(Zamanın Elinden Tutmak)

Milletimizin ve memleketimizin hayat mimarı olan öğretmenlerimize ilgi ve sevgi, 24 Kasım'larda (o günde, bir günde) kalmamalıdır. Övgüler sözde, sıradan, sade, yalın, kuru, yavan, klasik, afaki olmamalıdır.

Şimdiye kadar öğretmenlerle ilgili o kadar çok “hoş” söz duyduk ki, hep “boş” çıktı. Süslü, sanatlı sözlerle avutmak yerine, ortaya, somut bir şeyler koymak gerekir.

Bütün bunları, öğretmene saygınlığın, öğretmenlik mesleğine verilen önemin bir ifadesi olarak değerlendiriyorum.

Ben de bir öğretmenim. Öğretmenin anlatılamadığını, öğretmenliğin anlaşılamadığını düşünüyorum. Sizleri, geçmişin elinden tutarak duygu ve düşünce dünyasının zaman tünelinde bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, bir zamanlar kara önlüklü, beyaz yakalı, omzunda mendil takılı olan çocukların hayat hikayelerini dinlediniz mi? Eğitim maceralarının belgeselini, toz tebeşirin kara tahtaya sevdasını anlatan dizi filmleri izlediniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, "öğretmenim" derken, titreyen sesle yüreğinizin söküldüğünü hissettiniz mi? "Öğretmenim, canım benim..." sözlerindeki anlamın ağırlığını ve sıcaklığını fark ettiniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, "size mektup yazdım, şiir yazdım..." denilmesindeki, ilginin ve sevginin anlatıldığı sözle bir kitap yazılabileceğini biliyor musunuz? Yazılan eserleri okudunuz mu?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, okul boş iken duvarlarındaki sevinç çığlıklarının yankılarını duydunuz mu? Gülümseyen hayallerin yansımalarını gördünüz mü?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, moda olduğu için değil, gerçekten yırtık, sökük olduğu için yapılan yamaların yokluktan kaynaklanan desenler olduğunu fark ettiniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, oyun oynarken "mağlubiyet yaşamasın, hep kazansın, sevinsin" diye kaybetme numarası ile sanatkârlık yaptınız mı?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Size, kollarını açıp koşarak gelenlerin, gülenlerin, gül verenlerin, seslenenlerin hayatlarına mimar oldunuz mu?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, "hadi bir türkü söyle" dediğinizde, yanık nağmelerin okulu titrettiğini, yüreğinizi parçaladığını hissettiniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, kurduğu hayallere ulaşması, çocuksu dünyasını yaşaması için, "hayallerime dokunma" demesindeki masumiyetin sırrını çözebildiniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, akan burnunun, dağınık saçının farkında olmadan muhteşem bir tablo görüntüsüyle bir şaheser olduğunu gözünüzde canlandırdınız mı? Yanaklarından titreyerek, süzülerek akan iki damla gözyaşının siyah-beyaz fotoğrafların gerçeğini gördünüz mü?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, ayakların hasırlı, ellerin çatlak olmasının sebebini anlatan anılarını, koca dünyayı sığdırdıkları küçük yüreklerinden dinlediniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, uykusuz gözlerdeki mahmurluğu, mahzun ve manalı bakışlardaki yorgunluğu gördünüz mü? Gördüğünüzde nefesinizin düğümlerini çözebildiniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, yaya yürüdüğü patika yollarda, ayağına batan dikenin acısını, okuluna ulaştığında hissetmediğini, unuttuğunu fark ettiniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, soğuktan titreyen buz tutmuş yanağın, ayazdan kızarmış yüzün, yırtık ayakkabıda ıslanmış çoraptaki morarmış parmakların, sevgi dolu bakışların sıcaklığında ısındığını biliyor musunuz?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, gaz lambasında, mum ışığında battaniyeye sarılıp ders çalışmanın sevimliliğini, yaptığı ödevinden "aferin" denilmesini beklemenin heyecanını, sobanın yanında kitap okumanın sıcaklığını anlayabilir misiniz?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, kalemi, silgisi, defteri bitenin üzüntüsüne teselli olup sevindirme mutluluğunu yaşadınız mı? Çaresiz bükülen, öne düşen başların mahcubiyetine, çare siz oldunuz mu?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, okula geç kalmamak için koşarak gelmenin yorgunluğunu dizlerinizde, nefes nefese kalmanın soluğunu yüzünüzde, hissettiniz mi? "Bir şey yemeden mi geldi acaba?" diye, siz tokken bile aç kaldığınız oldu mu?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, naylon torbada, bez bohçada defteri, kitabı olan, yakacaklarını ve yiyeceklerini yanında taşıyan umut adımlarının yol hikâyelerini biliyor musunuz?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz, hiç okulu ısıtmak için saç sobada saman yaktınız mı? Ders anlatırken yanan odununun gürültüsünü, tezek kokusunu fark ettiniz mi?

