Mevlid Kandili, Cenab-ı Resulullah Hz Muhammed Efendimizin doğumu olarak kutlanan bir kandildir. Kutlanması gerekliliği, O sultanın, O âlemlere rahmet olan güzel ahlak timsalinin, bize kendisiyle, insanlığı, inancı, Allah’a kulluğu hem öğretip hem de göstermiş olmasından dolayı başımıza gelen en güzel kutlanacak hadise olmasındadır. Allah’ın varlığına, kendisini ve âlemi yaratanın Allah olduğuna inanan ve bu inancı yaşamak isteyen bir bireyin başına Hz Muhammed’in doğumundan daha güzel ne gelebilir ki ? Bu mucizeyi kutlamadıktan sonra insan başka ne kutlar ki ? İşte burada devreye gerçeklik girmektedir.
 
Hangi gerçeklik ?
 
Bu gerçeklik, Hz Muhammed efendimizin gerçekliğidir. Hz Muhammed Efendimiz,

Âdem çamurla balçık arasındayken ben peygamberdim
 
diye buyurmuştur. Diğer bir hadisinde ise,

Ben görünüşte maddi olarak Âdem'in neslinden gelmiş olsam da, mana bakımından Âdem'in atasıyım. Meleklerin Âdem'e secde etmeleri benim yüzümdendir
 
demektedir ki Cenab-ı Allah’ın ilk yarattığının Hz Muhammed Efendimizin nuru ve diğer her şeyin O nurdan yaratılan, nurun tafsilatı oluşu gerçeğidir. Âdem As, Arş’ta gördüğü nurun ne olduğunu sorunca,  Cenab-ı Allah,

Bu nur, gökte Ahmet, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım
 
buyurmuştur. Şimdi bizler, Hz Muhammed derken öncelikle kendimiz gibi bir beşeri değil, tüm iman ve irfaniyet kutsiyetleriyle, tafsilat olan varlığımızın aslını aynı anda zikrettiğimizin bilinciyle zikretmeliyiz. Bu gerçeklik, Enbiya suresi 107 ayeti kerimde,

Ve biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik
 
denilerek vurgulanmaktadır. Varlığın var oluşunun Muhammedî nur olduğu inancıyla baktığımızda, Hz Muhammedin doğumu 571 yılında değil yaratılmanın ilk anında, varlık var olmaya devam ettiği için de varlığının sonu 632 yılında değil daimi olarak görürüz. Bunu elektrik ve elektrikle çalışan eşyayla örnekleyebiliriz;
 
Elektrikle çalışan tüm eşyalar, elektrik olmadığında işlevsel olamayacağı gerçekliğinde, elektrik olmasaydı bugün var olamazlardı ve varlıkları elektriğe bağlıdırlar. Bu eşyaların varlığı elektrikten ve elektriğe bağlı olduğu için elektriğin tafsilatıdırlar. Lamba aydınlığını elektrikle sağlarken, buzdolabı soğutmasını, fırın pişirmesini, televizyon göstermesini, çamaşır makinası yıkamasını hep elektrikle yapar. Her birisi elektrikle çalışan bir eşyadır ve her birisinin kendi ismi vardır. Televizyon, buzdolabı, fırın, ütü, lamba demek o eşyaların isimlerini zikretmektir ama elektrik demek eşyaların özünü, ruhunu zikretmektir. Elektrik derken sıradan bir elektrikli eşyayı zikreder gibi zikredemeyiz. Elektrik demek, tüm elektrikli eşyaları da aynı anda zikretmektir.
 
İşte, Hz Muhammed derken de elektrik demiş gibi olmalıyız. Hz Muhammed demek, yaratılmışlığın cümlesiyle birlikte, tevhit demek, İslam demek, ahlak demek, rahmet, ilim, irfan, edep, eminlik, Kur’an, Ehlibeyt, kulluk gibi Allah’a ait tüm değerler demektir. Bu sebeple Hz Muhammedin doğumundan söz ediyorsak, insanlık olan Muhammediliğin yani Allah’a, Zariyat suresi 56 ayeti kerimde,

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım
 
beyanındaki, kulluktan, kulluktan söz ediyorsak ahlaktan, imandan, eminlikten, Allah’tan başka ilah olmadığına şehadetten, doğruluktan, dürüstlükten, gelişimden, cömertlikten, yardım severlik, paylaşımcılık, sevgi ve saygı gibi rahmanî sıfatların tümünde olmaktan söz ediyoruzdur.
 
Hz Muhammed’in doğumu genel boyutuyla âlemde gerçekleşirken hususiyetiyle bizim idrakimizde de gerçekleşmelidir. Bunu güneşin doğumu olarak düşünebiliriz. Gece karanlığında el yordamıyla üşüyerek yaşayan birisini düşünelim. Güneş doğunca gün gelir gece gider, soğuk kalkar sıcak kaplar her bir tarafını. O artık karanlıkta üşüyerek el yordamıyla değil ısınmış bir halde görerek yaşamaya başlar. İşte bu insanca yaşamaktır çünkü gece yaşamı mahlûka ait yaşamdır. İnsanın ne işi var mahlûka ait yaşamın içinde? Güneş doğduysa o zaman orada gün ışığından, sıcaktan ve görerek yaşamaktan söz edilir ve günışığı görülür. Birisi bana güneş doğdu diyorsa ama yaşamı, karanlıkta üşüyerek el yordamıyla mahlûkcasına geçiyorsa bu, onun güneşinin doğmadığının ispatıdır.
 
