Bir eğitim-öğretim sürecini daha tamamlamış bulunuyoruz.

Köşe yazılarımda, ağırlıklı olarak ihtisas ve ilgi alanım olan eğitim konusunu ele aldığımı biliyorsunuz.

Takip eden okurlarım dikkat etmişlerdir, en az 6 aydır eğitim konusunu yazmıyorum.

“Neden?” diye soracak olursanız, Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk'u yakından takip ederek icraatlarını bekledim. Kendisinden çok ümitliydim. İşin içinden gelmesi ve tecrübeli “bir bilen” olması sebebiyle bakan olunca sevinmiştim ve destek vermiştim.

Göreve geleli yaklaşık 1 yıl olmasına rağmen eğitim adına sevinebileceğimiz ve “tamam, işte bu!” diyebileceğimiz ciddi hiçbir icraatını göremedik.

Sadece güzel ve bilimse konuşmalarını dinledim. Seçmeli dersler ve tatil süreleri konusunda açıklamalarda bulunduğuna şahit oldum.

Eğitim, önemli ve ciddi bir durum olduğu için bu konuda samimi ve dürüst olacağım. Yıllarını eğitime vermiş tecrübeli bir eğitimci ve yönetici olarak bu konuda mütevazi de olamayacağım.

Bursa Aydınlar Ocağı başkanı iken bir arkadaşımı, “eğitim konusunda konferansımız var” diye davet etmiştim. O da bana, “40 yıldır konferanslara gidiyoruz, dinliyoruz, gittik de ne oldu, bir gelişme, bir düzelme olmadı” demişti.

Sayın bakanım, bugüne kadar çok güzel sözler duyduk. Hep lafta kaldı, avutulduk. Seviyemiz itibariyle de bilimsel sözleri anlayanlarımız pek olmadı. Kısacası hep “yap da görelim” dedik.

Şimdi aynı şeyleri ben de size söylüyorum. “Ne olacak bu Milli Eğitimin hali? İşte yine olmadı sayın bakanım, sözde değil, özde yenilikler gerekiyor” diyerek sitem etme hakkımı kullanmış olayım.

Söylenecek o kadar çok şey var ki, “nereden başlayayım” diye şaşırdığımı da ifade edeyim. Önemli konulara kısaca değinerek daha sonra tekrar ele alacağımı da belirtmiş olayım.

Sınavsız sistemi tercih etmeme ve sınavı tasvip etmememe rağmen oturmuş bir TEOG sistemi varken ve vazgeçme amacı belirtilmişken, hangi düşünceyle kaldırıldığını, yerine daha stresli, sorunlu, anlaşılması ve uygulanması zor bir LGS getirildiğini anlayanınız var mı?

Bu durumu, o günlerde köşe yazılarımda çok eleştirmiştim. Nasıl olması gerektiğini belirtmiştim. Nitekim, geçen sene LGS'de pek çok sıkıntı yaşandı. Ek tercihlerle ve okul dönüştürmeleriyle çözüm bulunmaya çalışıldı.

Köşe yazılarımda da açıkladığım gibi çözüm, sınavsız sistem olmalıydı ve ikamete göre yerleştirmede nitelikli okul farklılıkları ortadan kaldırılmalıydı.

Bakanımızın belirttiği seçmeli dersler konusuna da şöyle bir açıklık getirmek istiyorum. Seçmeli dersler konusunda iki anlam ve amaç vardır. Birincisi, öğrencinin ilgili olduğu, sevdiği bir alanda genel kültür ve bilgi açısından desteklenmesini gerçekleştirmek; diğeri de başarılı olacağı yeteneğini, ilgi ve bilgi alanını değerlendirmesine imkân ve fırsat vererek bu yönde yüksek öğretimle meslek sahibi olmasını sağlamaktır.

Matematik dersinin 12. sınıflarda seçmeli olması çok eleştirilmişti. Öğrenciyi üniversite hayatında mağdur etmeyecekse, muaf olacaksa herhangi bir sorun yok demektir. Benim eleştirim düzenlemeye liselerden başlanmış olmasıdır. Matematiksiz bir hayat düşünülemez diyerek eğitimde yeni sisteme, ideal düzenlemelere ilkokuldan başlamak gerektiğini belirtmek istiyorum. Ev yapmaya çatı katından başlanmaz.

Yine, bakanımızın belirttiği “tatil programı” konusuna daha önceki köşe yazılarımda değinmiştim. Altyapımızın hazır ve sağlam olması gerekir. Mayıs ayının son haftalarında sıcaklar sebebiyle eğitimin verimsiz olacağı gerçeğinden hareketle, yıl içerisindeki tatillerin çalışma takviminde bayram tatillerine göre düzenlenmelidir. En az “200 iş günü” hesabı yapılarak cumartesi günleri yarım gün sosyal etkinlik ağırlıklı eğitim uygulanmalıdır, Eğitime ısınmış olmanın soğutulmaması (konsantrasyonun bozulmaması) planlanmalıdır.

Eğitimde çok acil çözüm bekleyen meselelerimiz vardır. "Okul ve fiziki imkan, okul çeşitleri, ikili öğretim, öğretmen durumları ve ihtiyacı, dersler ve ders saatleri, sınav sistemi ve en önemlisi öğrencinin ilgi alanıyla, bilgisiyle ve becerisiyle kabiliyetine ve kapasitesine göre yönlendirme ve yerleştirme yapılmaması...vs gibi" önemli sorunlarımız ve sıkıntılarımız mevcuttur. Bakanımızdan, bunların en kısa sürede halledilmesiyle ilgili takvim açıklamasını ve işe hemen başlamasını bekliyoruz. Çünkü, eğitimimizde durum çok vahimdir ve yapılacak çok iş vardır.

Sayın bakanım, geçen sene eğitimle ilgili “fikir projesi” talebiniz olmuştu. Emeklilerin de katılmasını istemeniz üzerine 2018 kasım ayında e-devletten, (yukarıda belirttiğim ve köşe yazılarımda da paylaştığım önemli meselelerimizle ilgili) 6 projemi göndermiştim. Takip ettim ve Milli Eğitim Bakanlığında ilgililerle telefonla görüşmelerim de oldu. Ancak, 8 ay geçmiş olmasına rağmen sitede hala, “gönderildi, değerlendiriliyor” diyor. Buradan size duyurmuş olayım, Bir göz atarsanız, eğitim adına faydalı olur diye düşünüyorum.

Sayın okurlarım, “milli eğitimde hiç mi doğru yok?” diyeceksiniz. Ben, yaklaşık 30 yılı müdürlük olmak üzere 40 yıllık eğitimciyim; doğru olanı görmedim, bilmiyorum. Memnun olanını da hiç rastlamadım. Eğitimimiz, sadece “niçin öğrenci olduğunu” bilen az sayıdaki bilinçli öğrencilerimiz ve mesleğini fedakârca, idealist düşüncelerle gerçekleştiren öğretmenlerimiz sayesinde ayakta durmaktadır.

Liselere ve üniversitelere geçiş için yerleşme sınavları bitti. Sonuçlarını ve tercihlere göre yerleştirmeleri bekliyoruz. Telaş ve heyecan devam ediyor.

Adına, “milli” ve “eğitim” dediğimiz bu konuda, böyle bir durumda, “sadece bu iki kavram mı doğru?” diye sorsam, sizler ne demek istediğimi anlamış olursunuz.

Milli eğitimin karnesi çok kötü, zayıfı çok. Bu sene sınıfta kaldı...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.