Yaratılmışlık ismiyle zikrettiğimiz, kendimiz de dâhil bilip, işitip, gördüğümüz her şeydir. İçerisinde sayısızca galaksi, her galakside sayısızca yıldız sistemi, her yıldız sisteminde var olan gezegenler, göktaşları ve içinde var olan sayısız maden, bitki, hayvan ve bizlerin olduğu dünya da dâhil tüm evren yaratılmışlığımızdır!

Önce kendimizi sonra evreni incelediğimizde karşımıza bilinçli bir aklın ürünü olduğu çıkar. Bu kadar düzenli ve işlevsel olup birbirleriyle bağlantılı olanın varlığı ancak bilinçli aklın ürünüdür. Bir insanın bilinçli aklıyla tasarlayarak yapmış olduğu en küçük şey bile kendiliğinden olamıyor ve bu şey kendisini ancak bilinçli bir aklın yapabileceğini ispat ediyorken, insanın ve evrenin varlığının kendiliğinden oluşması fikri gerçek olamayacak kadar suni ve bir gaye için türetilmiş iddiadır. Güneş balçıkla sıvanmaz ama çamur at izi kalsın mantığı geçerlidir plan dahilinde Yaratanın kaldırıldığı bilinçlerde. Araştırmacılar, yaptıkları aramalar sonucunda toprağın içinde ham maddesi taş olan ucu sivri arkaya doğru genişleyen toplam uzunluğu beş santim olan bir nesne bulduklarında ne diyorlar? Bu taş zamanla çeşitli sebeplerden dolayı kendiliğinden oluşmuş bir nesne mi, yoksa bu ok ucu bize gösteriyor ki günümüzden çok çok uzun yıllar önce burada insanlar yaşamış ve avlanmak için mi bunu yapmışlar?

Buldukları nesneye bakıp nereden görüyorlar nesnenin bilinçli bir akıl tarafından yapıldığını?

Buldukları nesne ne kadar basit bir şekilde taştan da olsa kendiliğinden mevcut haline gelemeyeceği, ancak bilinçli bir aklın yapabileceği gerçeğinden! Taştan yapılma basit bir ok ucunun bile kendiliğinden yapılamayacağı gerçeği, o ok ucunu yapan ve yapıldığı taş da dâhil tüm evrenin bir yaratıcı tarafından yaratıldığını ispat etmektedir. Mesela, insanlık dünya dışında bir gezegene gitse ve orada inceleme yaparken duvarlara çizilmiş resimler görseler, burada taştan duvarlar var, ortamın içinde değişik renklerde boya yerine geçecek neşeneler var, rüzgâr var ve bu resimler kendiliğinden oluşmuş mu derler, burada bir zamanlar bilinçli akıl sahipleri yaşamış mı?

İşte, yaratılmışlık zikredildiğinde aynı anda da yaratan zikredilmiş olur. Yaratılmışlığın varlığının, yaratan Allah tarafından var olduğunu anladığımız an, anlamamız gereken ikinci bir kutsî değer de ortaya çıkmaktadır. Cenab-ı Allah, varlığı sırf tevhit olan ve Kendisinde ikincillik bulunmayandır yani Allah’ta iki yoktur. Bu gerçeği her yaratılanın kendisine ait tekliğinden görebiliriz. Bilgisayarlı bir talaşlı imalat tezgahında üreteceğiniz bir parçanın aynısından iki tane üretseniz de asla aynısı olamaz çünkü Allah’ta iki yoktur. Allah yarattığını, zati ilmiyesinde bilgi olarak bulunanı vücutlandırarak yarattığından, yaratılanın ikincil olması da söz konusu değildir. Çokluk dediğimiz yaratılmışlık, Allah’ın zatında mevcut bulunan sonsuz sıfatlarının zahirliğidir. Sıfatın, zattan yine zata zahir edilişi, sıfatı gayrılık anlamında ikinci bir varlık yapamaz. Cenab-ı Allah, Bakara suresi 117. Ayeti kerimede,

Allah, gökleri ve yeri eşsiz, örneksiz ve ilk olarak yaratandır. Bir işin olmasını istediği zaman, o şeye sadece “Ol!” der. O, hemen olur.

buyurarak, yaratılmanın nasıl gerçekleştiği ve ne olduğunu anlatmaktadır akleden insanlara. Bizler yaratılmanın ne olduğunu anlamak yani ayeti kerimede vurgulananı görebilmek için ayete şartsız bakmalıyız. Kendimizle kıyaslayarak anlamlandırdığımız yaratılma, var olandan, var olup henüz zahire gelmemiş olanı zahire getirişimiz şeklindedir ki zan perdesidir, yaratılmış olanla yaratılmayı kıyaslayarak yapılan hatalı yorumdur. Allah’ın yaratmasını, bir zanaatkârın killi toprağı alıp, eliyle de şekillendirerek çömlek yapması gibi anlıyorsak asla gerçeği algılayamayız. Toprak var, su var, zanaatkâr var ve yapabilme bilgisi var. Bu sebeple zanaatkâr var olanlarla var olanı görülür hale getirmiş olur, yaratmış olmaz. Allah’ın yaratmasını anlayabilmek için duruma şu gözle bakmalıyız! Toprak yok, su yok, yaratan Allah’ın Kendisi var başka hiçbir şey yok! Cenab-ı Resulullah efendimize sordular,

