Hastalık denilen şey nedir ?

Günümüzde hastalıklar insanlara; “Devasa boyutlarda büyük, gizemli, karmaşık ve anlaşılması çok zor bir konu olarak sunulur” ve herkes tarafından da öylece kabul edilir. Tabi ki bu şekilde kaldığı sürece de, ancak psikiyatrist, biyolog, pratisyen, uzman doktor, ya da profesör gibi, “Sadece tıp eğitimi almış, uzmanların çözebileceği sorunlar yığını” olarak görülmeye devam etmektedir.

Hastalıkların anlaşılmazlığı yetmezmiş gibi, vücudumuz yüzlerce parçaya bölünüp, her bir parça içinde yüzlerce hastalık icat ediliyor ve bu hastalıklar içinde (asla başkasının uzmanlık alanına girmeyecek) yeni uzmanlar yetiştiriliyor. Bu da sorunu daha da büyütmektedir ve ortaya çıkan binlerce hastalıkla, başarılı bir mücadele hiçbir şekilde mümkün olamamaktadır.

“Hastalıkların tedavisindeki en büyük yanlış, vücut için başka, ruh için başka bir doktor olmasıdır. Oysa bunlar birbirinden asla ayrılamaz.

Hipokrat (Hypocrates)

Tıbbın babası (MÖ 460 – MÖ 370)

Neticede; sürekli geliştirilen modern cihazlara ve araştırma laboratuvarlarına, milyarlarca dolar harcanarak biteviye çeşitlendirilen ilaçlara, televizyonlarda her gün modern tıbbın, yeni bir mucizesini duymamıza rağmen, insan sağlığı dünya genelinde alarm veren bir ivmeyle sürekli bozulmaya, “Genetik, kronik veya dejeneratif adı altında çözümsüz hastalıklar” çoğalmaya devam ediyor.

Halbuki insan vücudu, kabaca 100 trilyon hücreden oluşan bir bütündür ve üzerinde çalışılırken de, “Kesinlikle bir bütün olarak ele alınmalıdır”. Bütün hücrelerimiz, organlarımız ve sistemlerimiz hasta olurken de, iyileşirken de birbiriyle irtibatlıdır ve her türlü olumsuzluk ya da olumluluk halinde de bir birini etkilemektedir.

İnsan vücudu hiçbir zaman ve hiçbir şekilde, “Sebepsiz ya da habersiz hasta olmaz”. Bir insan hasta yahut herhangi bir yerinden ciddi şekilde şikayet edecek hale gelmiş ise, öncesinde ağrı, ateş, çarpıntı, tansiyon, ödem, ciltte lekeler ve benzeri belirtilerle, “Defalarca ikaz edilmiştir” ve bu ikazlar dikkate alınmamış demektir. Ayrıca kesinlikle unutulmamalı ki, vücudumuzda her hangi bir hastalık başlamışsa, “Mutlak surette”; günlük yaşamımızda ve beslenme alışkanlıklarımızda bir şeyleri yanlış yapıyoruz demektir.

Çünkü hiçbir insan tesadüfen hasta olmaz. “Hasta oluşumuzun çok net ve belirli sebepleri vardır”. Eğer en basit şekliyle bile olsa, hastalık sebepleri öğrenilir, meydana gelmelerine neden olan yanlışlar ortadan kaldırılırsa, hastalıkların, birçoğu en başından, hem çok kolay, hem de çok ucuz bir şekilde önlenebilecektir. (*)

“Bir yaratığın canlılık özelliği gösteren, en küçük yapı birimlerine hücre” denir. Dünyada yaşadığı bilinen canlıların tamamı da hücrelerden oluşmuştur. Oluşturdukları organların, sistemlerin ve dokuların yapılarına ve görevlerine göre hücrelerin şekli ve büyüklüğü farklılık gösterir. En üstün teknolojinin kullanıldığı bu günkü bilim ışığında görülmüştür ki; “Hücre yapısı atomların kombinasyonundan çok daha fazla karmaşıktır”. Bazen tek başlarına Bakteriler ve benzeri bir canlıyı temsil edebildikleri gibi, birleşerek organ ve en karmaşık sistemleri de meydana getirmektedirler.

