1915, Nusrat Mayın Gemisi,

Uzun zamandır boğazlarından bir lokma geçmemişti. Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey, az önce getirilen kumanyalarını açmışlar; peynir, zeytin ve yarım ekmekten oluşan yemeklerini yemekteydiler. İki komutan, bir çırpıda kumanyalarını yemişlerdi. Ardından, Hafız Nazmi Bey, Hakkı Bey’e havanın kararmakta olduğunu, her an görev emri gelebileceğini söylemişti. Hakkı Bey, başıyla, Hafız Nazmi Bey’i onayladıktan sonra, üniformasının cebinden bir kolye çıkartarak, hayranlıkla onu incelemeye başlamıştı. Bunun üzerine, Hafız Nazmi Bey, meraklı bakışları eşliğinde devresine; bu kolyenin kimin olduğunu sormuştu. Hakkı Bey, önce devresini duymamıştı. Hafız Nazmi Bey’in soruyu tekrar etmesi üzerine Hakkı Bey; gözlerini ufka çevirerek, buğulanan bakışları eşliğinde şu cevabı vermişti:

-Yüzbaşım, dün akşam, hanıma ve kızıma zor bir göreve gideceğimi; belki bir süre eve gelemeyeceğimi söyledim. Sevgi dolu bakışlarıyla gözlerimin içine bakan kızım, koşarak yanıma geldi ve bana sevdayla sarıldı. Daha sonra da, bir çırpıda geçen yıl O’na hediye ettiğim kolyesini çıkartarak avucumun içine koydu. Ardından da, bu kolyeyi yanımdan hiç ayırmamamı zira bu kolyenin beni her türlü tehlikeden koruyacağını söyledi…

Hafız Nazmi Bey’in de gözleri buğulanmıştı, Hakkı Bey’in gözlerine bakamıyordu. Peşisıra, üniformasının sağ cebinden işlemeli bir tabaka çıkarttı; içindeki kendi eliyle sardığı sigaralardan birini devresine uzattı ve bir tanesini de kendisi aldı. Ve ardından da yaktığı sigarasından derin bir nefes çekerek Hakkı Bey’e: “Hakkı, çocuğun dediğini yerine getir ve asla bu, kızın kadar nurlu kolyeyi yanından ayırma çünkü çocuklar melektirler; Onların ve Türk Milletinin duaları bizi bu akşam koruyacaktır. Bu akşam, küstah emperyalistleri analarından doğduklarına pişman edeceğiz. Karşılarında hangi milletin olduğunu anlayacaklar…"

Bouvet Zırhlısı,

641 personelli Fransız zırhlısında yemek vaktiydi. Fransız yüzbaşı Bernard Mitterand, bifteğini yerken, pahalı Fransız şarabından yudumlamaktaydı. Fransız askerlerinin yemekhanesinde de durum farklı değildi zira Onlar’da sadece pahalı restoranlarda yiyebilecekleri menülerini yemekteydiler. Hepsinin keyfi yerindeydi çünkü ellerini kollarını sallayarak, Çanakkale Boğazı’nı geçeceklerinden emindiler…

Yüzbaşı Bernard Mitterand, Yüzbaşı Francois Amaud ve masada bulunan beş komutan kadehlerini, “Barbar Türkler’in tarih sahnesinden silineceği yakın günlere” kaldırmışlardı. Ardından, yağlı göbeğiyle bir komutandan çok bir dubayı andıran top sakallı yüzbaşı Amaud sırıtarak. “Bu kendini bilmezlerin kuyruklarına tenekeyi bağlayacağız komutanım” demişti…

Fransız Gemisi Bouvet’ten gelen kahkaha sesleri, martı seslerine karışmaktaydı…

Hava tamamen kararmıştı. Deniz adeta çarşaf gibiydi. Müttefik Kuvvetler Donanmasını oluşturan devasa İngiliz ve Fransız zırhlıları keşif için birbirleri ardından ilerliyorlardı. Keşif görevlerini tamamlayan zırhlılar, ileriden dönmekte ve arkalarından gelen diğer zırhlılara engel olmamak için de sahile yakın yerlerden geçmekteydiler…

