Fransız düşünürü ve ünlü matematikçi Blais Pascal (1623-1662), Düşünceler adlı eserinde o günkü Fransa’nın kaos ortamından ilham alarak şöyle bir genel kanıya varır:

“Kralların gücü, akla ama daha ziyade halkın çılgınlığına dayanır. Dünyadaki en büyük ve en mühim husus, temelinde yer alan insanî zaaflardır. Bu temel, hayranlık uyandıracak derecede sağlamdır; zira insanın zayıf bir varlık olmasından daha sağlam bir hakikat da yoktur.”

Fransız halkı zamanla Pascal’ın bu karamsar düşüncesini aşmayı başardı. Özgüven geliştirdikçe sonuç aldı. Nitekim Fransa, günümüzde dünyanın önde gelen lider ülkelerinden biri. Pascal’dan birkaç on yıl öncesine kadar Fransa’yı Habsburglardan kurtaran Osmanlı devleti, ölümünden 150 yıl kadar sonra Pascal’ın düşüncesini adeta doğrulama görevini üslendi. Bir zamanlar Fransa’nın sosyal durumunu ifade eden “çürük zemin” Osmanlı başkentine taşındı.

New York Herald gazetesi İstanbul muhabiri Sidney Whitman, haber ve makalelerinde Türklere karşı adil davrandığı için Sultan Hamid’in dostluğunu kazanmış olan bir İngiliz gazeteciydi. Malum! Sultan tahttan indirildikten ve birkaç yıl Selânik’te bir köşke kapatıldıktan sonra Selanik’in Yunanlıların eline geçmesi üzerine getirilip Beylerbeyi Sarayı’na kapatıldı. Whitman, gazetesine bu olayla ilgili yazdığı bir yorumunda Sultan Abdülhamid’in bu duruma nasıl düştüğünü anlatmaya çalışırken Amerikan halkına bakınız neler diyor(*):

“Sarayında toplanan makbul bildiği adamlardan oluşan çete, kendisini ve devlet hazinesini soyup soğana çevirmeyi bir gün bile ihmal etmedi… Yaklaşık dört bin parazit, cebinden beslenmek suretiyle her geçen gün biraz daha mali kaynakları tüketiyor ve ihsanlarını ne kadar bol keseden dağıtırsa, sonunda kendisini de yutacak olan nankörlük bataklığı da bir o kadar derinleşiyordu.”

Ve ekliyor:

“Abdülhamid’in kariyeri, fazlaca dikkat çekmese de 3. Napolyon’unkiyle büyük paralellikler göstermekte ve bütün bunlar, anlamayı arzu edenler için faydalı bir ders niteliği de taşımaktadır. Abdülhamid de, tüm gücü kendinde toplamak istemiş ve sonunda her şey ellerinin arasından kayıp gitmiştir.”

Bu sözler Whitman’ın, aleyhinde doğrudan suçlamada bulunma durumuna düşmeden ifade etmeye çalıştığı bazıları dolambaçlı ifadeler. Ama anlamakta zorluk yok. Bu satırları okuduğumuzda aklıma, ya dört bin parazit değil de dört milyon parazitbesleyerek iktidarını ayakta tutmaya çalışanlar geldi. Tarihsel olgulara bir güncel paralel de ben çıkayım dedim ama siz okuyucularıma sormadan edemedim.

Ne dersiniz?

Filozof Pascal ile gazeteci Whitman’ın sözleri bir araya getirildiğinde nasıl bir tarih dersi çıkıyor sizce?

Ve, bu ders en fazla kime lazım?..

.

(*) Sidney Whitman, Sultan Abdülhamid Döneminde Bir İngiliz Gazetecinin Hatıraları, sayfa 162-168

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.