İnsan vücudu ortalama 100 trilyon hücreden meydana gelir. Oluşturdukları organlara, sistemlere göre, bedenin farklı bölgelerinde farklı işlevleri olan 200 çeşit hücre vardır. “Son derece karmaşık, akıllı ve sistemli yaratıklardır”. Hem bağımsız, hem de birbiriyle koordineli olarak çalışabilirler.

Sürekli ölüp ölüp dirilerek vücudumuzun canlılığını devam ettirirler. “Enerji üretim santralleri gibi çalışan, kendilerini koruyacak, arızalarını giderecek, eksiklerini tamamlayacak, gerektiğinde atık değerlendirme tesisi gibi çalışarak kendilerini yenileyecek yetenek, bilgi ve kabiliyete sahiptirler”. Yeter ki yenilenmeleri için gerekli olan çeşitli (makro ve mikro) gıdaları, negatif iyonları ve oksijeni vererek, “Zararlı olanları da” uzak tutalım.

Hücrelerde olup bitenler tam anlamıyla çözülüp anlaşılabilmiş değildir. Son derece karmaşık, son derece gelişmiş ve büyük bir endüstriyel tesisle kıyaslayarak, ( bu modern dediğimiz tesisteki imalatla kıyaslanamayacak derecede çok daha hızlı bir şekilde üretimin gerçekleştiği bilinmeli) hücre içinde olanları hayal edebilirsiniz. “Bu tamirat ve yenilenme işlemleri ömrümüz boyunca da hiç aralıksız devam eder. Genç ve sağlıklı bir insan vücudunda her saniye, on milyondan fazla, her gün 100 milyarlarca hücre yenilenmektedir.

Yeni bir hücre oluşumu son derece gelişmiş teknolojik bir ürün imalatında olduğundan çok daha uzun bir hammadde, araç gereç listesi gerektirir. Nasıl ki televizyon, buz dolabı, çamaşır makinası, ya da otomobil üretiminde, tek bir malzeme eksikliğinde imal edilen ürün kusurlu olacaksa, hücre yenilenmesinde de, mikro gıda ya da her hangi bir malzeme eksik olduğun da, yahut “Ortamda hiç olmaması gereken, asitler, toksinler veya enfeksiyonlar bulunduğunda”, yenilenen hücreler de eksik, kusurlu, bozuk yani “Hasta olacaktır”.

İşte vücudumuzun hastalığı da, iyileşmesi de bu noktada başlamaktadır. Fonksiyon bozukluğu gösteren bir hücre için bilimsel terim “Sitopatidir”. Sito; hücre, pati ise hastalık veya rahatsızlık anlamında olduğuna göre, sitopati; “Kusurlu, hasta ya da fonksiyonsuz hücre” demektir. Bu tarife göre “Hastalığı da çok sayıda hücrenin fonksiyon bozukluğu göstermesi”, yani “Yaygın sitopati” şeklinde tanımlamamız mümkündür.

Birçok insanın aklına; Tıp eğitimi almış, alanında uzmanlaşmış, doktorlar tarafından bile, “Hiçbir şekilde anlaşılamaz, çözülemez, tedavi edilemez” olarak kabul edilen “Ölümcül hastalıklar” bu kadar basit mi, “Genetik faktörlere bağlı, Kronik olduğu söylenen, ya da Aids, Kanser, Otizim, MS, Alzheimer, Parkinson, Diyabet gibi” hiçbir şekilde tedavisi olmayan birçok hastalık ne olacak gibi sorular gelebilir.

Evet..! En küçük şikayetimizden, kanser gibi en ölümcül hastalıklara kadar aklınıza gelebilecek “Tüm hastalıkların altında hücresel fonksiyon bozukluğu” yatmaktadır. Hastalıkların ağır ya da hafif olması ise, “Bozulan hücrelerin çokluğuna ve oluşturdukları organların önemine” bağlı olarak değişmektedir.