Her Türk denizcisi gibi çok zeki olan Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey, Müttefik Kuvvetlerin bu zayıf karnını çoktan çözmüştü. Ellerinde kalan 26 mayını Karanlık Liman’a döşeyeceklerdi. Böylelikle, düzenli aralıklarla keşif görevlerini yapan düşman gemileri, sahile yakın yerlerden geçecekleri için mayınlara yakalanacak ve suya gömüleceklerdi…

İki kahraman Türk Komutanı o akşam, Osmanlı Devleti’nin bin bir maddi zorlukla Almanya’dan satın aldığı Nusrat Mayın Gemisi’yle hızlı bir şekilde Karanlık Liman’a yaklaşmışlardı. Bu arada, Müttefik Kuvvetler Donanması zırhlılarından gönderilen projektör ışıkları çok güçlüydü ve bu ışıklar, bütün Çanakkale Boğazını adeta günışığı gibi aydınlatmaktaydılar. Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey, yeteri kadar çabuk olamazlarsa, düşman projektörlerine yakalanacaklar ve ne yazık ki bütün plan alt- üst olacaktı…

İki yürekli Türk Komutanı, büyük bir ustalıkla mayınları incecik tellerle Karanlık Liman’a indirmişlerdi. Lakin, son mayını indirdiklerinde, bir düşman projektörünün ışığı çok yakınlarından geçiyordu. Bunun üzerine, büyük bir heyecanla “Karanlık Liman Harekatı”nın başarıya ulaşmasını bekleyen Türk Mevzilerinden de, Müttefik Kuvvetler projektörüne karşılık verilmişti. Bu sayede, Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey, geldikleri gibi sessizce, Karanlık Liman’dan uzaklaşmaya muvaffak olmuşlardı.

Hakkı Bey, ceketinin cebinden, kızının kendisine verdiği kolyeyi çıkartmış ve adeta kızına bakar gibi O’na bakmaktaydı. Hafız Nazmi Bey de, bu anı görmüş ve devresine: “ Sana bütün çocukların birer melek olduğunu söylememiş miydim” diyerek mutlulukla O’na bakmaktaydı…

641 mürettebatlı Bouvet, Bolva ve HMS Inflexible mayınlara yakalanmışlardı,

İki vatan sevdalısı Türk Denizcisi, yenilmez Müttefik Kuvvetler Donanması’nın en güçlü iki zırhlısını Çanakkale Boğazı’nın serin sularına gömerlerken, birini de kullanılamaz duruma getirmişlerdi,

Yiğit Seyit’de aynısını yapmamış mıydı… 276 kiloluk top mermisini tek başına topun ağzına yükleyip, mağrur İngilizler’in asla yenilmez dedikleri donanmasının en güçlü zırhlısını tek başına düm düz etmemiş miydi…

Emperyalistler, deniz güçlerinin üçte birini ve zırhlılardaki yüzlerce askerini kaybetmişlerdi,

Amiralleri, albayları hala anlayamıyorlardı,

Küçücük bir mayın gemisindeki bir avuç gözü pek Türk Denizcisi ve Seyit adındaki vatansever bir onbaşı, nasıl oluyordu da, dünyanın efendileri olan İngilizler’i ve Fransızlar’ı hiç unutulmayacak şekilde ağır bir yenilgiye uğratabiliyorlardı,

Anlayamazlardı,

Onların karşılarında Afrikalı sömürgeleri yoktu,

Yaşlısıyla- genciyle, kadınıyla- erkeğiyle kahraman Türk Milleti vardı,

Fransız Yüzbaşı Francois Amaud: "Bu kendini bilmezlerin kuyruklarına teneke bağlayacağız” demişti,

Tarih bilirdi;

Onlar hep konuşurlardı,

Türkler yapardı…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.