Türkiye’nin önünde, hem içte hem dışta çok önemli meseleler ve bunların üstesinden gelebilmesi için her çevrenin katkısıyla oluşacak ortak aklı kullanması zorunluluğu var.

Türkiye’ye yönelik yaptırım tasarısı ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi’nde geçerken, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıyan tasarı Temsilciler Meclisi’nden sonra Senatoda da kabul edildi. Sözde soykırım kararına Türkiye’de, HDP dışındaki her kesimden büyük tepki geldi.

***

TBMM Genel Kurulu’nda başlayan bütçe görüşmelerinde, sadece bütçe teklifi değil, yurt içi ve yurt dışındaki birçok gündem maddesi de tartışılıyor. Zaman zaman sertleşen tartışmaların yumruklaşmaya dönüşmesi zorlukla önleniyor. Genel Kuruldaki bütçe görüşmeleri bu hafta da devam edecek ve Cuma günü tümü üzerinde yapılacak son konuşmalarla noktalanacak.

Mecliste bu hengame sırasında ‘Arabuluculuk Sınavı’na giren 200 milletvekilinden hiçbirinin başarı sağlayamaması bu vekilleri üzerken kamuoyunda ise espri konusu oldu.

***

Türkiye ile Libya Arasında Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi Mecliste kabul edildi ve yürürlüğe girdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Aralık Pazar günü akşamı katıldığı bazı televizyonların ortak canlı yayın programında, Libya askeri işbirliğinin ayrıntılarına yer veren ikinci mutabakat zaptının da TBMM Başkanlığı’na sunulduğunu anımsatıyor şöyle devam ediyordu:

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj’la, Savunma Bakanımız ile üçlü olarak görüşme gerçekleştirdik. Sarraj oranın meşru başbakanı. (General) Hafter sadece illegal bir kişi. Uluslararası bu noktada mutabakat karşılığı olan kişi Sarraj’dır… Son NATO zirvesinde Miçotakis ve (Yunan) heyetiyle yaptığımız görüşmede kendilerine söyledik. Onlar hala belli beklentiler içerisinde. Dayatılmaya çalışılan planlar var burada. Daha da ileri gideceğim; burada Sevr’in tersyüz edilmesi var. Libya’ya asker gönderimi konusunda ise, böyle bir davet ve talep gelecek olursa nasıl bir inisiyatif üstleneceğimize dair ülkemiz bunun kararını verecektir. Uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli adımları atarız.”

***

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, uzun süredir beklenen partisinin adının ‘Gelecek Partisi’ olduğunu açıklıyor, düzenlediği tanıtım toplantısında partisinin ilkelerini kamuoyuna sunuyordu.

AKP’de ise Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi ile Ali Babacan’ın önümüzdeki günlerde kuracağı partinin AK Parti’yi nasıl etkileyeceği tartışılıyordu. Parti kurmayları, İstanbul seçimlerinin ardından atılması gereken adımların Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletildiğine dikkat çekerek, şu uyarıda bulunuyordu:

Bazı konular var, bunların çözüme kavuşturulması gerekiyor. Partililere tekrar güven verilmesi, adam ve akraba kayırmacılığı, parti içinde ekipleşme ve gruplaşmalara son verilmesi çok önemli. Erdoğan’ın bunlarla ilgili bir karar vermesi gerekiyor. Eğer gereken adımları atarsa parti 10 yıl daha sorunsuz iktidarda kalır ama gerekenler yapılmazsa duvara toslar, tekrarlanan İstanbul seçimindeki gibi öyle bakar kalırız.”

***

Ekonomide haftanın öne çıkan başlıklarını; devam eden asgari ücret görüşmeleri, metal işkolunda toplu sözleşme görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması ve Merkez Bankası’nın politika faizini 2 tam puan indirerek yüzde 12’ye çekmesi oluşturuyordu.

Yaklaşık 7 milyon işçiyi ilgilendiren asgari ücret görüşmelerinin üçüncü Salı günü (17 Aralık’ta), sonuncusu ise önümüzdeki hafta gerçekleştiriliyor. Görüşmeler sürerken emekçi kesimden 2 bin 578 liradan, 3 bin 200 liraya kadar taleplerin dile getirildiği asgari ücret için işverenin düşündüğü oran ise yüzde 10-15 olarak basına yansıyor.

Uzmanlar, Türkiye’de asgari ücretin tespitinde işçinin ailesinin göz ardı edildiğini, uluslararası standartlara uyulmadığını, Birleşmiş Milletler, ILO ve Avrupa Konseyi standartlarının dikkate alınmadığını söylüyor. 