Toksinler, enfeksiyonlar, mikro gıda yetersizliği, bağışıklık sistemi çökmesi gibi pek çok faktör, çeşitli şekillerde hücre yenilenmesini engelleyerek, “Hücresel fonksiyon bozukluğuna” neden olabilir.

Burada önemli olan, asıl izah etmeye çalıştığım ve anlaşılması gereken şey; bu nedenlerden ziyade, “Tüm hastalıkların hücresel fonksiyon bozukluğu” nedeniyle ortaya çıktığının bilinmesidir.

Yani adı ne olursa olsun, hastalıkların tamamını, tek ve basit bir şekilde tarif edecek olursak; “Hastalık; her hangi bir nedenle bağışıklık sistemimizin zayıflaması, vücudumuzda çeşitli etkenlerle ölmüş, yapısı bozulmuş veya sağlıksız, fonksiyon bozukluğu gösteren hücre sayısının artması sonucu, herhangi bir organ ya da sistemimizin arızalanarak, düzgün çalışamamasıdır” diyebiliriz.

Buradan şu sonuca da varabiliriz; “Adı ne olursa olsun hiçbir hastalığın (kanser gibi) çok ağırı ya da korkunç olanı yoktur”, çünkü hepsinin de nedenleri aynıdır. Sadece hasta olan hücrenin oluşturduğu organ, sistem ya da dokunun işlevine ve önemine göre hastalığın vücudumuza olan etkisi değişebilir ve tamamında da geriye dönüş, yani iyileşmek mümkündür. “Yeter ki çok geç kalıp; vücudumuzun kendini tamir ederek iyileştirebileceği” geri dönüş noktasını geçirmeyelim.

Bizim günlük tercihlerimiz, yememiz gerekirken yemediklerimiz, yemememiz gerekirken yediklerimiz, soluduğumuz hava kalitesi, toksin kaynaklarıyla olan ilişkimiz, günlük alışkanlıklarımız, fiziksel hareketlerimiz, başkalarına karşı davranışlarımız, sosyal ya da psikolojik durumumuz, “Hücrelerimizin sağlıklı mı yoksa sağlıksız mı” olacakları konusunda son derece etkilidir.

Vücudumuzdaki değişiklikleri erken fark ederek, ya da “Verilen sinyalleri dikkate alarak” gerekli tedbirleri almamız, hayat veya beslenme tarzımızda yapmakta olduğumuz yanlışları düzeltmemiz, “Hastalıkların büyümesini durduracağı gibi, geriye dönüşünü de” mümkün kılacaktır.

“Örneğin”; göz kapakları şişmiş, gözaltlarında ki torbalar iyice belirginleşmiş, vücudun değişik yerlerinde ödem oluşmaya başlamış, veya tansiyonumuz her fırsatta yukarı doğru fırlar hale gelmişse, (Tansiyon kesinlikle bir hastalık değil, hastalık göstergesidir.) vücudumuzda biriken “Toksinler” veya oluşan “Enfeksiyonlar” nedeniyle, Kalp ve dolaşım sistemimiz de, karaciğerimiz de, böbreklerimiz de, mesanemizde veya idrar yollarındaki problemler ciddi boyutlara ulaşmaya başlamış veya vücudumuz artık “Stres” kaldıramayacak hale gelmiş demektir.

Bir insanın sırtı kamburlaşmaya başlamış, midesinde şişkinlik, gaz ve ekşimeler çoğalmış, kabızlık veya isal gibi şikayetler sıklaşmış, kısaca yediklerini rahatça hazmedemez hale gelmişse, “Mide asidi düşmüş (Ph değeri yükselmiş), bağırsak florası hasar görmüş”, midesinde gastrit veya sindirim sisteminde ülser oluşmaya başlamış demektir.

Yüzünüz solmuş, göz kapaklarınızın içinin rengi iyice pembeleşmiş, etrafında kahverengi gölgeler oluşmaya başlamış, dudaklarınızın rengi solmuş, genel olarak enerjiniz azalmış, baş ağrılarınız ve halsizliğiniz artmışsa, vücudunuzda “Toksin miktarı çoğalmış”, mikro gıda yetersizliği ve kansızlık başlamış demektir.

