Çevrenin çoğu gitti, bari geri kalanını koruyalım diyeceğim ama, güzel Türkiye’mizin tamamını  korumak öncelik kazanıyor şimdi.

Bence iyice hırpaladığımız Türkiye’yi korumalıyız önce. Sadece çevresiyle değil, tümüyle korumalıyız güzel ülkemizi. Herşey peşpeşe gidiyor artık. Kazdağları rezaleti, tüy dikti bu feci gidişe. Önümüze geleni satıyoruz, gece aklımıza eseni millete dayatıyoruz. Demokrasi diyerek bir devleti tepeden tırnağa değiştiriyoruz. Ne anayasayı sallıyoruz, ne milletin kürsüsünden ettiğimiz namus yeminlerine aldırıyoruz, işimize geldiği gibi hareket ediyor, Millet Meclisinin yetkilerini bile budayarak, koca Parlamento’yu işlevsiz hale getiriyoruz. 

Dini politikaya yıllardır alet ediyoruz. Tarikatlara, cemaat ve din tüccarlarına göz yumuyoruz. Devletin ehil kadrolarını dağıtıp, yerlerine bilgisiz, tecrübesiz yandaşları oturtuyoruz. Kadroları eş, dost, akrabalarla şişiriyor, işe göre adam değil adama göre iş yaratıyoruz. Dilim varmıyor söylemeye ama, ayakları bilerek baş ediyoruz. Duble yollar, köprüler, tüneller, gökdelenler yapmayı, devleti iyi yönetmenin fotoğrafı olarak millete sunuyor, bunu başarı sayıyoruz. 

Dünün itibarlı, saygın ve güçlü Türkiye’sine zarar verdiğimizi, ayağımızı yorganımıza göre uzatmayan bir mali politikayla ülkeyi gırtlağına kadar borçlandırdığımızı, milli eğitimin yerine dini eğitimi geçirdiğimizi herkes görüyor da, bizi yönetenler görmek istemiyor. Cumhuriyet döneminde binbir zorlukla peşpeşe açtığımız fabrikaları, üçe beşe bakmayarak elden çıkardık. Yanlış ekonomi politikaları yüzünden, mevcut fabrikaların kapanmaya başlamasına da aldırmadık. İşsizlik çığ gibi büyüyor artık. Enflasyon iyice tırmanıyor, mutfaklarda yangın var. Geçim sıkıntısı milleti canından bezdirdi. Biz çıkmış hala, "tünelin ucundaki ışığı görmeye başladık" diyoruz. Doların, euronun çıkışını anlıyoruz da, Merkez Bankası Başkanını bir gecede değiştirerek faizin ve dövizin inişine, ülkenin en ünlü ekonomi profesörleri, en ciddi iş adamları bile akıl sır erdiremiyorlar.

Binmişiz bir alamete, milletçe gidiyoruz felakete. Gerçi biz millet diyoruz kendimize, bizi yönetenler ümmet diye bakıyorlar hepimize. Müslüman ülkelerin tüm problemlerine biz koşuyoruz, garip milletimin parasından Afrika’daki ümmetlere bile bol keseden yardımlar yapıyoruz. Kırgız’lara  cami yapmak bize mi kaldı? Her tarafımızı camilerle donattık, dolduracak cemaati bulamazken 60 bin kişilik ibadethaneler yaptık, hızımızı alamamış olmalıyız ki, şimdi de başka ülkelere camiler konduruyoruz. Aramızda 5 milyondan fazla yabancı var. Ölümden kaçan 100-200 bin kişiye kucak açalım da, milyonlarca insanı elini kolunu sallayarak niye dolduralım ki topraklarımıza? Başımıza öyle bir bela açtık ki, pirincin taşını nasıl ayıklayacağımızı bilen yok.

İç politikayı da, dış politikayı da berbat ettik. Yılların deneyimli diplomatlarını kapının önüne koyunca, tecrübesiz yandaşlar sadece Suriye belasını değil, çevremizdeki tüm belaları da başımıza sardılar. Şimdi her taraftan zorlanıyoruz. Allah yardımcısı olsun ordumuz harp halinde, hangi cephede savaşacağız? Müttefiklerimiz bile düşmanlarımızı destekliyor, Suriye sınırında biz teröristlerle boğuşurken, Kıbrıs açıklarında İngiliz’i, Alman’ı, Fransız’ı, Yunan’ı, İsrail’lisi, Mısır’lısı, hatta Amerika’lısı ile Rus’u bir olmuş, petrol ve doğalgaz pazarlığında anlaşarak, bize koklatmamaya çalışıyorlar. Türkiye’nin başına bir çorap örecekler gibi.. Bu ihtimale ancak "Allah korusun" diyebiliyoruz.

Amerika’yı kızdırıp, Rusya’ya yanaşıyoruz. Milyarlarca doları verip, savunma füzeleri alıyoruz. Sonra da bunları kullanmayacağımızı söylüyoruz. Şaka mı yapıyoruz acaba? Ayrıca kime sorup alıyoruz bu kararları, Millet Meclisinin onayı var mı? Tek adam diye bir Türkiye modeli yarattık. Tek adam ne derse, o oluyor bu ülkede. Yanlış söylerse eğer, yanlış yaparsa eğer, hesabı tek adam ödemiyor ki, koca bir devlet, koca bir millet ödüyor. İşte tek adam israf politikasıyla hazinemizi zayıflattı, ihtiyaç akçelerimize bile el koydurttu. Şu an ne durumdayız, ne kadar paramız kaldı, bunu bilemiyoruz. Yapılan ağır israflarla ilgili Sayıştay raporları bile Meclise gelmiyor ki. Hoş gelse de, ele alınıp görüşülmüyor ki..

Eskiden Türkiye’de Yüksek Planlama Kurulu ve Devlet Planlama Teşkilatı vardı. Buraya sorulmadan, projeleri buradan geçirmeden hiçbir şey yapılamazdı. Şimdi öyle değil, tek adam teşkilatı ne derse o yapılıyor. Devletin ne kadar memura ihtiyacı var, ne kadar binaya, ne kadar resmi araca ihtiyaç duyuluyor, bu mühim değil. Tek adam sistemi ne kadar adamı işe yerleştirecek, ne kadar devlet binası yapılacak, ne kadar araç alınacak ya da kiralanacak, buna bakıyorlar şimdi.

Konuyu daha fazla uzatmayalım. İyi-kötü her şey gözlerimizin önünde oluyor. Ne yapılıyorsa demokrasi denilerek yapılıyor ama, acaba yönetim milletin desteğini muhafaza ediyor mu? Bugün referandum ya da seçim olsa, AKP’nin oyu yarının altına düşer. Bunu tespit etmek için anket firmasına ihtiyaç yok, yakınınızdaki AKP’lilerle ve aklı başında yurttaşlarla konuşun yeter. AKP testisi çatladı, bu testi suyu tutmaz artık. Zaten partinin içinde de çatlamalar, patlamalar, ayrılık sinyalleri inkar kabul etmez hale gelmedi mi?

Türkiye’yi, ülkemizin değerlerini ve doğal güzelliklerini, ümmeti değil milletimizin tümünü koruyacaksak eğer, işe AKP’den başlamalıyız. Ülkeyi AKP’den korumak demek, tehlikenin büyüğünü savuşturmak demektir ki, böyle bir ortam ve sonuç, hem millete ve hem de devlete rahat bir nefes aldırır. 
 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.