Bu salgın da iki şeyin önemini anladık; İlaç ve Gıda ile beraber Aşı Üretiminin de zorunlu olduğunu.

Cumhuriyet kurulduğunda el attığı ilk işlerden bir tanesi Anadolu Halkının salgın hastalıklardan kırılmasını önlemekti. Kurtuluş Savaşı sürerken, halkta askerler de Tifo-Tifüs-Sıtma-Dizanteri-Kolera- Frengi- Kızamık-Kızıl ve Verem den binlerce kişi ölüyordu. Ordudaki 24.000 civarında asker savaşamadan bu hastalıklardan ölmüştü.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, uzun ve yorucu savaşlar sonucunda harabe haline gelen Anadolu’da salgın hastalıklar adeta kol geziyordu. Anadolu halkı büyük bir sefalet içerisinde hastane ve ilaca ulaşamıyordu. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte halk sağlığı hizmetlerine yoğun önem verildi. Erken Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırılabilecek olan 1923-1930 yılları arasında sağlık alanındaki mesainin tamamı salgın hastalıklarla mücadele için sarf edildi. Bu dönemde en yoğun görülen hastalıklar; sıtma, frengi, çiçek, kızıl, trahom, difteri ve verem idi. Ülkenin orta ve kuzey kesimlerinde frengi, güneyinde trahom tamamında ise sıtma hastalığı görülüyordu.

1923-1930 döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele edebilmek için heyetler kuruldu. Vilayetlerden gelen salgın ihbarları dikkate alınarak hastalığın görüldüğü yerlere ilaç, aşı, serum ve doktor gönderildi. Mücadelede önemli yeri olan aşıların üretimi devlet eliyle yapıldı. Türkiye’de üretilemeyen ilaçlar ise yurtdışından ithal edildi. 1930 yılında saha çalışmalarından elde edilen tecrübeler doğrultusunda, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarıldı. Bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadele bu düzenlemeyle yasal zemine oturtuldu.

İşgal altındayken aşı ürettik

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın pek bilinmeyen yönlerinden biri de savaş sırasında aşı üretimidir. Osmanlı tıp kurumlarında görev yapan çok sayıda yurtsever hekim ve veteriner hekim özveriyle görev yapmıştır. O günün zor koşullarında, insan ve hayvan aşı serumları üretmişlerdir.

Bu yurtsever hekimlerimiz tıbbi gelişmeleri izlemişler ve uzun yıllar savaşan ülkenin aşı ihtiyacını karşılamaya çalışmışlardır. Ahmet Refik, Kemal Muhtar, Şerefeddin Mustafa, Mustafa Hilmi, Ahmet Şefik, Nikolaki Mavriadis, Zekai Muammer, Reşat Rıza, Muzaffer, Nikolaki Zuhri, Tevfik Salim...Onlar Kurtuluş Savaşı'na destek veren sayısız özverili hekim ve veteriner hekimden sadece birkaç tanesidir…

Savaş süresince bazıları işgal altındaki İstanbul'dan, ürettikleri aşı ve serumları gizlice Anadolu'ya sevk etmişlerdir. Bazıları da bu kurumları Eskişehir, Kırşehir, Afyon, Niğde, Sivas gibi Anadolu'nun farklı kentlerine nakletmiş, hanlarda, hamamlarda, boza şişelerinin içinde aşı ve serum üretmişlerdir.

Çanakkale Savaşı sırasında İstanbul'un işgal tehlikesi doğunca o zamanki adıyla, Bakteriyolojihane-i Baytari'nin (Osmanlılarda ilk bilim araştırma kurumu) Müdürü Ahmet Şefik Bey ve yardımcısı Nikolaki Mavriadis Bey, Aşıhaneyi Anadolu'ya taşımaya karar verirler. Eskişehir Sıcaksular yöresinde bir handa bir süre hayvan aşı ve serumları üretirler. Yunan işgali Eskişehir'in kapısına dayandığında, aşıhaneyi sırtlarına vurup Kırşehir'e taşırlar. Aynı dönemde Şerefeddin Mustafa Afyon'da çiçek aşısı üretmektedir…

Dr. Reşat Rıza ve Dr. Tevfik Salim, tifüslü hasta kanını alıp bir saat süreyle 60 derecede ısıtırlar. Elde ettikleri aşıyı şişelere doldururlar. Bu sıvıdan beş santimetreküp deri altına şırınga ederler.

İnsan kanından Tifüs aşısı ilk kez 1915 yılında üretilmiştir. Daha sonra Hamdi Hoca bir kısım ısıtılan hasta kanı ile iki kısım nekahatteki kişinin serumunu karıştırmış ve Enjeksiyon sayısını üçe çıkarmıştır. Hamdi Metodu adıyla anılan bu yöntem, o zaman Alman hekimler tarafından örnek alınarak uygulanmıştır.

Ne acıdır ki, günümüzde hayati önem taşıyan aşıları yurt dışından satın alıyoruz. Her yıl milyarlarca lira akıtarak.

O yüzden Aşı çalışmalarının acilen desteklenmesini ve üretilmesini tavsiye ederim.

Gazeteci Arkadaşım Çoşkun Bel’in yazdığı “Sağlıkta Kırmızı Alarm” kitabını da okuyun derim…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.