BEN BİR ÖĞRETMENİM: Siz; hiç, adını unutmadığınız gibi, okul numarasını dahi hatırladığınız bir hafızanın neden ve nasıl oluştuğunu düşündünüz mü?

EVET, SİZLER, öğretmenlerimizin, sahip olduğumuz değerlerin ve bugünkü imkânların kıymetini biliyor musunuz? Bir zamanlar bunların olduğunu, böyle durumların ve şartların yaşandığını hiç düşündünüz mü?

EVET, SİZLER, çirkin ve sevimsiz, yalan ve yavan olan dünyamızın, öğretmenlerin yetiştirdiği bu çiçeklerle güzelleştiğini, bu kokuyla mutlu olduğumuzu; yorgunluğumuzu unuttuğumuzu, huzur bulup rahatladığımızı bilmeyeniniz var mıdır?

EVET, SİZLER, üniversite bitirmekle, ders anlatmakla, sınıfa girip çıkmakla öğretmen olunmadığını; öğretmenliğin 7 gün, 24 saat, 4 mevsim, 12 ay, 365 gün yaşanılan bir duygu ve düşünce olduğunu biliyor musunuz?

SÖZÜN ÖZÜ: Ben bir öğretmenin; sevgi sözcüklerinin anlamını, gizemli kokuların sırrını ben bilirim. Beni hala tanımadıysanız inanın çok üzülürüm. İnsan olarak yaradılışımızdaki sırrın erdemlerini bana sormanızı isterim. Eğitimin gizemindeki düğümü ben çözerim.

"İşte ben buyum" diyen özel ve güzel insanlar, sizlere selam olsun...

.

BEN ÖĞRETMENİM

.

Ben bir öğretmenim,

Alın terinin tadını ben bilirim,

Güller yetiştirdim emeklerimden

Koklardım, acısı yoktu dikenlerinin,

Sitemler sığmasa da yüreğime,

Size, "sevgide yerim var" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

En güzel türküleri ben bilirim,

Yanık kaval kıskanırdı bestelerimi,

Mutluluk tablolarım vardır benim,

Hayallerimi çerçevelerdim her gün,

Zamana "ellerimden tut" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Aç bakışların sırrını ben bilirim,

Tebessümüm çare olurdu dertlere,

Dar gelirdi gönlüme yalan dünya,

Şiirler yazardım masal tadında

Mısralarıma, "sanat eseri" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Dağınık saçların sebebini ben bilirim,

Ayazda titreyen eller görürdüm,

Morarmış parmakları tutardım sımsıkı,

Nefesimle ısıtırdım avuçlarımda,

Açardım kollarımı, üşümesinler derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Gaz lambasının ışığını ben bilirim,

Meydan okurdum kör karanlıklara,

Ayak izlerim olurdu karda, çamurda,

Peşimden gelirdi patika yollara düşenler,

Yorgunluğuma "yol hikayelerim" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Çığlıklardaki huzuru ben bilirim,

Duvarlara sinmiş sesler duyardım her an,

Resimler saklardım sararmış sayfalarda,

Kekik kokusunda yazardı kalemlerim,

Adına "kara önlüklü kuzularım" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Yırtık, yamalı giysileri ben bilirim,

Yufka ekmekten dürümlerim olurdu,

Yılmazdım, yıkılmazdım yokluktan,

Unuttum sanmayın anılarımı,

Düne, bugünün "gönül köprüsü" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

"Hayat Bilgisi" dersini ben bilirim,

Toz tebeşirim sevdalanırdı kara tahtama,

Zil sesleri duyardım uykulu gecelerimde,

Yıldızları sıralardım "Ali, Ayşe..." diye,

Haydi, toplanın "bayrak altında" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Uzakta bir köyüm vardı, ben bilirim,

Mahsullerim olurdu kıraç topraklarında,

Kuyular kazardım tırnaklarımla "su..." diye,

Büyüttüğüm çiçekleri sayardım her gün,

Binlerce defa "oğlum, kızım" derdim..

Cafer GENÇ

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.