***

CHP’li eski milletvekili Hüsnü Bozkurt ise bir başka konuya dikkat çekiyor:

5.5 milyon nüfuslu, kişi başına ulusal geliri 50 bin dolar olan Finlandiya, 5 partili yeni koalisyon hükümeti kurdu. Biri 55, diğerleri 32-34 yaşındaki 5 lider de kadın. (Başbakan Sanna Mirella Marin, Finlandiya Sosyal Demokrat Partisi'nden. 1985 doğumlu yani 34 yaşında.) Her gün (en az) bir kadın cinayeti işlenen ülkemizin AKP’li Cumhurbaşkanı ise bu ülke için battı diyor. Biraz da biz batsak mı?”

Kerem Congar da, Atatürk'ün etkilenip okul müfredatına koydurduğu Finlandiya'nın başarı hikayesini şöyle özetliyor:

‘İsveç, Norveç, Finlandiya, İzlanda ve Danimarka gibi İskandinav ülkeleri dünyada refah seviyesinin en yüksek olduğu devletlerin başında geliyor.

Bu ülkelerden Finlandiya, geçtiğimiz yüzyılda yokluk, açlık ve fakirliğin pençesinde kıvranırken, milli bir seferberlikle 50-60 yıl gibi kısa bir süre zarfında bölgesinin ve dünyanın siyasi ve ekonomik açıdan ileri gelen devletleri arasına girdi.

Peki Finlerin dahi kendi vatanlarına ‘bataklıklar ülkesi’ anlamına gelen Suomi dediği Finlandiya nasıl oldu da yoksulluk ve cahilliğin pençesinde kıvranırken, dünyanın takdir ettiği modern ve zengin bir ülke haline geldi?

Uzun yıllar Finlandiya'da kalan ve bu ülkedeki gelişimi gözlemleyen Rus yazar Grigoriy Petrov, ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ adlı kitabında, Johan Wilhelm Snelman adlı bir Fin aydınının birkaç idealist öğretmen, din adamı, avukat ve memurla koca bir ülkeyi nasıl eğitim seferberliğine soktuğuna yer veriyor.

Bir süre İsveç ve Almanya'da yaşadıktan sonra 1943 yılında Helsinki'ye geri dönen Snelman ve arkadaşları, halka, nasıl çalışması gerektiğini, fakir de olsalar sağlıklı bir hayatı nasıl şekillendirebileceklerini, mutlu bir aile kurmanın yollarını, halkı düzene, dakikliğe ve disipline nasıl alışabileceklerini anlatıyor.

Snelman'a bu uyanış konusunda yardım eden iki önemli isim bulunuyordu. Bunlardan ilki doktor olan ancak hayatını Fin dili ve kültürüne adayan Elias Lönnrot'tu. Milli uyanışa Snelman ve Lönnrot ile birlikte katkı sağlayan bir diğer önemli isim ise Şair Johan Ludvig Runeberg'di.

Snelman, Lönnrot ve Runeberg önderliğindeki birçok aydın kişi, Finlandiya'nın ulusal kalkınmasını amaçlayan düşüncelerini hayata geçirmek amacıyla 1930'lu yıllarda birçok yetenekli genç bilim adamının üyesi olduğu "Cumartesi Derneği" adlı bir oluşum başlattı. Bu siyaset, kültür ve edebiyat üzerine tartışmalar yapılırken, somut fikirler de ortaya atılmakta ve bunların bazıları hayata geçirilmekteydi.

Bu doğrultuda Helsinki Lisesi kurulurken, bu eğitim kurumunda yeni eğitim ve öğretim yöntemleri uygulanmaya başlandı. Burada yapılan çalışmalar, ilerleyen dönemlerde gerçekleştirilen okul reformunun temelini oluşturdu. Finlandiya'da başlayan bu eğitim seferberliği üzerinden 20-25 sene sonra 1870'li yıllara gelindiğinde ziraat, sanayi ve özellikle de orman ürünleri tedariki gibi faaliyet alanlarında yaşanan görülmemiş büyüme ülkenin ekonomik kalkınmasının da temeli oldu.

Petrov'un Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı Türkçe'ye ilk olarak 1928 yılında Bulgarcadan çevrildi. O yıllarda köklü bir değişimden geçen Türkiye'de Mustafa Kemal Atatürk'ün bu kitabı nereden eline geçirip okuduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak Petrov'un kitabından etkilenen Atatürk, tüm okul müfredatlarına dahil edilmesini emretmişti.

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.