Sevgili dostlar malum Ayasofya’nın Cami yapılması kararı bizler için çok önemlidir. Bu önem ise sadece Ayasofya’nın İstanbul’un Fethinin mirası değil, aynı zamanda Roma İmparatorluğu zamanında İstanbul’a yerleştirilen 15 Tılsım’ın da içinde yer almasıdır. Ayasofya’nın dünyanın en önemli Ley hatlarının en kuvvetli olan kısmına inşa edilmesi hususu da ayrı bir önem teşkil etmektedir. Zira bu Ley hattı yani enerji hattına daha önceki Ayasofya yazımda değinmiştim...

İstanbul Ayasofya Müzesi E-BiletAyasofya’nın açılması ile birlikte Bâtıni ve Zahiri manada bazı Sırların açılmasının da zamanı gelmiştir. Umarım ki yakın dönemde bu Sırlar ile ilgili önemli değişimler ve gelişmeler olacaktır. Ayasofya’nın ve hatta İstanbul şehrinin manevi alemdeki metafizik boyutu çok önemlidir.

Antik dönemde Dünyanın merkezi Doğu Roma'nın da sıfır noktası olarak kabul edilmekteydi. Ayasofya'dan Beyazıt'a giden yolun sağında, tam köşede yer alan ve bugün neredeyse doğru düzgün fark edilmeyen "Milyon Taşı" ise bu merkezin sıfır noktasıydı. Aynı zamanda “Tüm yollar Roma'ya çıkar” sözünün de kaynağıdır bu husus. Böyle bir yerin ve merkezin de dünyadaki önemi çok büyüktür.

Dünyanın merkezini ve buradan yayılacak enerjiyi de etkilemek adına Roma döneminde İstanbul’a 15 Tılsım yerleştirilmiştir. Örneğin Çemberlitaş bu tılsımlardan biri olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra Yerebatan Sarnıcında yer alan Medusa Heykeli de bu tılsımlardan biri olarak bilinmektedir. Yine kısaca örnek verecek olursak Arkadius Sütunu da bu bağlamda önemlidir. Bugün Cerrahpaşa’da bulunan bu sütun Evliya Çelebi’nin de "Seyahatname" adlı eserine konu olmuştur. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre sütunun üstünde yer alan Peri yüzlü heykel, İstanbul’un felaket zamanlarında çeşitli çığlıklar ile haberci görevi görmektedir. İstanbul’daki 14. ve en önemli tılsımının bulunduğu bir başka yer de Ayasofya’nın içinde yer alan ve üzerinde dört büyük meleğin tasvir edildiği dört sütunlu anıttır. Bu inanca göre: Cebrail kanat çırpınca Doğu’da bolluk ve bereket, İsrafil kanat çırpınca Batı’da kıtlık yaşanırmış. Mikail kanat çırpınca Kuzey’den bir Kahraman çıkar, Azrail kanat çırptığında ise tüm dünyada Veba salgını olurmuş. Bütün bu hususların ilginç bir yanı ise yapılan tüm bu Tılsımlar Dünya üzerinde yer alan Ley hatları üzerine yapılmıştır. Dolayısı ile dünyanın önemli noktalarında ki mühim eserler bu hatlar üzerine yapılmıştır.

Ayasofya için asıl önemli hususlardan biri de şudur; Biliyorsunuz ki dünyanın çeşitli yerlerinde bazı Obeliskler yani Dikilitaşlar yer almaktadır. Dikilitaşlar yeryüzünde anıt taşlar vs. olarak geçse de, aslında Şeytan’ın simgelerinden biridir. Eski Mısır’dan beri gelen bir husustur bu Dikilitaş mevzusu… Aynı zamanda Şeytan’ın dikilitaşın içinde var olduğuna inanılırdı. Dikilitaşlar Şeytan’ın yeryüzündeki mühürleri olarak da bilinir. Bu Obeliskler Deccal çıktığında "ayin yeri" yani bir toplanma yeri olacaktır. Hatta Kâbe yakınında Hacılarımız Şeytan taşlamaktadır. Baktığımız zaman taşlanan o taş yine Şeytanın mührü olarak bilinen Dikilitaşlardır. Bu bağlamda Obelisklerin önemi büyüktür.

