kez gökyüzündeki yıldızlardan bile daha güçlü bir şekilde ışıldadı. Anlatılmaz bir mutlulukla:

-Eveet anneciğim, evet… diye yanıtladı.

Hanımefendi garsona bir çikolatalı dondurma istediğini söyledi. Kendisine de bir açık çay söyledi. Çocuk, bu ikinci dondurmadan dolayı o kadar çok mutlu olmuştu ki, dayanamadı. Kalktı annesinin yanına yaklaştı. Sevdayla hanımefendiye sarıldı. Lakin bu sarılma öyle bir sarılıştı ki, sözcüklerle anlatılır gibi değildi. Hanımefendinin gözünde bir damla mutluluk gözyaşı belirdi. Göbeği beyaz gömleğine sığmayan komik görünümlü top sakallı garson masalarında bitiverdi. Komik bir adamdı. Garsondan daha çok bir palyaçoya benziyordu. Siparişleri masanın üzerine bırakırken çocuğa göz kırptı. Ona gülerek: “dondurmayı hızlı yemek yok küçük bey” dedi. Çocuğun bu neşeli adama gülesi geldi. O da masadan ayrılmak üzere olan garsona "tamam” anlamına gelecek şekilde göz kırptı. Çocuk yerine oturdu. Tüm evrenle o an için bağlantısını keserek dondurmanın keyfini çıkarmaya başladı. Bir anne, bir yavru martı terasın demirine kondu. Meraklı ve sempatik bakışlarla çocuğun dondurmayı yemesini izlediler. Yavru martı çocuğa yaklaştı. Bir hokkabaz gibi başını yana eğerek çocuğun dikkatini çekmeye çalıştı. Bir süre sonra buna muvaffak oldu. Yavrusuna ve kendisine bir zarar gelmeyeceğinden emin olan anne martı da çocuğun yanına yaklaştı. O da türlü oyunlar yaparak çocuğu izledi…

Bir müddet sonra ana-oğulun hemen arkasındaki masaya yaşlı bir adam, orta yaşlı bir kadın ve bir genç kız oturdu. Onlar da neşeliydiler. Yaşlı adamın sesi, gırtlağına yerleştirilen cihazdan dolayı farklı çıkıyordu. Gırtlak kanseri tedavisi gören geniş yüzlü yaşlı adamın sesi, küçük çocuğun dikkatini çekti. Anneciğine onun sesinin neden böyle çıktığını sordu. Kadının yüzüne bir keder çöreklendi. Çocuk akıllı bir çocuktu. Üzüntü verici bir durum olduğunu duyumsadı. Annesine tekrar sordu. Kadın, çocuğunun saçlarını okşadı. Ona, yaşlı adamın çok önemli bir hastalık geçirdiğini, bundan dolayı da sesinin biraz değişik çıktığını söyledi. Çocuk bir süre bakışlarını hala kendisini seyretmekte olan iki martıya çevirdi. Martıların da neşelerinin kaçtığını gördü. Küçük martı yavaşça havalandı. Çocuğun omuzuna kondu. Onun kulağına üzülmemesini zira yaşlı adamın kısa süre içinde tamamen iyileşeceğini fısıldadı. Çocuğun yüzünde ilkbahar çiçekleri açmaya başladı. Kendisini izleyen annesinin bakışları arasında, kendinden emin bir şekilde sandalyesinden kalktı. Onların oturdukları masaya yaklaştı. Yumuşacık elleriyle yaşlı adamın beyaz sakalına dokundu;

-Ben sizin iyileşmenizi istiyorum. Ana merak etmeyin iyileşeceksiniz. Martı arkadaşım bana sizin tamamen iyileşeceğinizi söyledi…

Yaşlı adam, ailesi ve çocuğun annesi yaşadıkları bu olay karşısında ne söyleyeceklerini bilemediler,

Adam, göz pınarlarında zapt edemediği yaşların eşliğinde küçük çocuğa sarıldı,

Ona torununa sarıldığı gibi sarılıyordu,

Çocukta ona dedesine sarıldığı gibi,

Yaşlı adamın kızı ve torunu gözyaşlarını tutamadılar,

Bunun içinde bir çaba göstermeyi hiç düşünmediler,

Sevgi dolu çocuğun annesi de onlardan farklı değildi,

Martılar,

Yaşlı adamın masasına misafir oldular,

Küçük martı çocuğun eline kondu,

Çocuk diğer eliyle martı arkadaşının başını okşadı,

Çocuk ve yavru martı evrenin gücünü taşıyorlardı..

***

Yıllar geçti,

İhtiyar adam,

İlerlemiş durumda olmasına karşın kanseri yenmeyi başarmıştı,

O günden sonra çocuk ve yaşlı adam birbirlerini hiç bırakmadılar,

Sık sık ailece görüştüler,

Çocuk büyüdü, Düğün günü geldi çattı,

İhtiyar adam, artık torunu yerine koyduğu genç adamın ve eşinin yanında oldu,

O akşam genç adamın yanında olan sadece ihtiyar adam değildi,

Küçük bir martı geldi, gelin ve damadın masasına kondu,

Gelin ve damat gözlerine inanamadılar,

Küçük martı damadın eline kondu,

Damadın gözleri heyecanla parıldadı,

Bu martı, yıllar öncesindeki o küçük martıydı,

Hiç büyümemişti,

Büyüyen ve hiç bitmeyen tek şey SEVGİ’ydi…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.