Birleşmiş Milletler Büyük Konferans Salonu,

Amerika Birleşik Devletleri Temsilcisi, şaşalı kürsünün iki yanını sıkı sıkı tutarak, iki yüzün üzerindeki ülkeden gelen temsilcilere içten bir şekilde: “Hoş geldiniz..” dedi. Kısa bir açılış konuşması sonrasında Birleşmiş Milletlerin gündemindeki konular görüşülmeye başlandı. İlk sözü alan İngiliz Temsilcisi oldu. Uzun boylu, top sakallı temsilci falanca konulu gündem maddesi hakkında görüşlerini söyledi. Ardından Zimbabwe temsilcisi güler yüzü eşliğinde kürsüye geldi. Konuşmaya başladı. O esnada devasa salonun hardal renkli kapısı açıldı. İçeriye dört kadın girdi. Onların ardından da iki güvenlik görevlisi soluğu salonda aldı. Kaşla göz arası içeriye giren kadınları dışarıya çıkarmak için çaba gösteriyorlardı. Gösteriyorlardı göstermesine lakin buna muvaffak olamadılar zira kadınlar çok hızlı hareket ediyorlardı. Dünya ülkelerinin temsilcilerinin şaşkın bakışları arasında kürüye yaklaşan kadınlardan biri, konuşması kesilen ve olanı biteni hayretler içerisinde izlemekte olan kısa boylu Zimbabwe Temsilcinden mikrofonu istedi. Ne olduğunu anlamaya çalışan temsilci donup kaldı. Boş gözlerle zayıflıktan neredeyse kemikleri sayılan, otuz yaşlarındaki kadına bakıyordu. Kadın, bir hışımla adamın elinden mikrofonu aldı. Temsilciyi diğer eliyle kürsüden aşağıya doğru itti. Kendisi kürsüye geçti. Yüzlerce temsilci, soluğunu tutmuş olanı biteni izliyorlardı. Salondaki basın temsilcileri kameralarını kadının üzerine yöneltip büyük bir merakla çekim yapmaya başladılar. O arada, kadının yanındaki kadınlar da adeta birer asker gibi kürsüdeki arkadaşlarının yanında durarak onu izliyorlardı. Onlar, kürsüdeki kadın kadar yüksek bir özgüvene haiz değillerdi. Arada bir ürkek bakışlarla etrafı kolaçan ediyorlardı. Güvenlik görevlileri, kameralar çalıştığı için kadınları dışarı çıkarmaya cesaret edemediler. Birleşmiş Milletler Büyük Salonu tarihinde görmediği bir günü yaşıyordu…

Kıvırcık saçlı kadın ağır ağır konuşmaya başladı:

-Sizler, dünyanın her ülkesinden gelen temsilciler, insanlığın sorunlarını görüşmek, onlara çözümler üretmek için buradasınız. Falanca no lu, filanca gündem maddesini konuşacak, onlara çözümler üretmek için adet yerini bulsun diye bir şeyler yapacaksınız.. Aslında sizler de çözüm getirebileceğinize inanmıyorsunuz ama dedik ya, adet yerini bulsun diye.. İnsan hakları insan hakları diye diye mangalda kül bırakmıyorsunuz. Ezilen insanlara yardım etmek için gerçek anlamda hiçbir şey yapmıyor yapamıyorsunuz.. Yaptığınız sadece havanda su dövmek.. Kadınlar tüm dünyada ezilirken, horlanırken, bir mal gibi oradan oraya satılırken, hiç tanımadıkları erkeklerin altlarına yatmak zorunda bırakılırken sizler kalkmış burada insan haklarından bahsediyorsunuz..

Kadın son sözcüklerini söylerken sesi titremeye başladı. Lakin bütün gücünü topladı ve konuşmasına devam etti:

-Sizler yapmanız gereken öncelikli şeyi: doğanın erkeklere verdiği fiziksel gücü pervasızca kullanarak, kadınları köleleştiren ahlaksız erkeklerden kadınları kurtarmak dururken, kalkmışsınız burada, sırça köşklerinizde insanlar için daha iyi ne yapabiliriz gibi laf salatalarıyla vakit geçiriyorsunuz. Adamsanız, gerçekten adamsanız ve yüreğiniz de varsa, gelin burada bir karar alın ve dünyadaki tüm ülkelere, aldığınız bu kararı uygulatarak zavallıları kurtarın.. Çok mu zor yapılacak olan.. Hayır, tüm ülkeler hemen genelevleri kapatsınlar. Oralarda çalışan çaresizleri topluma kazandırsınlar. Onlara, insana yakışan bir şekilde hayatlarını idame ettirecek birer iş bulsunlar.. Ha şimdi pek çoğunuz şunu diyecek, çok iyi biliyorum: “ O zaman erkekler yolda gördükleri kadınlara saldıracaklar..'Evet bunu yapacak, sadece içgüdüsüyle davranacak ve hayvandan hiçbir farkı olmayan erkekler de çıkacaktırlar, pıtrak gibi.. Onun da kolayı var pek muhterem (!) Birleşmiş Milletler Temsilcileri: Ülkelerin polis teşkilatları böylelerini hemen yakalasınlar, deliğe tıksınlar.. Aslında bu bile azdır onlar için.. Bu yaratıklar hayvanlar gibi kafeslere konularak, toplumun gözü önündeki yerlere konularak sergilensinler.. Bizler, diğer kadınların sigortası değiliz. Onlar mutlu olsunlar diye, kadının değerini bilmeyen, adı erkek olan erkeklerle birlikte olmak istemiyoruz. Bunları söylüyorum söylemesine ama sizler, kelli felli temsilciler beni, bizleri anlayamayacaksınız, onu da biliyorum..”

