Ayasofya'nın Patrikhane'ye ait bir gayrimenkul olmadığı, doğrudan doğruya Fatih Sultan Mehmet Han'a ait olduğu bilinmelidir. Bu sebeple Patrikhane Ayasofya üzerinde hak iddia edemez. Ayasofya Patrikhane'nin mülkü değildir. Patrikhane'nin Vatikan'a da şirin görünmek adına Ayasofya üzerinde hak iddia etmesi kabul edilemez. Lakin 2008 yılında tarihi bir hata yapılarak Eminönü ile Fatih ilçeleri birleştirildi. Bu Patrikhane ve Aayasofya'nın birleştirilmesi demektir. Vatikan bu konuda çok çaba sarf etti. Vatikan'ın sur içindeki küçük Vatikan projesi ve İstanbul (Kutsal) şehir devleti projesi için Fetö etkin bir şekilde kullanıldı. 2010 İstanbul Avrupa Başkent projesi de bu yüzden çok önemliydi.

Sonrasında VATİKAN'DA Papa I. Francis'in seçilmesi ile yıllardır kavgalı olan Katolik ve Ortodoks'lar birlik oldular. Papa Ortodokslara şirin görünmek için 2015 yılında San Pietro Bazilikası'nda yapılan "Ermeni şehitliğinin 100. yılı için kutsal ayin" adlı törenin açılışında Ermeni cemaatine seslendi. Ve Ortodoks Ermenilerin de dahil olmak üzere aslında orada Katolik ve Ortodoks birlikteliğini 21. y.y'daki Kutsal Gayeleri için yeniden ayağa kaldırmak istedi.

Papa I. Francis ile Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un kucaklaşması da buna işaretti. Maalesef ki bu oyunu o zamanlar bozamadık ama şimdi bu oyunu bozmak ve bu planı yok etmek için Tarihi bir fırsat var elimizde. Önce Eminönü ve Fatih ilçelerinin ayrılması, Ayasofya'nın ibadete açılması ve de Kariye'nin de (Ayasofya kadar önemli bir yerdir) ibadete açılması büyük önem taşımaktadır. Ayasofya ve Ley hattı mevzusunu daha önce ki Ayasofya yazımda yazmış ve anlatmıştım. Dolayısı ile bu hususta ayrıca Ayasofya olayının ne kadar önemli olduğunu ve Siyaset üstü bir mesele olduğunu bizlere göstermektedir...

Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir konu da Ayasofya’ya İbadethane statüsü haline getirme hususudur. Çünkü eğer böyle olduğu takdirde İbadethane statüsünün tam adı konulmazsa (Camii olarak) bunu bahane edip kullanarak burayı bir kilise olarak da belli bölgelerini de bölmek suretiyle gösterme çabası içinde, Vatikan’ın Dinlerarası Diyalog projesine hizmet etmek için pusuda bekleyenler de olacaktır. Bu hususa çok dikkat edilmeli ve ona göre yasaları ayarlamak ve önlemleri muallakta değil keskin bir şekilde almak gerekmektedir. Müzeden direk Camii’ye dönüşmesi konusunda keskin söylem ve eylemler içinde hareket etmekte fayda vardır. Zaten içimizdeki Vatikan artıkları Ayasofya gündeminde yaptıkları aykırı açıklamalarıyla kendilerini az çok belli ediyor. Türkiye asla ve asla Vatikan’ın bazı ince tuzaklarına pirim vermeyecektir ve buna inancım tam! Lakin kelime ve statü oyunları konusunda da uyanık olmak şarttır. Ayasofya’daki manevi boyut yeniden Camii olarak açıldığında ve ibadet edildiğinde o zaman daha iyi anlaşılacaktır. Bu hususta müspet adımların atılması dünyaya karşı bazı konularda büyük cevap niteliği taşımaktadır.

Not: Tarihte bazı önemli olayların Kronolojisi asla tesadüf değildir. Ayasofya için de Danıştay'ın karar vereceği 2 Temmuz tarihi önemlidir. 2 Temmuz'da Yunanistan bize savaş açmıştı. Ve bugün iş dolaylı yönden cevap verme ve rest çekme adına önem arz etmektedir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.