  • Ya Resulullah! Allah âlemleri yaratmadan önce ne hal üzerineydi?
  • Ne altında hava vardı ne de üstünde! Allah vardı, Allah’la birlikte hiçbir şey yoktu!

cevabını verdi. Evet, yaratılma gerçekleşmeden evvel Allah ile birlikte mümkün olan mutlak yokluk halini anlamalıyız. Varlığın var oluşu da yok oluşu da Allah ile birlikte mümkündür. Allah, var olan bir şeyle, var olan bir şeyi örnek alarak, var olan bir ortamda görülür kılmamıştır. Kendisini bildiği bilgiyi vücutlandırmıştır. Bu sebeple varlık âleminde var olan her şey, isimler, suretler, sıfatlar, vücutlar, fiiller, bilgiler, düşünceler, hayâller, istekler dâhil tümü yaratılmışlık olup, Allah’ın bilinme isteği keyfiyetince bilinirliğe çıkışıdır. Ayeti kerimede, “Allah, gökleri ve yeri eşsiz, örneksiz ve ilk olarak yaratandır” denilerek işaret edilen gerçeklik burasıdır. Gökler ve yer yani yaratılmış olan tümlük, eşsizdir çünkü Allah bir olduğundan hiçbir yaratılan bir diğerinin aynısı değildir ve her an geçen zaman diliminde bir önceki de olamaz çünkü eşsizdir. Örneksizdir çünkü yaratılan Yaratanın yaratması olup, Yaratan daha önce var olanla, var olana göre yaratmamış, yaratılmışlığa çıkmıştır ve yaratılan ilk olarak yaratılmıştır.

Ayetin devamında, “Bir işin olmasını istediği zaman, o şeye sadece “Ol!” der. O, hemen olur” denilerek işaret edilen ise, yaratılmanın kendiliğinden ve yaratan Allah için mecburiyet olmayıp tamamen Allah’ın isteğine bağlı olduğu vurgulanırken, yaratması için sadece “Ol!” demesinin yeterli olduğuna dikkat çekilmektedir. Oluşum, Allah’ın “Ol!” emrine tâbî olarak gerçekleşir. Allah, “Ol!” demeden hiçbir oluşumun kendiliğinden olamayacağı beyan edilmektedir ve Allah, yaratılmışlığı Yaratmış ve kendi haline bırakmış olmadığından dolayı her an gerçekleşen her olgu, bizim zaman algımıza göre Allah’ın yaratmaya devam edişidir. Allah, Kendisindeki bilinirlik bilgisini, her an bir oluşumun gerçekleşmesiyle bilinir kılmaktadır. Bizler, kendimiz de dâhil neyi biliyorsak bildiğimiz yaratılan olmasıyla Allah’ın bilinirliğidir. Her isim, her fiil, her sıfat, her vücut Allah’ın yaratması olmasıyla fiil tecellisidir. Bu gerçekler ışığında ortaya çıkan sonuç, Allah’a kulluk bizzat yaşamın içinde yer alarak hizmetle mümkündür. Himmet yani iman ehli olmak, hizmetin yani yaşamın içinde insanca yer alarak keşif üzerine olmanın içindedir.

Bizler, Allah’a inanıp kulu olmak istiyorsak, Allah’ın Cemalini görmeyi yani Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğine şahitlerden olmayı, öldükten sonraya bırakmadan, yaratılan her zerrede ve yaratılmışlığın bütünlüğünde başarmalıyız. Yaratılmışlık, Allah’ın ilahlık tecellisidir. Kendimiz de dâhil tüm yaratılanlarda, Allah’ın ilahlığına şehadetle yaşamalıyız. Bakılan yaratılmışlıkta şahit olunan Allah değilse, görüşümüz henüz kulluk görüşü değil mahlûk görüşüdür!

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Youtube: Özkan Günal

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ayşe aydın 6 yıl önce

S.A. saygıdeğer Hocam, kabir azabı var mı? Varsa ne şekildedir. Cevabınızı burdan bekleyeceğm. Zamet olacak. Keşke bir yazı yayınlasanız. sağolunuz.

Misafir Avatar
Özkan Günal 6 yıl önce @ayşe aydın

Sorduğunuz sorunun cevabı fıkıh konusu olduğu için bu soruyu fıkıh alimlerine sormak daha uygun olacaktır. Lakin sizin vesilenizle kabir ve kabir azabı konusunun insanınyaşarken kendi bilincindeki karşılığını bir sonraki yazımızda yazmaya gayret edelim. Saygılarımla.

Beğenmedim! (0)
Avatar
Selami 6 yıl önce

Ve bir dünya dolusu mahlukatın içerisindeyiz.

Avatar
Hidayet Demir 5 yıl önce

Yazdıklarınızdan çok bilgi sahibi oluyorum. Hakkınızı helal edin, teşekkür ederim.

Avatar
ayşe aydın 5 yıl önce

sagolun Hocam.