Dini ve milli bayramlarımız hayatımızın müstesna günleridir. Bayramlar, birliğin ve dirliğin, ilginin ve sevginin özel ve güzel tarifidir.

Yaşı kemale ermiş olanların, her bayramda, akıllarına gelen ilk soru, (daha doğrusu sitem ve özlem) "Nerede o eski bayramlar?" sözü olur.

Bugün, eski bayramlara bir bayram gezisi yapalım da, "Burada o eski bayramlar" demiş olalım.

Böylece, geçmişimizi hatırlayarak nostaljik bayram duyguları yaşamanın tadını almakla birlikte, kültürümüzü yaşatmanın sorumluluğunu da yerine getirmiş olalım.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki herhangi bir şeyi bulunduğu zamana, şartlara, imkânlara ve ortamına göre değerlendirmek gerekir. Değişen ve gelişen zamana göre, hayatımızı kolaylaştıran teknolojinin, yaşayışımızı yönlendirdiğini ve yenilediğini görmekteyiz.

En güzel bayramlarımı çocukluğumda, rahmetli dedem zamanında yaşadım.

"Nerede o eski bayramlar?" sözünü dedemden duymadım ama rahmetli babamın arada bir söylediğini hatırlıyorum. Eski bayramların tadını, ben de çocuklarıma söylüyorum. Çocuklarımdan torunlarına kadar bu sözlerin bu şekilde söylenmesi devam edecek gibi görünüyor.

Çünkü bayramlara tatil anlayışı yerleşmiş, mutlaka gidilmesi gereken üç, beş ev ziyareti gerçekleştirilmiş ve sadece akrabaya gelip gitme yeterli bulunmuş olmaktadır.

Şimdiki çocukların, topladıkları naylon torba dolusu çeşit çeşit şekerleri yok artık(!)

Yastığın altına saklanan ayakkabıların ve bayram giysilerinin yerinde anılardaki hayaller kaldı.

Mendil içerisinde verilen paraların yerini, süslü paketlerdeki bayram hediyeleri aldı.

Eski bayramlara ait kısa hatırlatmalar yaparak yaşlılara anılarla nostaljik duygular yaşatalım, gençleri de bilgilendirerek şaşırtmış olalım.

Eskiden; bayramlar aile fertlerini ve akrabaları bir araya toplama özelliğine sahipti. Herkes bayramlarda bir araya gelir ve aile bağları kuvvetlendirilirdi. Sıradan bir dinlenme günü veya tatil fırsatı olarak düşünülmezdi. Arife gününde telaşlı hazırlıklar ve tatlı heyecanlar yaşanırdı. Badana-boya, temizlik, tamir işleri olurdu. Anneler ve nineler gelecek çocuklara ve misafirlere baklavalar, börekler, tatlılar hazırlardı, yemekler yaparlardı. Kolonya şişeleri doldurulur, bayram şekerleri alınırdı.

Bayram sabahı namaza gidilir, namaz çıkışı sıraya girilerek herkes birbiriyle bayramlaşırdı. Ardından, bayram süresince büyüklerin elleri öpülerek bayramları kutlanırdı. Bugünkü gibi mesaj atarak ya da telefonla bayram kutlamak yoktu. Fırınlarda ekmek çıkmadığı için 2, 3 günlük ekmek alınırdı. Gazeteler basılmazdı. Sadece, bütün gazetelerin birlik, beraberlik ve bayram mesajı verdikleri "Bayram Gazetesi" çıkardı. Bayramlar küskünlerin barışması için bir fırsattı. Büyükler araya girer barışma törenleri yapılırdı. Çocuklar ev ev gezerek şeker toplardı. Çocukların bayramı en güzel şekilde geçirmeleri için eğlence yerleri kurulurdu. Panayırlardaki salıncaklar, kovada satılan dondurmalar, macunlar, keten helvalar, pamuk şekerler, elma ve horoz şekeri, sallanarak köpürtülen gazozlar, uçurtmalar, balonlar, sakızlar, çat patla ve laklakla oynamak, maytaplar, mantar tabancaları, çerçilerin (seyyar satıcıların) geldiğini duyunca koşuşmalar, bayram tadında güzel eğlenceler sayılırdı. Bayram coşkusu sevinç çığlıklarına karışırdı. Özellikle köylerde çeşitli etkinlikler, eğlenceler düzenlenirdi. Köyün gençleri sohbetlerle ve yöresel oyunlarla eğlenirken, köyün genç kızları bir araya toplanır çeşitli oyunlar oynarlardı. Ayrıca, bayramdan önce PTT ile bayram kartpostalları, tebrik kartları göndermek, seyyar fotoğrafçıya, arkada asılı bez fonda siyah-beyaz "BAYRAM HATIRASI" fotoğrafı çektirmek büyük zevkti.

