Günlük koşuşturma içinde ihmal ettiğimiz, ertelediğimiz ne çok şeyler var.

Kendimize, yakınlarımıza, sevdiklerimize dair.

“Öncelik” sırasına göre yer verdiğimiz ya da öncelikleri şaşırıp “seçenek” olarak sıraladığımız.. Hem de pek çok şeyler var.

Hayatta hep yanımızda olan ya da olacaklar önceliğimiz olması gerekirken, en son sıraya atmamız bir anlamda o kişileri incitmektir..

Bir çoğumuz, hatta hepimiz bunaldık, bu Corona virüsünden ve belli yaş üstü kişilerin evde hapsoluşundan..

Evden çıkamayan ve dediğim gibi virüs korkusundan bunalan yaşlı bir komşu teyze var. Kibar, naif ve biraz da konuşkan bir teyze.

Canı sıkıldıkça bana telefon eder; günlük konulardan, gurbetteki çocuklarından, yeni rahmetli olan eşinden başlar, taaa ki evliliğinin ilk yıllarına kadar geriye giderek anlatır. Ben de onun yalnız oluşuna ve konuşma ihtiyacına saygı duyarak nezaketen dinlerim.

Her defasında sanki aylardır beni görmemişçesine en başından sorular ve yine aynı hikayeleri anlatması.. Çoğu zaman anlatacaklarını da biliyorum fakat kesinlikle kendisine hissettirmiyorum. Büyük bir sabırla ilk kez dinliyormuşum gibi mimik ve jestlerle katılıyorum, sırf incinmesin diye..

Ancak şu son zamanlarda görüşmelerimiz günaşırı olmaya başladı ve (laf aramızda) bu diyalogtan sanki bunalmaya da başladım.

- Teyzeciğim ben çalışıyorum, haftanın belli günleri işe gidiyorum, gazetede köşe yazıyorum, aileme ve arkadaşlarıma zaman ayırıyorum. Bu defa sohbete devam edemiyeceğim.. Desem de, yooook hiç anlamıyor sanki..

- Heeey kime diyorum teyzee.. diye seslenemiyorum da tabi ki ..

(Espri bir yana),

Ben “işim var” deyip özürle telefonu kapattığımda veya kahve davetini reddettiğimde küsüyor da..

“Keşke uzun sürse şu küsmesi” de diyorum bazen..  

Nerdeee... Ertesi güne kadar küskünlük falan kalmıyor.

Geçtiğimiz gün beni kahve içmeye çağırdı.

Ben de yine incitmeyecek bir tarz ve ses tonuyla,

- Teyzeciğim benim önceliklerim var, ne olur kusura bakma, her aradığınızda size zaman ayıramayacağım. Sizi seviyorum tamam da, sürekli zaman ayırmamı istiyorsunuz.. dedim.

Ve bir cevap verdi ki şoklandım adeta;

- Önceliğin ben olmalıyım..

Sustum şaşkınlıkla, beni öz kızı gibi yakın bulup, kapris dahi yapabilen bu teyzeye ne diyebilirdim ki?

İç sesimle şunu mırıldandım yine kendi kendime, "Teyzem sana da yüz vermeye gelmiyor.."

İşte bu kadıncağızın tam da o vurgusuna takıldım ve bahsettiğim “öncelik” konusunu düşünüyorum. Bir an, onu bu kadar ihmal eden çocukları geçti gözümün önünden.. Aslında hazin olan bu espriyi, sizlerle de paylaşmak istedim.

Teyzemizin ve (var olduğunu bildiğim) evlatlarının önceliği “birbirleri” olmalı. Bu hepimiz için geçerli sanıyorum; hayatımızdaki “önceliklerimiz” mutlaka ki “hep yanımızda olan ya da olacaklar” olmalı. Ebeveyn, eş, kardeş ve çocuklar gibi..

Zaman akıp gidiyor ve umarım bizler de, bize değer veren kişiler için daima “seçenek” değil “öncelik” oluruz..

Sağlıkla, saygıyla, sevgiyle kalın..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.