İşte, Hz Muhammedin doğumu, bizi içinde bulunduğumuz cehalet karanlığından, insanlığımızdan uzak, mahlûkcasına yaşamaktan, zan ve vehim çölünde inancımızı doğru olmadığı halde doğru yaşıyor yanlışından kurtarır. Muhammedî ilim ve ahlak içinde zulmaniyetten arınılmış, Rahmaniyet üzerine yaşam başlamıştır. O yaşamın içinde haset, cimrilik, kıskançlık, öfke, kibir, hınç, kin, zulüm, nefret, yalan gibi mahlûka ait vasıflar bulunmaz; sevgi, saygı, cömertlik, dürüstlük, yardım severlik, iyilik, alçakgönüllülük, merhamet, affedicilik gibi Muhammedî vasıflar görülür. Bize Hz Muhammed efendimiz doğduysa, yine O sultanın,
 
Size bakanlar Müslüman olmak istemiyorsa siz henüz iman etmemişsinizdir
 
dediği gibi bize bakanlar Müslüman olmayı istemelidirler. Elektrik örneğine dönersek, Hz Muhammed’in doğumu elektriğin gelmesidir. Elektrik geldiyse elektrikli tüm eşyalar çalışmaya başlarlar. Televizyon göstermeye, buzdolabı soğutmaya, fırın pişirmeye, lamba aydınlatmaya başlamıştır. Lamba aydınlatmıyor, makine yıkamıyor,  dolap soğutmuyor ama elektrik geldi deniliyorsa bu içi boş iddia ve zandan ibarettir. Kulluk, buzdolabının soğutması, lambanın aydınlatması, makinanın yıkaması yani hangi eşya hangi amaç için üretildiyse o amacı yerine getirmesidir. İşte bunun için dışarda elektrik olması yetmediği, elektriğin bizim evimizde de olması gerektiği gibi evimize elektrik gelmelidir. Hz Muhammed’in âleme doğmuş olmasıyla bizim idrakimize doğmuş olması da aynı böyledir. Eve elektrik tesisatı çektirip evimizi elektriğin gelmesine hazır hale getirdiğimiz gibi kendimizi de Hz Muhammed’in doğuma hazır hale getirmeliyiz. Hz Muhammed Efendimiz gibi yaşamadıkça, cehalet karanlığından, nefsin emmare boyutundaki zulmünden, şirkten, küfürden ve mahlûkcasına yaşamaktan kurtulamayız.
 
Güneş doğmuş zaten başka güneş doğmayacak !
Bizler, benlik dağının gölgesinden çıkıp yüzümüzü güneşe dönmeliyiz. Hu…
 

ozkan.gunal@emekyayinevi.com
http://www.emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ü.Gürses 6 yıl önce

Allah razi olsun.

Misafir Avatar
Özkan Günal 6 yıl önce @Ü.Gürses

Cenab-ı Allah cümlemizden razı olsun inşAllah.

Beğenmedim! (0)
Avatar
AHMET KARAGÖZ 6 yıl önce

Hocam sağolasınız.. gelecek bir yazınızda "AMENTÜ" ve orada bahsedilen """şerrin'de Allah'tan geldiği""" şekindeki tariften bahsederseniz memnun oluruz. Çunki bazı fıkıh alimleri """"Allah'ın kullarına şer yüklemeyeceği""" gibi bahsedenler var. Bu noktadaki görüşlerinizi merak ediyoruz. Kaleminize kuvvet.

Misafir Avatar
Özkan Günal 6 yıl önce @AHMET KARAGÖZ

İnşAllah Cenab-ı Allah'ın lutfuyla yarzmaya gayret ederiz.

Beğenmedim! (0)
Avatar
Yusuf Soyutemiz 6 yıl önce

Hiç böyle bakmamıştım Mevlüt Kandiline...
Çok değişik bir bakış açısı

Misafir Avatar
Özkan Günal 6 yıl önce @Yusuf Soyutemiz

Görmek, bakılanın tüm yönleriyle görmek olunca tamlanır. Özellikle inançla ilgili konularda sabit fikirli olmamak imana ermek için çok önemlidir. Görüşünüz için teşekkür ederim.

Beğenmedim! (0)
Avatar
Ayşe M. 6 yıl önce

Ben doktorum. Bu konularda malesef geri kaldım. ancak fırsat buldukça sizi güvenle okumaya başladım. Zaten bursa arena müstesna bir kanal, sürekli izlerim. Emeğinize sağlık sayın hocam.

Misafir Avatar
Özkan Günal 6 yıl önce @Ayşe M.

Çok teşekkür ederim. Fikirlerimizi paylaştığımız bu imkanda Allah'ın izniyle paylaşımlar yapmaya devam edeceğiz inşAllah.

Beğenmedim! (0)