Eğer göz akınız sararmaya, cildiniz de kahverengi lekeler çoğalmaya ve kurdeşen gibi çeşitli alerjik reaksiyonlar oluşmaya başlamış, sedef, egzama, vitiligo ve benzeri (cilt hastalığı denilen) şikayetler ortaya çıkmışsa, “Karaciğer ve böbrekleriniz toksinlerle dolmuş, enfeksiyon ve kireçlenme başlamış, bağışıklık sisteminiz zayıflamış muntazam çalışmakta zorlanır hale gelmiş” demektir.

Kısaca yapmamız gereken şey; “Hastalıkları gözümüzde çok fazla büyütüp, asla anlaşılmaz ve çözülemez problemler gibi görerek korkuya kapılıp moralimizi bozup, telaşlanmak yerine”, (yukarıda örneklerini vermeye çalıştığım) vücudumuzdaki, özellikle cildimizdeki değişiklikleri fark edip, “Her türlü değişikliği, erken uyarı sisteminin bir ikazı olarak algılayıp, bedenimizin var gücüyle neler anlatmaya çalıştığını”, basitçe de olsa öğrenip, yaşam tarzımızı, beslenme şeklimizi, insanlarla ve toksinlerle olan ilişkilerimizi, davranışlarımızı, psikolojik durumumuzu ve düşüncelerimizi gözden geçirerek, “Yanlışlarımızı düzeltmek” olmalıdır.

(*) Yayınlanacak olan kitabımda, hücre yenilenmesine nelerin engel olduğu veya nelerin destek olduğu, hastalıkların nedenleri ve çözümleri için neler yapılması gerektiği detaylı olarak anlatılacaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ersin cantekin 6 yıl önce

hocam çalışmalarınız için teşekkürler

Avatar
Gamze Şenyüz 6 yıl önce

haklısınız hocam, sadece hastalıklardan korkmamayı öğrensek daha az hasta olmamız mümkün. elinize sağlık

Avatar
Hatice yaman 6 yıl önce

Kitabınız ne zaman çıkar acaba?

Avatar
Harun oguz 6 yıl önce

Yazınızı yakından takıp ediyorum verdiğiniz hayati bilgilerden dolayı teşekkür

Avatar
Abdülkerim Kahraman 6 yıl önce

Makale boyutunda olduğu için hastanın ne yapması konusunda anahtar verilmiş ama hangi kilide uyacağı anlatılmamış. Umarım kitabın içinde hangi kilide uyacağı ayrıntılı olarak anlatılır. Dört gözle kitabın yayınlanmasını bekliyoruz.

Avatar
Humye Senem 6 yıl önce

Bizi bilinclendirdiginiz için teşekkürler kitabınızı dört gözle bekliyorum

Avatar
Hilal Ünver 6 yıl önce

Hastalıklara bu pencereden bakmak insanı hem daha bilinçli hem daha duyarlı yapması açısından çok önemli yazı sadece bilgi değil bütün hastalara umutta vadediyor kitapta çıkacak şifaya yönelik tavsiyeleri heyecanla bekliyoruz

Avatar
Burak kara 6 yıl önce

Ümit abi yazdıklarını kerim kitabımızda 3 ayetlik bir bölümde destekliyor..Ağır hastalıktan muzdarip Hz.Eyüp,Allah'a yakarırken bana şeytandan bir ızdırap bir sıkıntı dokundu diyor...Çok ilginç uzak doğu felsefesi hastalıklar için der ki; bir organa yapışmış negatifliktir.İslam dininde olumsuzlupun şeytana atfedildiğini hepimiz biliyoruz ve şeytanında insanı sedece davet etmekten ve vesvese vermekten başka bir gücü olmadığını göz önüne alırsak tüm hastalıkların beden ve ruhun bütünlüğünün bozulmasından geldiğini rahatça anlayabiliriz.Gerçekten yazılar çok net ve açıklayıcı maşAllah...Selamlar.. eyüp kıssası sad suresi 41-43