İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından alındıktan sonra son İmparator Konstantin Paleologos öldürüldü. Ailesinden kalanlar ise Rusya’ya kaçarak sığındılar. Rus Çarları hem onların koruyucusu oldular hem de Ortodoksların. Böylece Osmanlı’dan Ortodoksları bahane ederek tavizler kopardılar. Bu düzen 1917’deki İhtilal ile birlikte yok edildi.

11 Şubat 1869 tarihinde Prens Giovanni Antonio Lascaris Paleolog Bizans Tarihinin varisi olarak Papa’ya başvurdu. Papa 9. Pius’dan “Fons Honum” Belgesi almıştı. Yani İmparator olduğuna dair aldığı belgesi ile Roma Senatosuna başvurdu. İmparatorların Altın Sicil Defterine “Bizans İmparatoru” olarak geçti. Bundan sonra onun soyundan gelenler Bizans İmparatorluk hanedanı olarak kabul edileceklerdi. Bu arada Fons Honrum sahibi bir soylu, bu hakkını Jus Honorum olarak başka bir soyluya devredebilirdi. Bu gün “Bizans İmparatoru” Prens Henry Paleolog var ve Fransa’da yaşıyor.

1990 Yılından itibaren ortaya çıkan Bizans İmparatoru Prens Henry Paleolog’un resmi olarak tanınması ABD-İngiltere-Rusya ve Fransa Mahkemelerinde açılan davalardan sonra kabul edildi.

1997 Yılında bir Fransız Mahkemesi de Prens Henry’i haklı bularak kişilere soylu unvan verilmesini onayladı. Prens Henry aynı zamanda Konstantin Tarikatının da başıydı ve hedefleri açıkça İstanbul’da Bizans’ı yeniden yaşatmaktı. Oysa İstanbul’da ne Bizans tahtı vardı; ne de İmparatorluğu, ama resmi olarak bir devlet kurulmuştu.

Bu hayali Bizans devleti AB Ülkelerinde büyükelçi bile atarken, AB Komisyonlarında bulunuyor. Kararlara imza atıyor. Rusya’da, İtalya ve tüm Avrupa Ülkelerindeki zengin üyeleri sayesinde büyük paralar topluyor.

Ayasofya’nın camiye çevrilmesine en fazla kızanların Prens Henry ve Konstantin Tarikatının olduğunu anlıyoruz. Bu noktada Türkiye üzerinde büyük baskılar artacak ve ekonomik olarak da bizi sıkıştıracaklar. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta Rusya ile olan ilişkiler olacaktır. Çünkü hem ekonomik hem de siyasal ilişkilerimizin ve menfaatimizin bulunduğu Rusya’da bugün 85 Milyon’dan fazla Ortodoks yaşıyor.

50-60 senedir İslamcı gençlere hedef gösterilen Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi, bir ülke için vereceği kendi kararıdır. Ama bu mabedin Hıristiyanlığın ilk kutsal büyük mabedi olması ve bunun örnek alınarak Avrupa Ülkelerinde Katedrallerin yapılması önemlidir. Batı Dünyası Katolik ve Protestan olmalarına rağmen konu Hıristiyanlık olunca birleşiyorlar. Bu adımı onların boş bulduğu bir zamanda atmadık, bize düşmanlıkları yoğun iken yaptık.

Bundan sonra Ayasofya’yı Diyanete devir ettik, tamam fakat bu noktada bir “Ayasofya Komisyonu”nun kurulmasını tavsiye ediyorum. Bu komisyonda ilahiyatçıların yanı sıra “Tarihçi” ve “Sanat Uzmanları”nın da bulunması önemlidir.

Yaşayan Bizans İmparatoru Prens Henry ve Tarikatı, Türkiye aleyhine çalışmalarda bulunacaktır. O yüzden dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.