Aslında bu Dikilitaşlar üzerinde yer alan sembol ve işaretler bir nevi güçlü Tılsımların olmasına da olanak sağlıyordu. Romalılar dikilitaşlara büyük bir ilgi duymuşlardır. Bu yüzdendir ki İstanbul’a eski dünyanın merkezi olarak geçen Sultanahmet meydanına da güçlü bir Tılsım içeren meşhur bir Dikilitaş diktirmiştir. Bu Roma döneminde İstanbul’a inşa edilen en güçlü Tılsımlardan biriydi. Doğu İmparatoru Theodosius 390 yılında Mısır’dan bir dikilitaş getirtmiş ve özel bir temel üzerine hipodrom bölgesi olarak bilinen bugün ki Sultanahmet meydanına diktirmiştir. Aslında İmparator Theodosius dünyanın merkezi olan Konstantinopolis yani İstanbul şehrine, enerjiyi elinde bulundurmak ve yönlendirmek adına eski bir Pagan rahibin yönlendirmesi ile güçlü bir Tılsım içeren bu taşı Mısır’dan özellikle getirtmişti. Nitekim bu Taşın bulunduğu yerin altında ve yakının da Hristiyan gibi görünen "Paganlar" tarafından ve "Şeytanın uşakları" tarafından gizli Tılsım ayinleri yapılmaktaydı. Böylece burada bütün bu ortam ve materyaller sayesinde çok güçlü büyü ve Tılsımlar yapabilmekteydiler… Hatta Sultanahmet’teki bu Dikilitaş’ın Kuzey yönüne bakan tarafında diğer yönlerinde olmayan bir sembol bir işaret vardır. Değerli okurlarımız bu figüre dikkatli bakınca Baphomet figürünü göreceklerdir. Baphomet ise; 14. yüzyıl başlarında Katolik Kilisesi tarafından aforoz edilen Tapınak Şövalyeleri'nin taptığı iddia edilen şeytanî bir figürdür.

Değerli dostlar, 29 Mayıs 1453 yılında Güneş Doğu’dan bir kez daha bir başka doğmuş ve İstanbul’un Osmanlı Devleti’nin en kudretli Padişahlarından biri olan Fatih Sultan Mehmed Han ve şanlı ordusu tarafından fethedilmesi ile birlikte buradaki Şeytani düzen de tersine gitmeye başlamıştır. Fethin sembollerinden biri olan Ayasofya’nın Camiye çevrilmesi sonucu, meydan da bulunan Dikilitaş’ın yaymış olduğu enerji azalmış ve denge iyice bozulmuştur. Ayasofya’da toplu namaz kılınması ile birlikte ortaya daha başka bir pozitif enerji çıkmış ve bu güçlü Ley hattı ile yayılmıştır. Bu husus ile bağlantılı olarak Namaz ve Müminin Miracı hususuna çok uzun olduğu için şu an değinmeyeceğim. Çok sonraları Ayasofya Cami’den müzeye çevrilince bu taşın etkisi yeniden artmıştır. Kısmen de olsa bu taşın yaydığı enerjiyi yine yanı başında bulunan Sultanahmet Cami dengelemeye çalışmaktadır. Lakin Ayasofya gibi değil.

Günümüzde ise Ayasofya’nın ibadete açılması ve yeniden Cami olması, Küresel Şeytani güç odaklarının tüm planlarını bozmuş ve dünyanın merkezi olan İstanbul üzerindeki farklı bir metafizik gücü de harekete geçirebilecektir. Bu hususun yansıması çok farklı olabilir. Ayasofya’nın açılmasına dünyadan bu kadar tepki gelmesinin sebebi ise sadece eskiden bir kilise olmasından dolayı değil, bu hususları içinde barındırmasından dolayıdır. Perde arkasını ve arka planını iyi okumak lazımdır.

Bu arada Madem Ayasofya bu kadar önemli bir husus peki neden bu zamana kadar açılmadı sorusu aklınıza gelirse cevabı çok basittir; ‘’Unutmamak lazımdır ki her Sır zamanına gebedir.." Umuyorum ki bu zincirin kırılması, başka zincirlerin de kırılmasına vesile olacaktır. Bu arada bir kez daha söylemekte fayda var; Ayasofya siyasetin çok çok ötesinde ve üstünde bir meseledir. Dolayısı ile samimi bir şekilde inanan her Müslüman’ın mücadele etmesi gereken bir konudur. Bu hususta emeği geçenlerden Allah razı olsun. Türkiye içindeki pek çok Sır kapısının da tıpkı Ayasofya gibi açılmasını Rabbim bizlere nasip etsin inşallah…

Ve son söz: "Türkiye geçmişin derin sırlarına ve kadim devlet geleneğine sahip büyük bir devlettir.."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.