Eskilere ait çok şeyler anlatmak mümkündür. Önemli olan, yenilerde, eskilerin tadını bulabilmektir.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanların birbirleriyle yüz yüze ilişkileri zayıflamış ve internet yoluyla, sosyal medyada görüşmeler toplumumuzda hâkim olmuştur. Bayramlar da bu durumdan nasibini almıştır. Aile, akraba, komşu, arkadaş, tanıdık ziyaretleri telefon trafiğiyle sekteye uğramıştır.

Velhasıl, herkesin "Nerede o eski bayramlar?" derken hatırladığı anılar farklılıklar gösterse de eski bayramlara duyulan özlem, ortak duygular, anılar, alışkanlıklar unutulmamaktadır. Hızlı gelişen teknolojiyle birlikte değişen anlayışın insanları, sosyal medya ile (elektronik ortamda) samimiyetten, sohbetten, yakınlaşmaktan, sevimlilikten, sıcaklıktan uzaklaştırdığını görüyoruz. Eskiye duyulan özlem ile, toplumları mutlu eden geleneklerin kaybolmaya başlamasındaki serzenişi (sitemi), "Nerede o eski bayramlar?" sözüyle daha çok duyacağız gibi görünüyor. Kültür değerlerimizi kaybetmeyelim. "Burada o eski bayramlar" diyeceğimiz günleri de yaşamayı, yaşatmayı düşünelim.

Ayrıca; sağlık, nefes almak, duymak, görmek, sevmek, dost, hatır, gönül, vefa, selam, sohbet, tebessüm, ziyaret, yardım, paylaşma, alın teri, dürüstlük, samimiyet, niyet, vicdan, anne-baba demek, çocuk sesi, hayırlı evlat... vs. değerlere ve erdemlere sahip olmak da birer bayramdır. Bunları yaşadığımız sürece her günümüz bayram olacaktır.

Sözlerimi, bayramlık iki Temel fıkrasıyla bitireyim.

*Fadime’ye âşık olan Temel, kurban pazarını gezerken kurbanlıklara bakan Fadime’yi görmüş.

Selam, sohbet derken, Temel, "Ben sana kurban olurum Fadime..." demiş.

Fadime de, "Bu sene öküz kesmeyeceğim" diye cevap vermiş.

*Fadime’yi çok seven Temel, bir türlü evlenmeye ikna edemiyormuş. En sonunda, "Sana söz veriyorum Fadime, ölene kadar yalnız seni seveceğim" diyerek ikna etmiş. Evlenmişler. Yıllar sonra bir gün Temel ölmüş. Birkaç ay sonra da kahrından Fadime ölmüş. Bakmış, Temel orada güzel bayanlarla beraber eğleniyor. Üzülmüş ve "Kör olasıca Temel, hani bana ne söz vermiştin" diye kızmış. Temel de, "Sana ölene kadar demedim mi Fadime" demiş.

SÖZÜN ÖZÜ: Günlerinizin "Bayram Günü" güzelliğinde ve özelliğinde olmasını temenni ediyorum. Bayramınız kutlu, gönlünüz mutlu, geleceğiniz umutlu olsun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Süleyman 5 yıl önce

Ellerinizle sağlık çok güzel olmuş kıymetli hocam duygulandırdınız bizi ....Nerede o eski bayramlar.