İpini koparmış altı köşe gibi gezerken, eski bir dosta rastladım. Özlemle birbirimize sarıldık. “O ağabey, neredesin sen ya? Gel oturalım, anlatalım biraz” dedi. “Olur, anlatalım tabi” dedim.

Kolluk kuvveti olarak görev yapıyor kardeşim, makamına geçtik, oturduk. “Sana kahve söyleyeceğim” dedi. Her ne kadar “ben çaycıyım, çay içerim” desem de beni orta kahveye ikna etti.

Karşılıklı oradan buradan anlatırken; muhabbetin sürüklendiği bir yerde, başından geçen bir olayı anlattı bana… Keyifle dinledim, dinledikçe keyiflendim. Müsaade ederseniz; sizlerle de paylaşmak isterim, paylaşayım.

Kardeşim, görev yerindeyken, araç girişi yasak olan yere arabası ile yanaşmış bir zatı muhterem. Yolu kapatan demir babalar var. Bu babalar kilitli, kilidi açıldığında yerinden çıkartılıyor ve böylece de yol açılmış oluyor.

Babaların önüne yanaşan zatı muhterem, basmış kornaya… Kardeşime, kendini göstermeyi başardıktan sonra, arabanın camından el hareketi ile “gel” işareti yapmış… Kardeşim yaklaşmış zatı muhtereme… “Buyurun beyefendi” demiş. Beyefendi “açsana, alana giriş yapacağım” demiş. Kardeşim de “yasak beyefendi, alana araç alamıyoruz” demiş. Tabi bu cevap hoşuna gitmemiş beyefendinin ve kardeşimize “sen, benim kim olduğumu biliyor musun” diye meşhur repliği söylemiş. Benim kardeşim de hazır cevaptır; anında “Hz. İsa mısınız” diye sormuş beyefendiye… Beyefendi şaşırmış. Onun şaşırmasının üstüne bizim kardeş; “Hz. İsa iseniz hepimiz sizi bekliyorduk, buyurun anlatalım” demiş, “yok Hz. İsa değilseniz, hiç beni meşgul etmeyin, bak biz de görevimizi yapıyoruz, canımız burnumuzda zaten, yasak dediysek yasak, yasağı çiğneyemeyiz de çiğnetemeyiz de” diye eklemiş. Beyefendi kardeşimin hazır cevaplılığı karşısında şaşkına uğrayarak; arabasını geri vitese takmış, geldiği gibi oradan uzaklaşmış, gitmiş.

Anı hoşuma gitti, beni etkiledi de aynı zamanda…

“Hepimiz Hz. İsa’yı bekliyoruz” çok zekice bir cevap…

İşin ilginci doğru da bir cevap sanki…

Allah Allah…

Nasıl oluyor bu iş ya?..

İlk önce Hz. İsa hakkında kısa bir bilgi vereyim. Hz. İsa (MÖ) 4 yılında İsrail'in Beytlehem kentinde doğmuş. 30 yaşında görevine başlamış. Hıristiyanlığın kurucusu olarak kabul edilir. Hz. İsa, görevi boyunca iki önemli özelliğinden bahsetmiş; Tanrı'nın Oğlu ve Mesih olduğunu iddia etmiştir. Bu iddiaları, Yahudi din bilginlerini ve Roma otoritelerini memnun etmemiş, Hz. İsa tutuklanıp dönemin Roma valisi Pilatus tarafından yargılanmış, yargılanma sonucunda ağır bir işkence ve sonrasında çarmıha gerilerek öldürülme cezasına çarptırılmıştır. Hz. İsa öldüğünde 33 yaşındadır. Hıristiyanlar Hz. İsa’nın ölümünden 3 gün sonra dirildiğine inanırlar. Hıristiyanlıkta; Hz. İsa, Peygamberliğinin yanı sıra Tanrı'nın Oğlu ve dünyanın kurtarıcısıdır.

Rivayetlere göre Hz. İsa, ahir zamanda tekrar yeryüzüne inecek ve Ümmet-i Muhammed’den olacaktır.

Evanjelizmin içinde yer alan Dispensalizm inancına göre Mesih’in dünyaya yeniden gelmesi için bazı şartlar vardır.

Bunlar:

  • Yahudilerin Filistin’e geri dönmeleri ve kendilerine ait toprağı olan bir devlet kurmaları,

  • Kudüs’ün başkent yapılması,

  • Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Süleyman tapınağının inşa edilmesi,

  • Tüm insanlara İncil’in vaaz edilmesi,

  • Tribülasyon (Beklenen kargaşa dönemi, Yahudiler ve iman edenlerin eziyet görmesi),

  • Armagedon savaşı,

  • İnananların (Hıristiyanların) semaya yükseltilmesi.

“Şimdi bu şartlardan gerçekleşenler var mı, yok mu” tahlilini size bırakacağım.

Ama olur da bir gün bir yerde size “sen, benim kim olduğumu biliyor musun” diye soran birine, “hayırdır, Hz. İsa mısın” diye sorduğunuzda “evet, ben Hz. İsa’yım” cevabı alırsanız, “sakın şaşırmayın” derim.

Zira kardeşimin dediği gibi hepimiz onu bekliyoruz.

Şimdi yazıyı okuyup, Hıristiyanlık propagandası yapmışsın diyenler olabilir.

E Allah ağız vermiş, ağzı olan konuşacak tabii ki…

Ama bence biraz okuyup, araştırıp konuşursak aslında çok da konuşacak bir şey kalmamış olacaktır. İşte o zaman, aramızda anlaşmak kolay olur.

Anlaşmak derken; herkesle anlaşmak derdimiz her zaman olmuştur ama bizimle anlaşmak istemeyenlerle anlaşmaya da gücümüz yetmez.

Normal bir insandan farklı olarak şahsıma münhasır güçlerim yok…

Çünkü ben ne Mesih, ne Mehdi, ne de Deccal’ım…

Mesih olduğunu, Mehdi olduğunu zaman zaman açıklayanlar olmuştu, olacaktır da...

Ben daha çok, "Deccal’ın kim olduğu"nu merak ediyorum.

Bizden olduğunu söyleyip, Hıristiyanların bu hikâyesinde figüran olan benim için Deccal’dır.

Biraz dikkat ederseniz, Deccal’ın kim olduğunu sizler de kolaylıkla bulabilirsiniz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.