Kadın, dünya tarihinin bu en görkemli konuşmasını zorlukla bitirdikten bir süre sonra tek tük alkışlar duyulmaya başladı. Bunlar kadın temsilcilerdi. Sonrasında alkışlar çoğaldı. Alkışlayan çok büyük bir çoğunlukla gene kadın temsilcilerdi. Aynı temsilciler bu kez hışımla ayağa kalktılar ve çılgınca hem cinslerini alkışlamaya başladılar. Kadının değerini bilmeyen, kadını çoğunlukla mal gibi gören geri kalmış ülkelerin temsilcileri bunu yapmayı akıl edemediler (!)..

Diğer üç hayat kadınından biri olan kısa saçlı kadın, özgüveni yerine gelmiş bir şekilde arkadaşından mikrofonu aldı ve tiz sesiyle konuşmaya başladı. Tüm kameralar olan biten hiçbir şeyi kaçırmamak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı:

-Ben Kamboçyalıyım. Küçük bir çocukken çok mutluydum. Hayatımın tek mutlu yılları o yıllardı. Babam, annem ve kardeşlerimle birlikte çeltik tarlalarında pirinç toplayarak yaşardık. Kazancımız iyi değildi. Ama karnımız doyuyordu. Her şeye rağmen mutluyduk. On yedi yaşına basmıştım. Gene pirinç topluyorduk. İç savaşta aşağılık insan kaçakçıları babamı gözlerimizin önünde katlettiler. Annemle, kardeşlerimle beni alıp limana götürdüler. Devasa bir gemiye bindirdiler. Geminin en alt kısmındaki karanlık bir odada günlerce tuttular. O sırada lanet olası pislikler, anneme de, bana da, kardeşlerime de defalarca tecavüz et… “

Kavruk kadın sözlerini bitiremedi. O kahrolası yıllara geri dönmüş olmalıydı. Gözlerinden sicim gibi yaşlar inmeye başladı. Lakin o da diğer arkadaşları gibi güçlüydü. Hem de çok güçlüydü. Üzerindeki eski elbisesinin koluyla yüzünü silerek konuşmasına devam etti:

-Aç bıraktılar. Sadece ölmeyecek kadar bir şeyler verdiler. Sonradan öğrendik ki; bu felakete uğrayan yalnızca bizler değil, yüzlerce Kamboçyalı genç kız veya kadınmış.. Bu çaresiz insanları dünyanın her tarafına seks kölesi olarak götürmüşler. Bazıları, uzun gemi yolculuklarında hastalanmış.. Pislikler onları acımadan okyanusa atmışlar. Allah hepsinin belasını versin..

Kadının yürekleri dağlayan bu feryatları üzerine salonda bulunanların ağlayışları duyuluyordu. Ondan fazla ülke temsilcisi kadın daha fazla dayanamadı. Oturdukları yerden kalktılar. Dört kurbanın yanına geldiler. Onlara sarıldılar. Hemcinslerinin gözlerindeki yaşları narin parmaklarıyla sildiler.. Onları alınlarından öptüler.. Uzun boylu bir temsilci, konuşan kadından kısa bir süreliğine izin alarak mikrofonu eline aldı:

-Bu yürekli kadınları, biz tüm dünya kadınları tüm kalbimizle destekliyoruz. Bizler de kadınız. Lakin yıllarca gerekli gereksiz konuları görüşerek bu yavrucakların sorunlarına çözüm bulmadığımız için kendimden utanıyorum.. Ama bundan sonra böyle olmayacak. Sorun kökten çözülüp kadınlar erkeklere satılmaktan kurtuluncaya kadar tek gündem maddemiz bu olacak…

Her kadın gibi dünyaya anlam veren, güzelleştiren temsilcinin bu sözü, zaten dakikalardır oturdukları yerde bu anlatılmaz duygu seline kapılmış olan tüm temsilcilerin bir anda ayağa fırlayıp dakikalarca dünyanın kurban kadınlarını alkışlamalarına yol açtı…

Temsilci kadın, istemeden de olsa sözünü kestiği hayat kadınına mikrofonu uzattı. Kadın kaldığı yerden konuşmaya başladı:

-Benim, buradaki dünya temsilcilerinden ve tüm dünyadan isteyeceğim bir şey var: Kızlar özellikle babaları için çok değerlidir. Bir babanın yavrusu için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Benim de, beni canından çok seven bir babam vardı. Ama aşağılıklar onu hunharca katlettiler. Dünyadaki bütün erkeklere sesleniyorum. Sizler de babasınız. Ve asla kızınızın başına bizim başımıza gelenlerin gelmesini istemezseniz. O zaman bizim için de istemeyin..

Kadın sözlerini henüz bitirmişti ki; salonun girişinde beliren babasını gördü. Yıllarca önce acımasızca öldürülen adam, sevgi dolu bakışlarıyla kızına bakıyordu. Hiç şüphe yoktu ki adam kızıyla gurur duyuyordu…

Zaman durdu…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.