İnsan vücudu, ortalama 100 trilyon hücreden oluşan ve üzerinde çok fazla sayıda, çeşitli mikro yaratığın yaşadığı apayrı bir dünya gibidir. Her bir “İnsan vücudundaki hayatın zenginliği, çeşitliliği, yeryüzünde ki, yer altında ki ve tüm okyanuslardaki hayatın zenginliği ve çeşitliliği” kadardır.

Vücudumuzda ki dokuları, organları, sistemleri hücreler oluşturur. Bağışıklık sistemi, dolaşım sistemi, lenf sistemi, sinir sistemi, solunum sistemi, kas sistemi, iskelet sistemi, sindirim sistemi ve tüm organlarımız “Son hücrelerine kadar” çok sıkı bir ilişki içerisinde, göremediğimiz trilyonlarca misafirle birlikte uyum içerisinde yaşayarak, “Makro ve mikro yaşam eko sistemini oluştururlar”.

Ancak bu ilişki tamamlayıcı (simbiyotik) bir ilişki türüdür. “Hiç biri, diğeri olmadan, sağlıklı bir şekilde varlığını sürdüremez. Bu mikro organizmalar olmadan insan varlığı devam edemez”.

Vücudumuzdaki tüm hücreler hem bağımsız hem de bir biri ile irtibatlı, koordineli ve uyumlu bir şekilde çalışır. Belli bir program içerisinde, sürekli ölüp ölüp, dirilerek organlarımızı ve bedenimizi yenileyerek canlı kalmasını sağlar.

Ancak bu görevlerini, sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmeleri için mutlak surette gerekli olan vitaminler, mineraller, elementler, iz elementler, hormonlar, enzimler, amino asitler, yağ asitleri ve benzerlerinin eksiksiz temin edilmeleri yanında, her türlü toksinden ve enfeksiyonlardan da uzak kalmaları gerekir.

Dr. Otto Heinrich Warburg 1931 yılında “istisnasız tüm kanser türlerinin” iki temel şartı olan “Asidoz de hipoksi” ile tanımlanabileceğini bularak Nobel Tıp Ödülünü almıştır. Dr. Otto Heinrich Warburg’un araştırmaları bilimsel olarak göstermiştirki, “kanser hücreleri de (mikroplar gibi) içinde hızla çoğalabilecekleri oksijensiz ve toksik ortamlara ihtiyaç duymaktadırlar.”

Kanser hücrelerinin rahatça çoğalabilmeleri için gerekli ortamın sağlanması, diğer bir deyişle hücrelerimizin sağlıklı mı, yoksa sağlıksız mı olacağı ise; bizim günlük tercihlerimiz, yememiz gerekirken yemediklerimiz, yemememiz gerekirken yediklerimiz, çevremizdeki toksin kaynakları, soluduğumuz hava kalitesi, günlük alışkanlıklarımız, fiziksel hareketlerimiz, başkalarına karşı davranışlarımız, duygularımız, düşüncelerimiz, sosyal ya da psikolojik durumumuzla son derce ilişkilidir.

Yani en hafifinden, en ölümcül olanına kadar tüm hastalıklarda olduğu gibi, “Kanser çeşitleri (türleri) de hücrelerimizde başlar ve nedenleri de diğer hastalık nedenleri ile tamammen aynıdır.

Yani;

-Bağışıklık sistemimizin her hangi bir nedenle zayıflaması,  

-Yaptığımız beslenme hataları sonucu ortaya çıkan mikro gıda yetersizliği,  

-Vücudumuzda oluşan ve dışardan aldığımız toksinler,  

-Enfeksiyonlar veya kronik inflamasyon,  

Diğer hastalıkların olduğu gibi, kenserin de kesin sebebidir.

Bu nedenle diyorumki;

“Kanserden korkmak yerine, nedenlerini ortadan kaldırarak kanser olmayın…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.